Pazar Politik

Devrim Erbil Resminde Ağaçlar

Abone Ol
Erbil ağaçtan, onu ağaç yapan tüm göstergeleri geri alır fakat geriye yine de bir şey kalır. İşte bu geriye kalan şey, ağacın t/öz’üdür, “idea”sıdır. Ağaca ilişkin değişmeyen tek şey odur. Yaşamın çıplak halindeki anlamdan sıyrılmış görüntüsü, nitelendirilebilmek için zihnin sınıflandırmalarına ve isimlendirmelerine muhtaç, çaresiz bir şekilde tanımlanmayı bekler. Ancak, her tanım girişimine karşı da bir direnç gösterir ve sürekli olarak tanımdan kaçar. Bilimin ve dinin aksine resim, yaşamı dilsel formlara sıkıştırarak onu sözle iletilebilir temsiller yerine, sözü ortadan kaldıran temsiller şeklinde gerçekleştirir. Resimde dile sıkıştırılmış bir tanım, yerini yorum olanaklarına açık görsel bir betimlemeye bırakır. Devrim Erbil, betimlediği şeyin kıymetine değil, betimleme yönteminin kendisine odaklanır. Onda konu yerine, konunun nasıl resmedildiği önceliklidir. Bu yüzden konu seçimlerini taşıyıcı bir araçtan ibaret görür ve onları önemsemez. Konu seçimleri sınırlıdır, dönüp dolaşıp aynı konuları resmeder. Resminde konuya sığınmaz. İlkesi, resmini yalnızca resim sanatına özgü plastik bileşenlerle inşa etmektir. Konularını muhtemelen bilinçli olarak en genel, en geniş ve en öyküsüz konulardan seçer. İzleyiciyi konunun nasıl resmedildiği odağına taşımak için, konunun kendisini olabildiğince iddiasızlaştırır. Amacı tuvalin üzerinde salt bir resim yöntemi bırakarak, resmin yalnızca kendi kendisine gönderme yapmasının ortamını hazırlamaktır. Bir elin parmaklarını geçmeyen konuları; ağaçlar, kuşlar, Anadolu kasabaları, İstanbul resimleri, ikili bakışlar ve belki birkaç da oto/portreden ibarettir. İddiası, öz’ün ritmini salt bir resim olarak vermektir. Temsil, yalnızca resmin nasıl temsil edileceğine odaklıdır. Erbil, dış dünyanın değil, resmin ressamıdır. Erbil’in resimlerini temaları çerçevesinde doğa ve tin olarak iki temel kategoride incelemek mümkündür. Doğa’nın temaları olarak Ağaçlar ve Kuşlar, Tin’in temaları olarak Anadolu Kasabaları ve İstanbul temaları ifade edilebilir. Erbil, doğayı resimlerine taşıyışında, doğanın temsiline değil, resmin doğaya yönelik bir tema çerçevesinde olanaklarının araştırılmasına odaklanır. Doğayı taklit eden resimler üretmek yerine, resmin başlı başına kendisine ilişkin bir hesaplaşmaya girişir. DEVRİM ERBİL’DE DOĞA Erbil, doğayı resimlerine taşıyışında, doğanın temsiline değil, resmin doğaya yönelik bir tema çerçevesinde olanaklarının araştırılmasına odaklanır. Doğayı taklit eden resimler üretmek yerine, resmin başlı başına kendisine ilişkin bir hesaplaşmaya girişir. Doğayı konu alır fakat kesinlikle bir doğa ressamı değildir. Resimlerindeki ağaçlar ve kuşlar gibi doğa motifleri, Erbil için soyut bir resim düzenine ulaşma aracından başka bir şey değillerdir. Ağaç ya da kuş resmetmeye odaklanmaz, bu doğa bileşenlerinin bir araya gelmelerinden ortaya çıkan titreşimleri ve ritmik yapıyı elde etmek ister. Doğayı tuvale aktarırken öyle bir elemeden/soymadan geçirir ki, bu soy(utla)ma ancak doğanın öz’ünün, idealar dünyasındaki olası görüntüsü elde edildiğinde sona erer. Elde edilen görüntü hiçbir zaman durağan değildir; her yanından titreşimler yayar: öz’ün ritmini. Bu Erbil’in soyutlama yöntemidir. Doğayı çizgi ağırlıklı bir resimle betimleyen ve süregiden bir ritimle hareketlendiren Erbil, grift düzenlemesini monokrom renklerle boyar. Bu resimlerde birbirlerini karşıtlıklar çerçevesinde örten alanlar, ironik bir şekilde hiç de gerilimli bir yapı oluşturmazlar. İki boyutlu yüzeyde yaratılan kaotik görünümlü kozmos, resmin armonisinin asimetrik dengelerle inşa edilmesinden kaynaklanan optik bir oyundur. Asimetrinin