Erdoğan, ücretlere yapılan zamların yanında patronlara hazineden verilecek desteği de artırarak yine sermaye temsilcilerinin de yüzünü güldürmeyi becerdi. Siyasi uzmanlığı iktisadi beceriksizliğini örtmeye yetiyor.
Bu yazının yazılmasının sebebi, asgari ücrete ve emeklilere yapılan zam ve Erdoğan’ın emeklilere daha sonra yaptığı yüzde beşlik zam.
Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren her başlıkta söz sahibi olan bir liderin kuruluş sürecindeki etkisi sonrasındaki yönetimsel süreç için de örnek teşkil etti. Mustafa Kemal sonrası siyaset de başta ordu olmak üzere birkaç kurumun siyasetteki etkisi kırılmak istense de bu çok da başarıya ulaşamadı.
Sağ siyasetin ve sonrasında sosyal demokrasinin lider kültü oluşturma girişimleri dönem dönem etkili olsa da her konu da söz sahibi bir liderin ortaya çıkması uzun bir zaman aldı. 1938 ile Adnan Menderes’in Demokrat Parti’sinin iktidar olacağı 1950 yılına kadar ki süreç de yine bir geçiş süreci olarak tanımlanabilir.
İktidar değişikliği yaşanır yaşanmaz laiklik ilk saldırılan devrim ilkesi olup tarikatlar ve siyasi İslamcılar maddi olarak desteklenen siyasi olarak toplum da palazlandırılan Adnan Menderes’in sözlü gücünün hissedildiği bir siyasi atmosfer yaratıldı. 27 yıllık Cumhuriyet değerleriyle ilk hesaplaşma dönemi on yıl kadar sürse de bu iktidarı sona erdirecek güç ordu oldu.
1960 ile 1980’li yıllar arası sağın lider çeşitliliği olsa da Süleyman Demirel aralarında ön plana çıktı. Ortak siyasi ilkeleri komünizm ile mücadele olan sağ siyasetin en zorlandığı bu dönem için söyleyebileceğimiz en önemli ayrıntı, toplumun siyaset ile örgütlü ilişiğinin en fazla olduğu bu dönemde engelleyici bir siyasi söylemler ile ortaya çıkması gerekliydi. Ecevit’in siyasi söylemleri ve çıkışı bu döneme denk geldi.
ORDU ÖZAL ELELE
Yine Ordunun müdahalesi 24 Ocak kararlarının uygulanması için şarttı.
- Devalüasyon yapılması
- Sabit kur sisteminden esnek kur sistemine geçilmesi
- Devletin ekonomideki payının küçültülmesi, kalkınmada ana rolün özel sektöre devredilmesi
- Döviz alım-satımının serbestleştirilmesi
- Emek piyasasının serbestleştirilmesi
- Faiz oranlarının yükseltilmesi, sonrasında serbest bırakılması
- KİT’lerin görev zararlarının azaltılması ve faaliyet alanlarının daraltılması amacıyla KİT’lere zam yetkisi veriliyor.
- Finans ve sermaye piyasası serbestleşmesi
- Enflasyonun düşürülmesinin amaçlanması
- Yabancı sermaye girişlerine kolaylık sağlanması
- Özelleştirme çalışmalarına başlanması
- İhracatı özendirmek amacıyla ihraç mallarına vergi iadesi desteği verilmesi
- Kamu harcamalarının azaltılması
- İthalatın serbestleştirilmesi
- Tarım ürünlerine verilen taban fiyat desteğinin ve sübvansiyonların sınırlandırılması
- Ücretlerdeki artışın yavaşlatılması yani reel ücretlerin düşürülmesi amaçlanmıştır. Sebebi ise ihracatçı firmaların rekabetçi gücünü artırmak ve iç talebi kısarak enflasyonu yavaşlatmaktır.
- Fiyat kontrollerinin kaldırılması
- İhracat artışı için TL’nin değerinin düşürülmesi
12 Eylül Darbesi ve sonrasında Turgut Özal liderliği ile Cumhuriyet’in kamuculuk ilkesine saldırı ve siyasi İslam’ın güçlenmesini planlanmış sermaye sınıfı bu sürecin yönetilmesinde olup yönettiği bir deneyim yaşamıştır.
Doksanlar bir liderin doğuşu için geçici bir siyasi geçiş süreci olarak tarihteki yerini aldı. Siyasi ve ekonomik krizlerin hiç bitmediği bu yıllar Cumhuriyetin bekçiliğinin sadece orduya bırakıldığı toplumun gönül rahatına dokunulmayan geçici bir rahatlamanın yaratıldığı bu dönem, bugünün temellerinin atıldığı, siyasi mühendislik dönemi olarak tariflenebilir.
