Erdoğan: DAEŞ'in hedefinde ben varım
ABD’de “ Türkiye DEAŞ’a karşı gerekeni yapmadı” iftirası atılmaya çalışıldığını, oysa bu örgüte karşı en büyük mücadeleyi Türkiye’nin verdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “DEAŞ’ın hedefinde ben varım. Yayın organlarında boy boy resimlerim var. Bu iftirayı atanların bu yayın organlarında resimleri var mı? Yok” açıklamasını yaptı
Uluslararası İşbirliği İçin Kuşak ve Yol Forumu’na katılmak üzere 2 gündür Çin’de bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başkent Pekin’de gazetecilerle sohbet etti. Habertürk'te yer alan habere göre ziyaretinin kısa bir değerlendirmesini yapan Erdoğan, gündeme ilişkin soruları da yanıtladı:
- ABD ile ilişkilerde tarihi bir süreçten geçiyoruz. Genelkurmay Başkanı, MİT Müsteşarı ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü ön temaslar yaptı, Trump’la da görüşüldü. Size nasıl bilgiler verdiler?
Ön heyet Trump ile görüşmedi, belki bir fotoğraf karesidir. Onlar Trump’ın altında diyebileceğimiz kişilerle temas ettiler. Ön bilgilendirme yaptılar. Adalet Bakanı’mız Bekir Bozdağ’ın ABD Adalet Bakanı ile yaptığı görüşme, malum şahsa ait bir bilgilendirmedir. Diğerleriyle yapılanların hepsi Suriye ağırlıklı görüşmelerdir. PYD- YPG ile ilgili, Amerika’nın duruşuyla bizim duruşumuzu netleştirecek, işimiz kolay olsun diye yapılan adımlardır. Birçok belgeler sundular. Şimdi nihai görüşmeyi biz yapacağız. Sonra da nihai kararımızı vereceğiz. Eğer stratejik müttefiksek ittifak içinde karar almamız lazım. İttifaka gölge düşecekse başımızın çaresine bakmamız lazım. Biz bu ittifakı Türkiye’nin aleyhine olacak yaklaşımlara boğduramayız. Bunu özellikle ifade etmem lazım.
- Amerika’da özellikle düşünce kuruluşlarında şöyle bir gerekçe yapılıyor: “Önceleri ABD Türkiye’den DEAŞ’la mücadelede yardım istedi fakat Türkiye direndi. ABD de (Obama yönetimi) o sırada PYD’ye yatırım yaptı.” Bu, fikir olarak oturmuş durumda. Şimdi bunu kullanmak istiyorlar. Türkiye DEAŞ’la mücadelede yavaş mı kaldı?
Bu tepeden tırnağa yalandır. Bunu kim söylüyorsa tamamıyla zırvadır, yalandır, uydurmadır, iftiradır. Bir kere daha DEAŞ tehlikesini ABD fark etmeden önce, Türkiye bunu fark etmiş ve ona karşı tavrını en sert şekilde ortaya koymuştur. Eğer biz bu tavrı ortaya koymamış olsaydık DEAŞ bu bocalamanın içine girmezdi. Irak’ta biz mi varız. Orada kim var? Koalisyon güçlerinin başında kim var? ABD var. DEAŞ Musul’a girdi mi, girdi. Ambar’a girdi mi, ne yaptılar? Ne yaptılar, hiç.
‘YPG İLE İŞBİRLİĞİ ABD’NİN İTİBARINI YOK ETMEKTİR’
Ama orada üssümüze saldırmaya yeltendiler, biz derslerini verdik. Bizim üssümüzü hazmedemediler. Biz dedik ki: “Kusura bakmayın, o üs orada kalacak.” O üs peşmergeyi yetiştirdi. Ninova Muhafızları orada yetişti. Kime karşı? DEAŞ’a karşı. Bunu yapan biziz. DEAŞ’a karşı bizim Türkiye’de mücadele vermediğimizi söylemek Türkiye’ye ihanettir. Obama yönetiminin iftirasıdır. Bu dönemde Suriye ve Irak meselesini ne yazık ki Trump’ın kucağına bu şekilde bırakmıştır. Aşağıda Obama’nın ekipleri var. Ben diyorum ki burada ne YPG’ye ne PYD’ye ihtiyaç yok. Bunlar terör örgütüdür. DEAŞ ile mücadele için YPG ile işbirliğini şart telakki etmek, aslında koalisyonun ve ABD’nin itibarını yok etmektir. Bu mücadeleyi bizler, NATO’da birlikte olduğumuz güçlerle, bu bölgedeki diğer ülkelerle, Suudi Arabistan başta olmak üzere Katar, Lübnan, Ürdün hep beraber yapabiliriz. Bu terör örgütüne ihtiyacımız yok. Biz bunu, Cerablus, Dabık, Rai, El Bab’da ispat ettik. Şimdi diyoruz ki: “Mümbiç’te ve Rakka’da ispat ederiz.” Ama söylediklerimiz ne yazık ki başta Obama olmak üzere ilgi uyandırmadı. Bakın Sayın Trump bir açıklama yaptı, ki bu bizim Obama’ya teklifimizdir. Dedik ki: “Eğit donat olayını biz yaparız. Uçuşa yasak bölge ilan edelim.” “Aynı zamanda terörden arındırılmış güvenli bölge olsun” dedim, bu benim ilk yaptığım açıklamadır. Trump da benzer açıklamayı yaptı. Bir taraftan da Özgür Suriye Ordusu eğitimini veriyoruz. Bu sayıyı daha da artırmak suretiyle SDG’ye, SDF’ye ihtiyaç yok. Gerekirse ayrıca destek veririz ve meseleyi hallederiz. Baştan beri bunu söyledik, ne yazık ki buna itibar etmediler. Amerika’da bazı haddini bilmezlerin oyunlarıyla, yazılı-görsel medyanın oyunlarıyla “Türkiye DEAŞ’a karşı gerekeni yapmadı” diyerek iftira etmeye kalkışıyorlar. Halbuki bu örgüte karşı en büyük mücadeleyi veren Türkiye olmuştur.