getirdiği özgür çizgi vuruşları, doğanın özgürce yayılışını hissettirirken, resmin bütünündeki armoni, bu özgürlüğün kozmos lehine sınırlandığını ilan eder gibidir. Öz’gürlüğün, iyimser bir öz’günlükle, doğanın öz’ünü gözlere açmasıdır Erbil’in doğa resimleri; her bir katman, izleyiciye bir şey sezdirmeye girişir: entropik çizgiler arasında, öz kendi armonisini iyimser bir huzur olarak duyumsatır. Sakinlik, zamansızlık, merkezsizlik resmin içerisinden yumuşacık bir güçle yayılır, izleyiciyi zihnen ve ruhen rahatlatır. Doğaya, soyutlama atılımı çerçevesinde çağdaş bir sanatçı yorumuyla yaklaşan Erbil, soyut bir ışık ve renk senfonisinden oluşan bu yorumlamayı, geleneksel ifade biçimlerinden bütünüyle kopmadan, geleneksel hat sanatına da göndermeler yaparak ve süslemeci estetiği dışlamadan gerçekleştirerek kendi özgün rayına oturur. Kozmosu seslendiren armonik gösterge yığınının ağaçları ve kuşları tanınabilir olmanın en sınırındaki amorf şekillerle resme dönüştürüşü, resmedilen doğanın bir biyolojisinin olmamasına karşın, lekelerle doğa varlıklarının izleyiciye sezdirilişi hep aynı amaca hizmet eder: öz’ün ritmi. İnsanın sığındığı bir engin yücelik, bireyin ruhuyla sıkıştırılarak konsantre hale getirilmiş bir iç dünyayla yer değiştirir bu doğa betimlemelerinde. Tuval akıl ve sezgiyle boyanmış olsa da, akıl tuvalin üzerinde görünenlerin arasından çekilmiştir. Erbil’in doğa betimlemeleri, onun ruhunun doğasıdır. Bu çizimlerde Erbil dış doğaya değil, kendi iç doğasına bakar; onu resmeder. Salt öz’ün ritmine indirgenen doğa, biyolojik özelliklerinden tümüyle soyutlanmıştır. Artık bu doğa temsili, dirimsel içeriğinden bağımsızlaşmış, zihinsel ve sezgisel bir atılımdır. Göstergesini neredeyse bütünüyle aşmıştır. Doğa, tuvale Erbil’in dolayımında çizgilerle sınırlandırılmış, titreşimler ve kıpırtılarla örülmüş, sahip olduğu kaosu Erbil’in zihninin iyimser kozmosundan geçirilerek ehlileştirilmiş bir düzenleme ile resmedilmiştir. Bundan böyle tuvaldeki doğa, bir manzara olmaktan çıkarak, öz’ün ritmine dönüştürülmüştür. DEVRİM ERBİL’İN AĞAÇLARI Erbil’de 1960’lı yılların sonlarından itibaren sıkça görülmeye başlanan “ağaç” teması, ressamın uzun sürecek bir araştırma ve uygulama sürecidir. Erbil’in ağaç serileri, görkemli bir biçimde resmin ortasına oturtulan ve tüm tuval yüzeyini kaplayan tek bir ağaç üzerinden gerçekleştirilen soyutlamalarıdır. Gövdeden dört bir yana dağılırken, gövdeyi kesen, kapatan, birbirlerinin sıkça üzerinden geçen ve bazen de gövdeye saplanmış görünen ritmik çizgiler, Erbil ağacının temel özellikleridir. Ağacın, her birisi farklı bir özgün yol izleyen dallarını temsil eden bu karmaşık çizgiler, verimli bir dağılımla dinamik bir yapı oluştururlar. Çizgilerin taramasında örülmüş bu monokrom resimler, asimetrik tasarımla betimlenen huzurlu bir kozmos üretirler. Soyutlanmış yapıları, kendilerine ilişkin yapılabilecek göndermeleri ve yorumları sınırsıza taşır. Zaman zaman Klee’nin, Mondrian’ın ve Kandinsky’nin ağaçlarına referanslar veren Erbil ağaçları, tüm bu referanslara karşın kesinlikle özgündür ve kendi yolundadır. Ağaç soyutlamalarında, resim dilinde ağacın öz’ünü betimleme olanaklarını arayan Erbil, öz’ün ağacın kendisini gizleyen hakikatinde, yani köklerinde bulunduğuna gönderme yaparak, çiziminde dallar ile kökler arasında fiziksel benzerlikler kurar. Ağacın görünmeyen köklerini, dallar analojisi ile görünür kılar. Böylece Erbil’in ağaçlarında dallar, köklere benzer şekilde tuvalin dört bir yana kollarını sararlar. Erbil’in bazı ağaçları, aynı zamanda birer yapraktırlar. Yapraklara benzeyen bu ağaç betimlemeleri, yaprak göndermesiyle, kendi içlerinde kendi fetüslerini, yani kendi