1994 yılında ise Tansu Çiller’in ekonomiye müdahalesi faiz indirmek üzerine oldu. Bu hamlenin gerçekleşmemesi sonucun da merkez bankasına TL bastırması sonucunda TL’deki büyük değer kaybı bu ısıranın sonucun da ortaya çıktı.
Şu anlık alternatifsiz bir siyasi lider oluşu elini rahatlatıyor. Sermaye sınıfının ve emperyalizmin Erdoğan’ı zorlayacak bir alternatif lider oluşturma girişimleri devam ediyor. Düzen siyaseti için işler böyle devam ediyor.
3 Kasım 2002 AKP iktidarıyla başlayan siyasi dönem uzun bir zamana yayılarak büyük zararlar verilen Cumhuriyet için sonunun başlangıç tarihidir. Sermaye sınıfının, kadroları ve lideriyle büyük sözler karşılığında anlaştığı bu siyasi İslamcı hareketin iktidara getirilişi ve sonrasında büyük kırılma dönemeçlerini atlatıp bugünlere gelişi tesadüf değildir. Küfesinde Cumhuriyet’e dair bir şey kalmamış sermayenin istekleri dışında elini ayağını bağlayacak kurumları tasviye etmeyi başarmıştır.
AKP kadroları sadece Erdoğan’ın istekleri ve gelecek siyasi planlaması ile hareket etmeyi öğrenmiştir. Kendi iktidar oldukları dönemlerdeki deneyimler, geçmişteki örnek aldıkları tek parti iktidarlarının bıraktıkları eksiklikleri tamamlama gayretinin de başarıya ulaşmalarını sağladı.
2018 EKONOMİK KRİZİ VE ERDOĞAN’IN RÜŞTÜNÜ İSPATLAMA ISRARI
Erdoğan, faiz indirimindeki ısrarının sebebini ve kendisini ekonomi alanında uzmanlık tezini şöyle açıklıyordu. “Faiz sebep enflasyon sonuçtur.” Bu bilgiçlik sonucunda faiz indirimi devam ederken enflasyon gerçek anlamıyla yüzde yüzün üzerinde seyrine devam etmiştir. TÜİK’in iyimser istatistiksel sonuçları günlük yaşamdaki gerçekliğin önüne geçemiyor.
Konut fiyatlarındaki yüksek artışların yanı sıra, kiralardaki yükseliş devam ediyor. Elektrik, su, doğalgaz ve gıda ürünlerindeki artış ise gerçek enflasyonun rakamların ötesin de hayata dokunan yanları çok fazla.
”Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre 2022 yıl sonu enflasyonu yüzde 64,27 oldu. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise bu oranı yüzde 137,55 olarak hesapladı.”
Muhalefetin bu krizin doğal koşullarda siyasete yansıması olacağı iyimserliği devam ediyor ancak iktidarın yani Erdoğan’ın krizi tersine çevirecek bir gücü olmasa da yönetme becerisi sergilediği anlaşılıyor. Seçim sürecinin yaklaşmasıyla muslukların çalışanlar için açılacağı beklentisi kısmen doğrulansa da yine de kontrollü bir süreç işletiliyor.
Yıl sonunda asgari ücretin belirlenmesi ve sonrasında emeklilere yapılan zam oranları da Erdoğan’ın belirleyiciliğini kanıtladı. Bir kere çalışanları temsil etme iddiasındaki sendikaların beklentisinin çok da altında kalmayan ücret artışlarını kendisi açıklatıp kendisini ayakta alkışlattı.
Ücretlere yapılan zamların yanında patronlara hazineden verilecek desteği de artırarak yine sermaye temsilcilerinin de yüzünü güldürmeyi becerdi. Erdoğan’ın siyasi uzmanlığı iktisadi beceriksizliğini örtmeye yetiyor. Şu anlık alternatifsiz bir siyasi lider oluşu elini rahatlatıyor. Sermaye sınıfının ve emperyalizmin Erdoğan’ı zorlayacak bir alternatif lider oluşturma girişimleri devam ediyor. Düzen siyaseti için işler böyle devam ediyor.
Muhalefetin “gidiyorlar sabredin” telkini çok gerçeği yansıtmıyor. Erdoğan bıkkınlığı anlaşılır ancak tek başına seçimler bir çözüm vaat etmiyor. Buradan bir umutsuzluk değil de seçimleri beklemeyen işçi sınıfının haklarını savunmak amacıyla meşru direnme haklarını kullanacağı yeni bir dönem için kimi emareler mevcut. Metal işçileri grev yasağına rağmen greve çıkmış ve haklarını kazanmış durumda. Bu sayıların artması böyle gitmez diyenlerin bir araya gelmesi seçimlerden daha önemli sonuçlar doğurabilir.