Küresel kamusal bir mal olarak güvenilir eşitsizlik verileri Veri açısından çok zengin bir dünyada yaşıyoruz, ne var ki eşitsizliğe dair temel bilgilerden yoksunuz. Dünyanın dört bir yanından hükümetler her yıl ekonomik büyüme rakamlarını yayınlarlar; ancak bu rakamlar bize büyümenin halk tarafından nasıl bölüşüldüğü, yani ekonomik politikalardan kimin kazanıp kimin kaybettiği hakkında bilgi vermez. Söz konusu verilere erişim demokrasi açısından kritik öneme sahiptir. Gelir ve zenginliğin ötesinde, sosyo-ekonomik eşitsizliklerin toplumsal cinsiyet ve çevresel eşitsizlikler dâhil olmak üzere diğer boyutlarını ölçmek ve izlemek amacıyla kolektif kapasitemizi geliştirmek de burada oldukça önemlidir. Eşitsizliğe dair açık erişimli, şeffaf, güvenilir bilgi, küresel kamusal bir malıdır. Bu rapor, küresel eşitsizlikleri izlemeye yönelik uluslararası çabaların en güncel sentezini sunmaktadır. Burada ortaya konulan veri ve analizler Dünya Eşitsizlik Laboratuvarı tarafından oluşturulan Dünya Eşitsizlik Veri Tabanına (WID.world) katkıda bulunan yedi kıtadan 100’ü aşkın araştırmacının dört yılı kapsayan çalışmalarına dayanmaktadır. Bu geniş ağ, karşılaştırılabilir uluslararası eşitsizlik verilerini uyumlu hale getirmek, analiz etmek ve yayınlamak için istatistik kurumları, vergi makamları, üniversiteler ve uluslararası kuruluşlarla işbirliği yapmaktadır. Gelir ve servet eşitsizlikleri çok yüksek boyutta Yetişkin bir birey yılda ortalama 16.700 Euro (23.380 Dolar) (satın alma gücü paritesine göre) kazanıyor ve sahip olduğu toplam varlık 72.900 Euro (102.600 Dolar). Bu ortalamalar hem ülkeler arasındaki hem de ülkeler içindeki muazzam eşitsizlikleri maskeliyor. Küresel nüfusun en zengin %10’u bugün küresel gelirin %52’sine sahipken nüfusun en yoksul %50’si küresel gelirin sadece %8’ine sahip. Küresel gelir dağılımında en tepedeki %10’un içinde olanlar yılda ortalama 87.200 Euro (122.100 Dolar) kazanırken, en yoksul %50’dekiler yılda ortalama 2.800 Euro (3.920 Dolar) kazanıyor. Küresel servet eşitsizlikleri ise gelir eşitsizliklerinden daha ciddi boyutta. Küresel nüfusun en yoksul yarısı toplamın servetin sadece %2’sine sahip. Buna karşılık dünya nüfusunun en zengin %10’u toplam servetin %76’sına sahip. Nüfusun en yoksul %50’si kişi başına ortalama 2.900 Euro’ya (4.100 Dolar) sahipken en zengin %10’u ortalama 550.900 Euro’ya (771.300 Dolar) sahip. Ortalama milli gelirler eşitsizlik hakkında çok az şey söylüyor Dünya eşitsizlik haritası, ulusal ortalama gelir düzeylerinin eşitsizliğin zayıf göstergeleri olduğunu ortaya koymaktadır: yüksek gelirli ülkelerin bazıları çok eşitsizken (örneğin ABD), diğerlerinde eşitsizlik görece düşüktür (örneğin İsveç). Aynı durum düşük ve orta gelirli ülkeler açısından da geçerlidir: bu ülkelerin bazılarında eşitsizlik düzeyi çok yüksek (örneğin Brezilya ve Hindistan); bazılarında kısmen yüksek (örneğin Çin); bazılarındaysa orta ya da görece düşüktür (örneğin Malezya, Uruguay). Eşitsizlik kaçınılmaz bir durum değil, politik bir seçimdir Gelir ve servet eşitsizlikleri, farklı ülkelerde farklı biçimler alan bir dizi kuralsızlaştırma ve liberalizasyon programını takiben, 1980’lerden bu yana dünyanın neredeyse her yerinde yükselişe geçti. Bu yükseliş eşit oranlı değildi: bazı ülkeler (ABD, Rusya ve Hindistan dâhil) eşitsizlikte olağanüstü artışlar sergilerken diğerleri (Avrupa ülkeleri ve Çin) görece küçük artışlar yaşadı. Dünya Eşitsizlik Raporu’nun bir önceki sayısında detaylıca tartıştığımız bu farklılıklar eşitsizliğin kaçınılmaz bir durum değil, politik bir seçim olduğunu ortaya koyuyor. Bugün küresel eşitsizlikler, 20. yüzyılın başlarında Batı emperyalizminin zirvede olduğu dönemki seviyelere yakın Son yirmi yılda çoğu ülkede eşitsizlik artarken ülkeler arasındaki küresel eşitsizlikler azaldı. Ülkelerin en zengin %10’unun ortalama geliri en yoksul %50’sinin ortalama gelirinin 50 