- Hem varolan bir kısım tahribatları gidermek hem de İstanbul’a belki de geri dönüşü olmayan tahribatları engelleme ve yeni bir dönemi başlatma noktasında önemli bir an olduğunu düşünüyorum bizim görev süremizin.
- Göreve geldiğimiz an itibarıyla bir çok alanda yürüyoruz, koşuyoruz. Bir yılı aşkın süredir birinci kalem sorumluluğumuz, bütün güncel problemlerin ötesinde yoksullukla mücadeleye dönüştü. Bu büyük bir alan oldu bizim için.
- 4 katına çıkan bir bütçeden bahsediyoruz. Yoksullukla mücadelede sosyal hizmetlerimizin, sosyal yardım bütçesi 4 katına çıktı. Bir de görünmeyen bütçelerimiz var. Yaklaşık 800 milyonu aşan bir bütçeden bahsediyoruz.
Kanal İstanbul’dan ‘Beton Kanal’ diye bahseden İmamoğlu, “İstanbul’a en büyük ihanet projesidir. Bunun engellenmesi şarttır. Bunun için de var gücümüzle tüm hukuki yolları kullanarak mücadelemize devam edeceğiz” diye konuştu.
- Kanal İstanbul 136 milyon metrekarelik tarım alanını yok ediyor. 83 milyon metrekarelik bir alanı yeniden kentleşmeye açıyor. 3 tane Beylikdüzü’nden daha fazla ediyor.
- İstanbul’da 1 milyonu aşkın adres boş. Yapılmış binalar boş. İstanbul’da şu anda konut arzı fazlası hiçbir dönemde olmamıştır. Dünyanın en ucuz gayrımenkul kentidir İstanbul. Yazık bu kente. Bu kent böyle heba edilemez.
- İstanbul’un 3 yıldır nüfusu azalma eğiliminde. Siz İstanbul’un kuzeyinde 2 milyonluk yeni bir nüfusu oraya yerleştiriyorsunuz.
- Bu projeyi hazırlayanlar uluslararası alanda bu projeyi servis edenler, bu projeyi 65 milyar dolar olarak tanıttılar. Bütün bunları yoksulluk döneminde yapıyorsunuz.
- Kısa Çalışma Ödeneği’nin son günü. Yarın itibarıyla milyonlarca insanımızı işsiz görebiliriz. Bu memleketin işsizi, bu memleketin ümidini yitirmek üzere olan genci, eğitimi dipten başa bozuk olan bir süreçte siz kanala bu parayı harcayacaksınız.
- 2 sene sonra bu memleketi Millet İttifakı yönetecek. Bu yapılanlar, bu işi alanlar, bu finansı verenler, devletin ve milletin hafızasından asla çıkmayacak. Ben buna inanıyorum.
- Ben Millet İttifakı’nın bir ferdiyim. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin üyesiyim. Bu memleketin değişmesi adına 2 sene sonra bu ülkede Millet İttifakı süreci yönetecek demekten, hatta ve hatta ‘Türkiye ittifakı’ bu süreci yönetecek demekten niye geri durayım ki?
- 1453’te fethi yapıp bu kenti bize armağan eden Fatih Sultan Mehmet’in emanetine, 5 yıl işgal altında kalıp 1923’te kurulan Cumhuriyet ile beraber teslim alınan, işgalden kurtulan, Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti bu güzel İstanbul’a ihanet eden kim varsa gelecekte hesap verir.
- Bunun adı bürokratmış, bunun adı bakanmış, inşaat şirketiymiş, ister yerli, ister yabancı olsun. Bu devletin ve bu milletin hafızası bunun hesabını sorar.
- Burası 10 yıldır böyle. 10 yıl önce yangın geçirdi. Burası vakfın mülkü. Hani diyorlar ya, ‘Biz ecdat malına sahip çıkıyoruz, kültür varlığına sahip çıkıyoruz, o kanun gereği aldık diye’. Görüyor musunuz halini? Özel bir yapıdır. Ta 2 Beyazıt döneminde yapılma bir yapıdır.
- Şu hale bakar mısınız? Şimdi yarın çıkıp diyecekler ki, ‘İhale yaptık, yapacağız’. Unuttukları bütün ecdat eserlerini harekete geçiriyoruz.
- Nerede bir eksiklik görüyoruz, ‘Hemen, derhal’ diyoruz. Mezarları unuttular. Mezarları, şehitlikleri tek tek temizlettiriyoruz. Kimse bize hikaye anlatmasın.
- Bu anlayış akıl tutulması. Gezi Parkı’na olan tavır. Aynı şeyi Galata Kulesi’ne yaptılar.
- İstanbul’u yönetiyorum. İstanbul’da yaşayan bir Cumhurbaşkanından bahsediyorsunuz.
- İstanbul aşkından bahseden bir Cumhurbaşkanından bahsediyorsunuz. Kendi partisi var. Ülkeyi yönetiyor ama çok başarılı bir iş yapan Cumhuriyet Halk Partili bir Ekrem İmamoğlu da var. Sevgi var, saygı da var.
- Ama o iki dere bir arada kalmış bir durum da var. Allah yardımcısı olsun. Ben, ‘Torununun oyunu alacağım’ dedim. Oğlunu, kızını bilemem ama torununun oyunu alacağım.
- Bütün duygularımı söyledim. Her şeyi dedim. Benim niye otobüs borçlanmamı imzalamıyorsunuz sayın Cumhurbaşkanım dedim.
- Sizinkiler 8-9 sene otobüs almamış, filo eskimiş. Metrobüste 2 milyon kilometreyi geçmiş otobüslerimiz var. Yani ani arıza, yanma tehdidi var.
- Bunun neyini imzalamazsınız, 5-6 aydır bekliyor dedim. Bir onay istiyorum dedim. ‘İmzalarız’ dedi. Hala imzalamadı. Bekliyoruz hâlâ.
- Ben kimseye duvar örmüyor, kimseye sınır koymuyorum. Birisi beni kapıdan kovsa ben öbür kapıdan girerim.
- Öbür kapıyı kilitlese pencereden girerim. Şahsi işimi yapmıyorum. 16 milyon insanın hakkını savunuyorum.
- Sayın Cumhurbaşkanı o partidenmiş, bu partidenmiş umrumda değil. Millet seçmiş mi seçmiş. Saygı duyarım, bitti.
- Bu ülkenin Cumhurbaşkanı. Giderim, konuşurum, konuşmak için mücadelemi veririm. Randevu vermiyor. Kendi bilir. İşimi çözerim.
- Süreçlerin işlemesini sordum. Bana randevu vermemek doğru bir tavır değil dedim. Ben size gelip İstanbul’u anlatacağım dedim.
- Hepsine olumlu cevap verdi. Hiçbir olumsuz cevap duymadım. Randevu veririz dedi. Beni 4-5 gün sonra Tevfik bey aradı. ‘Yazılı gönderirseniz, sayın Cumhurbaşkanı hızlıca size dönüş yapacak’ dedi.
- Kadir Topbaş’ın cenazesinden beri 1 aya yakın oldu. Ben Cumhurbaşkanımıza yazılı davet göndermekten mi imtina edeceğim? Tabi ki yaparım. Bu mu polemik?