Manşet

Erdoğan Toprak: Türkiye'nin su kaynakları Katar'a ipotek ediliyor!

Abone Ol
CHP İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Başdanışmanı Erdoğan Toprak, Türkiye-Katar Su Yönetimi Mutabakatı’nın ulusal geleceğimize tehdit içeren bir anlaşma olduğuna dikkat çekerek; “İktidar, ülkemizin ve halkımızın ulusal su varlıklarının kullanımını Katar’a peşkeş çekmeye hazırlanıyor!” dedi. Yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının, ‘gelir getirmeyen suların azaltılması’ maddesiyle Katar’a sunulduğunu, bazı nehirlerin, ırmakların kullanım hakkının Cumhurbaşkanı kararıyla 49-99 yıllığına Katar’a verilmesinin planlandığını belirten Toprak, şu görüşleri dile getirdi: “Cumhurbaşkanı kararıyla onaylanıp yürürlüğe konulan mutabakat zaptının içeriğine bakıldığında, su yönetimi adı altında ulusal su kaynaklarımızın ‘ticarileştirilerek’ Katar’ın çıkarlarına hizmet edecek şekilde kullanımına olanak sağlandığı görülüyor. Beş yıllık bu anlaşmaya, taraflar aralarında anlaşarak yeni maddeler ekleyebilecek. Süre bitiminden 3 ay önce taraflar bir bildirimde bulunmaz ise otomatik olarak beş yıl uzayacak. Su kaynağı olmayan Katar, kullanma suyunun yarısından fazlasını desalinasyon denilen, deniz suyunu tuzdan arıtma yöntemiyle ve su tüketiminin ciddi bir kısmını da kullanılmış suyu tekrar arıtarak elde ediyor. Mutabakat metninde su yönetiminin ekonomik kalkınmadaki rolüne ısrarla vurgu yapılmasına karşın, suyu olmayan Katar’ın ekonomik kalkınması için su yönetiminin ne gibi rolü olabilir? Bu ifade bize gösteriyor ki; Türkiye’nin su kaynaklarının kullanım hakkı Katar’a sunularak karşılığında Katar’ın Türkiye’ye parasal-finansal destek sağlaması bekleniyor. Özellikle Covid-19 salgını; temizlik, hijyen başta olmak üzere suyun önemini en somut şekilde tüm dünyaya gösterdi. Gıda üretimi ve gıdaya erişimin ne kadar hayati olduğu bu salgında önümüze konuldu. Gıda, sebze, meyve ve tarımsal üretimde, hayvancılıkta suyun önemi birincil öncelik olarak kendisini dayattı. Böyle bir tablo ortada iken ülke su kaynaklarının yönetiminin Katar’a altın tepside sunulması, ülke insanının en hayati gereksinmesinin, tarımın, çiftçinin, üreticinin, hidroelektrik enerji üretiminin para karşılığında yabancı bir ülkeye ipotek edilmesi, Türkiye’nin varlığının ve geleceğinin riske atılmasıdır. Mutabakatın amacının her iki ülkede su kaynaklarını geliştirmek, su temini ve enerji verimliliğinin artırılması, kimyasal kullanımda verimliliği artırmak, gelir getirmeyen suları (GSS) azaltmak, su kullanımı koruma programlarının iyileştirilmesi ve bu alandaki en son teknolojilerin kullanılması olarak sıralanıyor. Gelir getirmeyen suların (GSS) azaltılması demek, doğal kaynağında akan, köylünün, çiftçinin, vatandaşın kullandığı, yararlandığı, tarlasını, bahçesini suladığı derelerin, ırmakların, çayların, göllerin gelir getirir hale getirilmesi yani ticarileştirilmesi ve bu suyu kullanan yöre halkından, yurttaştan para tahsil edilerek kâr-kazanç edilmesi demektir. Ya da bu suyun gelir getirmesi için ticarileştirilmesi, üzerine elektrik santrali kurulması veya suyun kullanım hakkının para karşılığı Katar’a kiralanarak ‘gelir getirir’ hale dönüştürülmesiyle ülkede gelir getirmeyen su kaynağı bırakılmaması demektir. Kıyılarımız, sahillerimiz, denizlerimiz Katar’ın kuracağı desalinasyon tesislerine emanet edilecek! Büyük ihtimalle karşılığında da ülke sınırları içinde doğup denize dökülen sularımızın kullanım hakkı Cumhurbaşkanı kararıyla 49 veya 99 yıllığına Katar’a verilecek! Karadeniz’in yaylaları, dereleri, Kanal İstanbul civarında binlerce dönüm tarım arazileri, Antalya Limanı, Borsa İstanbul, Tank-Palet Fabrikası, şifreli yayın lisansı vb. derken, şimdi de sıra su kaynaklarımızın Katara peşkeş çekilmesine mi geldi? Türkiye’nin su kaynaklarının kullanım hakkının Katar’a devrinin yolunun açılması, ulusal çıkarlarımıza ve bağımsızlığımıza aykırı bir anlaşmadır.”