Pazar Politik

Erdoğan’dan İmamoğlu’na…

Abone Ol
İmamoğlu’nun siyasi kimliği dışında entelektüel olarak kendini beslemesi, geliştirmesi, farklı insanları dinlemesi, öğrenmesi, öğrendikleri üzerine düşünmesi, yazması ve en önemlisi de yazdıklarını kamuoyuyla paylaşması onu sadece daha iyi bir siyasetçi yapar. Geçtiğimiz hafta Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı için yeniden yola çıktığı toplantıda yaptığı konuşmayı değerlendiğim yazım ve sonrasında MedyascopeTv’de katıldığım yayında ifade ettiklerime ilginç” diyebileceğim tepkiler geldi.

Yazımda, İmamoğlu’nun konuşmadan kavramsal açıdan önemli bulduğum bir bölümü alıntı yaparak İmamoğlu’nun kendini bu süreçte entelektüel olarak da geliştirdiğini ifade ettim. İmamoğlu’nun daha önce Oksijen Gazetesi’nde yazdığı makaleyi de bu sürecin bir parçası olduğunu da başka bir örnek olarak gösterdim.

Yazı sonrası katıldığım yayında; İmamoğlu’nun Oksijen’de yazdığı yazının tek olmayacağını devamının Oksijen dahil olmak üzere farklı yazılı mecralarda yayınlamak üzere geleceğini söyledim. Yazı yazma konusu dahil olmak üzere İmamoğlu’nun bu süreçte kendisini farklı alanlarda geliştirdiğini, farklı alanlardan insanlarla görüşerek kendisini sadece siyasal olarak değil entelektüel olarak da beslemeye çalıştığını ve kendisini geliştirdiğini paylaştım.

Bana “ilginç” gelen tepkilerin özetinde ise mealen; İmamoğlu’nun siyasetçi olduğunu ve entelektüel çabasının bir anlamda gereksiz olduğu tespiti vardı.

Tepkileri ilginç bulma nedenim, bunlara katılmadığımdan olsa gerek.

Sonuç olarak siyasetçinin herhangi bir konuda karar verirken sadece ekibiyle değil kendisinin sahip olduğu entelektüel kapasitenin bu anlarda bir zenginlik olacağı açıktır.

Erdoğan bütün bu toplantıların sadece açılış ve kapanış konuşmalarını yapmakla kalınmıyor, zaman ayırarak tamamını izliyor, yerli ve yabancı misafirlere ev sahipliği yaparak uzak olduğu entelektüel çevre ile de tanışıyordu.

ERDOĞAN NE YAPMIŞTI?

Bu tartışma bana AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın  27 Mart 1994’de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduktan 4-5 ay sonra Cemal Reşit Rey Salonu’nda başlattığı Demokrasi Konferansı ve Doğu’dan Batı’dan toplantılar dizisini hatırlattı.

O dönem aralarında Ali Bulaç, Mehmet Metiner, Hüseyin Besli, Yalçın Akdoğan gibi isimlerin -ki bazıları o dönem Erdoğan’ın danışmanı idi-  hazırladığı ve Erdoğan’ın tutuklanmasına kadar olan döneme kadar devam eden ve ayda bir kez düzenlenen bu konferanslarda -sonradan Kültür AŞ. Tarafından kitap olarak yayınlandı- o dönem Türkiye’nin ve dünyanın önemli sorun başlıklarında ve yine dünya ve Türkiye’den önemli uzman, aydın, akademisyen, yazar ve gazetecilerin bir araya geliyordu.

Erdoğan bütün bu toplantıların sadece açılış ve kapanış konuşmalarını yapmakla kalınmıyor, zaman ayırarak tamamını izliyor, yerli ve yabancı misafirlere ev sahipliği yaparak uzak olduğu entelektüel çevre ile de tanışıyordu.

Nitekim takip eden süreçte bu toplantılarda tanıştığı pek çok isimle yakından çalıştı, danışmanlık hizmeti aldı. Hatta 4 aylık cezaevi sürecinde bu entelektüel beslenmeye devam etti.

28 Şubat süreci sonunda ortaya çıkan ve Erdoğan’ın başını çektiği yenilikçi hareket sonrasında kurulan AK Parti böyle bir entelektüel beslenmenin ve sürecin sonucudur.

Sonraki yıllarda Erdoğan özüne dönse de, birlikte yola çıktığı siyasiler gibi danışmanlarıyla yollarını ayırsa da, hatta kimi danışmanlarının hukuksuz biçimde hapse atılmasına sessiz kalsa da; kendini entelektüel olarak beslediği o dönemi olumsuzlamayı haklı çıkarmaz.

TAKLİT ETMEK DEĞİL ÖĞRENMEK VE İÇSELLEŞTİRME ZAMANI

Bu açıdan İmamoğlu’nun yazımda ve programda ifade ettiğim siyasi kimliği dışında entelektüel olarak kendini beslemesi, geliştirmesi, farklı insanları dinlemesi, öğrenmesi, öğrendikleri üzerine düşünmesi, yazması ve en önemlisi de yazdıklarını kamuoyuyla paylaşması onu sadece daha iyi bir siyasetçi yapar.

Kabul edelim ki, bütün bu özellikler bugün pek çok siyasi liderde var olan anti-entelektüel özelliklerle kıyaslandığında çok olumlu niteliklerdir.

Bu süreç ve özellikle daha önce İmamoğlu’na CHP tabanında ve çeperinde duyulan güven sorununu aşması için de önemli adımlardır.

İmamoğlu’nun bu aşamada yapması gereken entelektüel kapasitesini geliştirecek Türkiye’den ve dünyadan farklı alanlardan, farklı uzmanlıklardan eğitim, danışmanlık alarak; son konuşmasında ifade ettiği “sadece Türkiye değil dünyada yaşanan sorunlar” konusunda da kendisini beslemesidir.

Burada önerme Erdoğan’ı taklit değil onu aşan bir derinleştirme sürecini ima eder. Ve bu süreç İmamoğlu için bir zaman kaybı değil kapasite arttırma sürecidir.

Tabi bu yazının öznesi İmamoğlu olsa da, başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere tüm liderlerin böyle sürece ihtiyacı kesintisiz sürmelidir.