Klişe bir sözle başlayalım: “Geç gelen adalet, adalet değildir.” Oysaki geç gelen adalet ile ortaya çıkan her sonuç zulümdür, geç gelen adalete sebebiyet verenler ise zalimdir. Geç gelen adalet ile hakları gas pedilen ise mazlumdur. Bir ülkede bir hakkın yeniden ikamesi (zulmün giderilmesi) yedi yıl on yedi gün sürüyor ve hâlâ birileri mahkeme kararlarını uygulamak için ayak sürtüyorsa zulüm devam ediyor demektir. Bir kez daha söyleyeyim: Kaybettiniz ve zulmünüz devam ettikçe daha çok kaybedeceksiniz. Gök kubbede hiçbir şey sonsuza kadar gizli kalmaz. Darbe girişimi öncesi tevhid-i tedrisat toplantıları yaparak bulunduğunuz cepheden karşı tarafa biz beraberiz selamı gönderecek, darbe girişimi sonrası da ben falancalarla mücadele ediyorum diye birilerine göz kırparak sahnede dans edeceksiniz.
Köşeye sıkışınca da yine aynı hikayeleri söylemeye başlayacaksınız. Sonra da adalet için size gelen mazlum üç beş kişiyi üç kuruşluk menfaat için kurtlar sofrasında kırıma terk edecek ve tehdit size yöneldiği zaman da ardından timsah göz yaşları dökmeye başlayarak eski ortaklarınızla ama gerçek ama yalan bir şekilde mücadele ettiğiniz iddiasında bulunacaksınız: Tutar mı? Tutmaz. Ne diyelim sizler için: ETME BULMA DÜNYASI, Allah ettiğiniz kadarını size buldursun. Son üç yüz yıldır bu vatanda yönetenleri koruyan devlet ve hükümet sistemleri var ola gelmiştir. Fransız ekolüyle Bonapartist yönetim modeli diyebileceğimiz sistemler; sessiz çoğunlukları frenleme saikiyle inşa edilmiş ve son yüz yıldır da bunun adına demokrasi denilmiştir. Bir diğer tabirle bu tür yönetimlere EFENDİLERİN CUMHURİYETİ (Anayasalı Cumhuriyet) diyebiliriz. Efendilerin Cumhuriyeti, elitisttir, burjuva merkezlidir. Önce efendi gelir, kalabalık halk yığınları maraba hükmündedir. İlk ve son söz her daim efendiye aittir. Efendiler Cumhuriyetinin sahibinin laikçi veya dinci zihniyette olmasının sistemin işleyişine hiçbir etkisi bulunmamaktadır.Bu cumhuriyette mevzubahis konular ve olaylar sadece ve sadece efendilerin gayesine hizmet amaçlıdır. Efendilerin Cumhuriyetinde gaye ve hedef tek kelime ile yönetenlerin mutluluğudur. Siyaset alanı iktidarı elinde tutanların oyun sahasıdır. Hedefe varmak için her türlü oyun ve yalan mübahtır. Bu cumhuriyette dürüst ve çalışkan olmak dik kafalı, uyumsuz olmak ile eş anlamlıdır. Bu cumhuriyette dürüst ve çalışkan olanlar en büyük tehdit olarak algılanır.
Bu ülkenin fedakâr ve güzel insanları inancı ve etnisitesi ne olursa olsun Cumhuriyetin ilk yüz yılında Halkın Cumhuriyeti esasına (Anayasal Cumhuriyet) dayalı Yeni bir Anayasayı elbette hak etmektedir.HALKIN CUMHURİYETİ (Anayasal Cumhuriyet) dürüst ve liyakat esası üzerine kurulu olan bir sistemdir. Tarihin değişik dönemlerinde insanlık bu sistem ile yaşamıştır: Hz. Musa’nın yolculuktan sonra karanlıkların arasından çekip çıkararak kurduğu yönetim ve Hz. Süleyman’ın, Hz. Muhammed’in Asr-ı Saadet’i, Selçuklu ve Osmanlıların ilk dönemleri buna güzel örnek teşkil etmektedir. Bu yönetimde amaç ve hedef kalabalık halk yığınlarının mutluluğunu (dini inanç gereği) hem bu dünyada hem de öbür dünyada sağlayacak düzenlemelerin yapılmasıdır. Sistem milletin mutlu kılınması esasına dayalıdır.
Kurallar hem zengin hem fakir için aynı şekilde uygulanır. Bizim adamcılığa yer yoktur, hatta bizim adamcılık lanetli bir davranış olarak kabul edilir. İlk ve son söz halkı ile aynı duygu ve inancı paylaşanların beraber hareket etmesine dayanır. Bu sistemde her türlü eylem ve girişim yönetenlerin mutluluğunun sağlanması gayesine matuftur. Bu sistemde ideoloji yoktur, inanç vardır: Adalet ve eşitliği sağlama ülküsü. Hedefe ancak ve ancak hukukun sınırları içerisinde erdemli kalarak ulaşılabilir. Siyaset alanı adalet ve eşitliğin inşası için kullanılır.
Bu sistemde çalışkan ve dürüst olmak en büyük erdemdir, farklı düşünmek sistemin devamı için olmazsa olmaz şartlardan birisidir. Bu tür insanlar sistemin devamı için elzem kişiler olarak kabul edilir. Hatta aynı şekilde düşünmek kopyacılık ve sıradanlık olarak kabul edilir. Bu nedenle bu sistemde farklılıklar (azınlıklar) korunur ve bu sayede günümüze kadar farklı inançlar ve kültürler asimile olmadan gelebilmiştir.
Yeni anayasa, bizim adam ve cumhuriyetin ilk yüz yılı: Yeni Anayasanın önündeki en büyük engel bizim adamdır (bizim adam yazısına bkz.). Israrla bir kez daha tekrar edelim. Yeni anayasanın nirengi noktası onun halk cumhuriyetini yani anayasal cumhuriyeti inşa etmesine bağlıdır. Bunu da üçlü saç ayağına dayandırmıştık: Dar Bölge Seçim Sistemi, Temsilcilerin Azli ve Halk Girişimi. Yeni anayasanın meşruiyetinin kesinlikle halkın bilgilendirilmesi, aydınlatılması, karşılıklı fikir alışverişi safhasından sonra halk oyuyla kabul edilmesine bağlı olduğu düşüncesindeyiz.Darbeciler bile her ne kadar plebisit oylamalar olsa da (61 ve 82 Anayasaları) bunu bu milletten esirgememişlerdir. Türkiye gibi sahte ideolojilerle bölünmüş ülkelerde halk oylamasına sunulmadan yapılan her anayasanın kadük kalacağı kanaatindeyiz. Bu ülkenin fedakâr ve güzel insanları inancı ve etnisitesi ne olursa olsun Cumhuriyetin ilk yüz yılında Halkın Cumhuriyeti esasına (Anayasal Cumhuriyet) dayalı Yeni bir Anayasayı elbette hak etmektedir.