katıydı; bugün ise yaklaşık 40 katı. Ne var ki ülke içi eşitsizlikler bu dönemde önemli ölçüde arttı. Ülkelerin nüfusunun en tepedeki %10’u ile en alttaki %50’sinin ortalama gelirleri arasındaki fark 8,5 kattan 15 kata çıktı, yani neredeyse ikiye katlandı. Ülke içi eşitsizliklerdeki bu keskin artış gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik toparlanmaya ve güçlü büyümeye rağmen bugün dünyanın hâlâ çok eşitsiz bir yer olduğunu ortaya koyuyor ve ülke içi eşitsizliklerin, ülkeler arasında gözlemlenen önemli eşitsizliklerden bile daha büyük olduğunu gösteriyor. Küresel eşitsizlikler, 20. yüzyılın başlarında Batı emperyalizminin zirvede olduğu dönemki seviyelere çok yakın. Dünya halklarının en yoksul yarısının bugün elde ettiği gelir payı 1820’dekinin –yani Batı ülkeleri ile sömürgeleri arasındaki büyük ayrılıktan önceki dönem– yaklaşık yarısını oluşturuyor. Başka bir deyişle, dünya üretiminin 19. yüzyılın ortaları ile 20. yüzyılın ortaları arasındaki eşitsiz örgütlenmesinden miras kalan küresel ekonomik eşitsizlikleri telafi etmek için kat edilecek uzun bir yol var. Ülkeler zenginleşti, hükümetler fakirleşti Eşitsizlikleri kavramanın yollarından biri, hükümetlerin net serveti ile özel sektörün net serveti arasındaki farka odaklanmaktır. Son 40 yılda ülkeler önemli ölçüde zenginleşti, bununla birlikte hükümetler büyük oranda fakirleşti. Zengin ülkelerde kamusal aktörlerin sahip olduğu servet payı sıfıra yakın veya negatif, yani servetin tamamı özel ellerde. Bu eğilim, hükümetlerin büyük ölçüde özel sektörden ve GSYİH’larının yaklaşık %10-20’sine ulaşan borçlar aldıkları COVID kriziyle daha da şiddetlendi. Hükümetlerin varlıklarının bu ölçüde düşük olması, devletlerin eşitsizliğin üstesinden gelme kapasitelerinin yanı sıra 21. yüzyılın temel sorunları –iklim değişikliği gibi– açısından da önemli etkilere sahiptir. Servet eşitsizlikleri bölüşüm piramidinin en tepesinde bulunanlar açısından da arttı Özel servetteki artış da ülke içi ve ülkeler arası düzeyde oldukça eşitsiz. Dünya çapındaki multimilyonerler geçtiğimiz birkaç on yılda küresel servet artışından orantısız bir pay elde ettiler: en tepedeki %1, 1990’ların ortalarından bu yana biriken servet artışının %38’ini alırken, alttaki %50 bunun sadece %2’sini aldı. 1995’ten bu yana ortalama servet yılda %3,2 oranında büyürken dünyadaki en zengin bireylerin serveti yılda %6 ila %9 oranında büyüdü. 1995’ten bu yana milyarderlerin sahip olduğu küresel servet payı %1’den %3’ün üzerine çıktı. Bu artış COVID salgını sırasında daha da şiddetlendi. Hatta 2020, küresel milyarderlerin servet payındaki rekor artışa işaret etti. Ülke içi servet eşitsizlikleri 20. yüzyılın büyük bir bölümünde küçülme eğilimindeydi, ancak en alttaki %50’nin payı hep çok düşük oldu Batı ülkelerinde servet eşitsizliği 20. yüzyılın başları ile 1980’ler arasında önemli ölçüde azaldı, ancak bu ülkelerdeki nüfusun en yoksul %50’si servetin hep çok azına, yani toplamın %2 ila %7’sine sahip oldu. Dünyanın diğer bölgelerinde en alttaki %50’nin payı daha da düşük. Bu sonuçların işaret ettiği şey şu: muazzam servet eşitsizliklerini azaltmak istiyorsak, dünyanın her bölgesinde daha yapılacak çok şey var. Küresel düzeyde toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri hâlâ çok önemli boyutlarda ve ülkelerin bu konudaki ilerlemeleri çok yavaş Dünya Eşitsizlik Raporu 2022, küresel kazançlardaki cinsiyet eşitsizliğine ilişkin ilk tahminleri sunuyor.  