Başından beri niçin Tayyip Erdoğan Batı basınının olduğu gibi DEAŞ’ın da hedefindedir? DEAŞ’ın hedefinde ben varım. Kendi yayın organlarında benim boy boy resimlerim var. Bu iftirayı atanların bu yayın organlarında resimleri var mı? Yok. Biz inandığımız şeyi inandığımız şekilde yaparız.
- Bu süreçte çok sayıda asker ve sivil asker şehitlerimiz var.
Doğrudur. Bu da bizim mücadele ettiğimizin göstergesidir. DEAŞ’ın İslam’la yakından uzaktan ilgisi olmadığını defaatle söylemişim. Bunlar İslam için bir kara lekedir. Bir gölgedir. Bugün de söylüyorum, yarın da söylerim. İslam’da böyle bir örgütlenme, böyle bir yaklaşım olamaz. Onun için bunun İslam’la yakından uzaktan ilgileri yok.
- “Suudi Arabistan, Katar gibi ülkelerle bu mücadeleyi veririz” dediniz. Bu ziyarette bu ülkelere dair bir teklif sunacak mısınız?
Bunları her zaman konuştuk, yine konuşabiliriz. Katar, Suudi Arabistan bundan çekinen ülkeler değil. Yaptığımız ikili görüşmelerde bu bilgileri kendilerinden aldığımız için söylüyoruz.
- “Trump ile görüşme nokta mesabesinde olacak” dediniz. Belirleyici görüşme mi olacak?
İnşallah, ona dayanarak söyledim. Bu iş çok uzadı. Daha fazla uzatmaya tahammülümüz yok. Niye yok; 3 milyon insan Türkiye’de. Eğitimden sağlığına her şeyi A’den Z’ye bize ait. 25 milyar doları bulduk. Ama yarın ne olacak? Bazı çareler bulmamız lazım. Nitekim şu anda vatandaşlığa alma konusunu gündeme getiriyoruz. Anamuhalefetin başındaki, “Ülkenin kendi vatandaşları aç” diyor. Eğer işe gelme noktasında vasıflara haizse, sen onu işe alırsın. Adam doktor, adam mimar; açalım önünü çalışsın. Vatandaşlık verdikten sonra çalışma imkânı verirsiniz. Kaçak çalıştıramazsınız. Kayıt altına alalım istiyoruz. Bir ara Kanada Başbakanı “Vasıflı insanlar varsa 25 bin kadar alırım” dedi. Biz de bu tür insanları Türkiye olarak alırız. Bunun için icazet alacak değiliz. Bizim için insani, İslami ve vicdani görevimizdir..
- Çin ile suçluların iadesi anlaşması imzalandı. Spesifik bir iade söz konusu olacak mı? Özellikle aranan FETÖ’cüler var mı aralarında?
Spesifik demeyelim de içeriğinde ifade ettikleriniz de söz konusu. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği kapsamında olanlar var. AB kapsamında olanlar var.
- Yunanistan Başbakanı Çipras’la görüştünüz. FETÖ’cüler konusunda net tavır var mı?
Net tavır: “Yargı bağımsızdır.” Verilen cevap bu. “15-20 gün içinde teslim ederiz” dediler ama olmadı.
- Uluslararası ticarette bazı ülkelerle yerli paranın kullanılması konusunda çağrınız olmuştu. Çin ile Türkiye arasında para takası gerçekleşmişti. Nasıl görüyorsunuz süreci?
Doğrusu bunu gerçekleştirirsek bir defa kur baskısından paralarımızı kurtarmış oluruz. Bunun yanında 3’üncü nükleer enerji olayı gerçekleşirse veyahut da kredi olayı gerçekleşirse bu konularda alışverişlerde yerli parayı kullanmak, bir tarafta Çin parası yuan, diğer tarafta TL bize ciddi güç katacaktır. Rakamlar ufak değil. Ciddi rakamlar var. Onun için de bu sürekli olarak gündemimizde. Merkez bankalarımızı görüştürüyoruz. Gerek Rusya gerek İran gerek Çin’le temas söz konusu. En ciddi süreçleri Rusya ve Çin ile yapıyoruz. Yerli paraya geçişin ilk adımlarını atarsak diğer ülkeler de bunu takip edecektir.
‘OLAY ÇOK ÇİRKİN’
- Atatürk’le ilgili bir tartışma oldu. Afet İnan ile ilişkisi, yakışıksız, annesiyle ilgili sözler söylendi. Toplumda tepki oldu, yargı süreci başladı. Nasıl değerlendiriyorsunuz.
Olay çok çirkin. Şüphesiz ki annelerin, eşlerin bu işe karıştırılması son derece çirkin. Olay yargı sürecine girdiği için olayı kendimi yargı yerine koymak suretiyle değerlendirmem doğru olmaz. Zaten önce gözaltı, sonra tutuklama işlemleri oldu. Nereye kadar uzar; bunu yargıda göreceğiz.
Bunlar da ilginizi çekebilir