Toplam gelir içinde (emek geliri) kadınların payı 1990’da %30’a yakındı; bugün %35’in altında. Cinsiyetler arası kazanç eşitsizliği hâlâ çok yüksek düzeylerde: cinsiyet eşitliğinin olduğu bir dünyada kadınlar toplam emek gelirinin %50’sine sahip olmalı. Geçtiğimiz 30 yılda bu alanda küresel düzeyde kaydedilen ilerlemeler çok yavaştı; gelişme dinamikleri ülkeden ülkeye farklılıklar gösterdi: bazı ülkelerde ilerleme kaydedildi, bazılarındaysa kadınların kazanç payında düşüşler yaşandı. Karbon emisyonlarındaki büyük eşitsizliklerin ele alınması iklim değişikliğiyle mücadele açısından hayati önemdedir Küresel gelir ve servet eşitsizlikleri ekolojik eşitsizliklerle ve iklim değişikliğine katkılardaki eşitsizliklerle çok yakından bağlantılıdır. İnsanlar atmosfere kişi başına yılda ortalama 6,6 ton karbondioksit (CO2) salmaktadır. Karbon emisyonu eşitsizliklerine ilişkin yeni veri setimiz dünya düzeyinde CO2 emisyonlarındaki önemli eşitsizlikleri ortaya koyuyor: emisyon yayanların en tepedeki %10’u toplam emisyonların yaklaşık %50’sinden sorumluyken, en alttaki %50’si toplamın %12’sinden sorumlu. Veriler, bu eşitsizliklerin sadece ülkelerin zenginliği veya yoksulluğuyla alakalı olmadığını gösteriyor. Düşük ve orta gelirli ülkelerde yüksek emisyonlar ve zengin ülkelerde düşük emisyonlar gözlemlenebiliyor. Avrupa’da nüfusun en alttaki %50’si yılda kişi başına yaklaşık 5 ton; Doğu Asya nüfusunun en alttaki %50’si yaklaşık 3 ton ve Kuzey Amerika nüfusunun en alttaki %50’si yaklaşık 10 ton emisyon üretiyor. Bu, söz konusu bölgelerin en tepedeki %10’unun emisyonlarıyla (Avrupa’da 29, Doğu Asya’da 39 ve Kuzey Amerika’da 73 ton) keskin bir tezat oluşturuyor. Rapor, aynı zamanda, zengin ülkelerdeki nüfusun en yoksul yarısı açısından zengin ülkeler tarafından belirlenen 2030 iklim hedeflerine hâlihazırda ulaşıldığını (veya bu hedeflere yaklaşıldığını) ortaya koyuyor –söz konusu hedefler kişi başı bazda ifade edildiğinden–. Nüfusun üst yarısı için durum böyle değil. Emisyonlardaki büyük eşitsizlikler, iklim politikalarının hedefinin büyük ölçüde zengin kirleticiler olması gerektiğini gösteriyor. Bugüne değin karbon vergileri gibi iklim politikaları düşük ve orta gelirli grupları orantısız bir şekilde etkilerken en zengin grupların tüketim alışkanlıklarını değiştirmedi. Geleceğe yatırım yapmak için servetin yeniden bölüştürülmesi gerekiyor Dünya Eşitsizlik Raporu 2022, 21. yüzyılın getirdiği zorluklarla başa çıkmak için zenginliğin yeniden bölüşümünü ve geleceğe yatırım yapmayı hedefleyen çeşitli politika seçeneklerini gözden geçiriyor. Dünya çapındaki multimilyonerlerin servetlerine uygulanacak mütevazı bir artan oranlı vergi, bu seçeneklerden bir tanesi. Servet yoğunlaşmasının hacmi göz önüne alındığında mütevazı kademeli vergiler hükümetler için önemli gelirler sağlayabilir. Senaryomuzda, bu yolla küresel gelirin %1,6’sına denk düşen büyüklükte bir fon elde edilebileceğini ve bunun eğitim, sağlık ve ekolojik geçişe yatırılabileceğini görüyoruz. Raporda, aktörlerin servet vergisini küresel düzeyde veya kendi sınırlarında tasarlayabilmeleri için oluşturulmuş çevrimiçi bir simülatör de yer alıyor. Raporun başında, gelir ve servet eşitsizlikleriyle mücadele etmeksizin 21. yüzyılın zorluklarıyla başa çıkmanın mümkün olmadığını vurguluyoruz. Herkes için sağlık, eğitim ve fırsatlarda muazzam bir ilerleme ile ilişkilendirilen modern refah devletlerinin 20. yüzyıldaki yükselişi kademeli vergi oranlarının artışıyla bağlantılıydı. Bu ilerlemeler, artan vergilendirmenin ve servetin toplumsallaştırılmasının sosyal ve politik anlamda kabul edilebilirliğinin sağlanması açısından kritik bir rol oynadı. 21. yüzyılın zorluklarına göğüs gerebilmek için benzer bir dönüşüm gereklidir. Uluslararası vergilendirmedeki son gelişmeler, ülke içinde ve küresel düzeyde daha adil ekonomik politikalar yönünde ilerlemenin gerçekten mümkün olduğunu göstermektedir. Raporun 8., 9. ve 10. Bölümlerinde eşitsizliğin üstesinden gelmeyi hedefleyen çeşitli politika seçenekleri tartışılıyor. Eşitsizlik her zaman politik bir seçimdir ve farklı ülkelerde veya farklı zamanlarda uygulanan politikalardan dersler çıkarmak daha adil kalkınma yolları tasarlamak açısından kritik öneme sahiptir. https://wir2022.wid.world/executive-summary adresinden Pelin Tuştaş tarafından çevrilmiştir.