geleceklerini de barındırırlar AĞACIN T/ÖZ’Ü Tüm bu rastgele görünen ancak son derece bilinçli çizilmiş çizgiler içerisinde ağaca benzeyen hiçbir şey yok gibidir fakat yine de izleyiciler daha ilk bakışta bunun bir ağaç olduğunu bilirler, anlarlar. Erbil ağaçtan, onu ağaç yapan tüm göstergeleri geri alır fakat geriye yine de bir şey kalır. İşte bu geriye kalan şey, ağacın t/öz’üdür, “idea”sıdır. Ağaca ilişkin değişmeyen tek şey odur. Çam, Gürgen, Palamut, İncir, Kavak, Ceviz, uzun, kısa, genç, yaşlı, yaralı, sağlıklı, ormanda ya da tek hiç fark etmez. Bunlar tikelliklerdir. Erbil kendi modellemesinde görüntüden olabildiğince uzağa sıçrar ve ardından da olabildiğince derinlikte bir arkeolojik kazı gerçekleştirir. Böylece tüm tikelleri tek bir tözde toplayan bir yalınlığa ulaşır: ağaç ideasını resmetmeyi başarır. Töz, duyulara kapalı bir sezgisel kavramdır, bir “idea”dır ve bu nedenle görüngüler dünyasının bir bileşeni olan doğa, idealar dünyasının bir bileşeni olan töz’e dönüştürüldüğünde, Erbil’in doğa resimleri de artık doğa resimleri olmaktan çıkmaktadırlar. Bunlar artık “idealar” dünyasının “töz”leridir. Erbil’in bazı ağaçları, aynı zamanda birer yapraktırlar. Yapraklara benzeyen bu ağaç betimlemeleri, yaprak göndermesiyle, kendi içlerinde kendi fetüslerini, yani kendi geleceklerini de barındırırlar. Sanatçının ağaçları, aynı anda hem kökleri (yani ağacın geçmişini), hem ağacı (yani şimdiyi) hem de yaprağı (yani ağacın geleceğini) aynı çizgiler aracılığıyla resmeder. Tek bir zaman anı içerisinde, geçmişte ve gelecekte sonsuza atılmayı ve bunu şimdiki zaman merkezini koruyarak gerçekleştirir. Erbil burada geçmişi, geleceği ve şimdiki zamanı sonsuzluğa tahvil eder. Töz’ün gereği olarak zamanı ortadan kaldırır. Erbil bu şekilde aynı zamanda bütün ile parçaların bir ve tek olduğuna ilişkin bir tutunum belirler. Böylece sanatçının neo-Platoncu bakış açısı burada da ortaya çıkar. Onun resminde “pan” yani “tüm” odak noktasındadır. Bütünün kendisi ile parçanın kendisi, aynı kendiliktir. Erbil resimdeki yinelemelerle de bütün ve parça ilişkisini tesis eder. Çizdiği peşi sıra ağaç resimleri hem kendi içlerinde tamamlanmış birer resim, hem de yinelenerek devam eden bütünsel dev resmin birer parçalarıdır. Erbil’in resimleri tamamlanmış halleriyle de başka resimlerin tamamlanmamış (tamamlanmakta olan) halleridir. Yan yana, arka arkaya sıralandıklarında birbirlerinden çok farklı kompozisyon düzenleri içinde resimlenen özel tasarımlar olan ağaç resimlerinin her biri Erbil ormanının, birer öğesidir. Erbil’de ağaç fikri tektir; ama ağaçların/ın hepsi de birbirinden farklıdır. Yine de tümü, aynı ormanın ağaçlarıdır. Töz ya da idea, zamanla değişecek bir şey değildir. Zamansızdır. Bu nedenle Erbil’in resminde de tüm zaman ortadan kaldırılmıştır. Mekan da yoktur. Tüm resmi yalnızca bir töz kaplamıştır ve tuvalde bundan başka geriye kalan her şey soyuta indirgenmiştir, tablonun dışına çıkartılmıştır. Görüngüler dünyası bütünüyle dışarı atılmıştır. Burada yalnızca idealar dünyası resmedilir. Zamanın ortadan kalkmasıyla, Erbil, öz’ünü bulduğu ağacın, töz’üne ulaşır. Zamanın yanı sıra, mekanda tümüyle saf dışı bırakılmıştır. Ağaç, ilk kez gözlerimizin önüne gerçekte olduğu gibi gelmektedir. Erbil, ağacın “idea”sını resmetmiştir. Ağacın töz’üne odaklanmakla birlikte, Erbil’in soyut ağaçları, ilk anda tanınırlar, birer ağaç oldukları çizimin tüm soyutlamalarına karşın kendilerini daha ilk bakışta afişe ederler. Buradaki soyutlamanın Erbil için görevi, ağacı ritim oluşturan bir öz olarak tasarlamaya yardımcı olmasıdır. Ritmin öne çıkması adına rengi geriye çeker, figürü neredeyse geriye idea’sından başka bir şey kalmayıncaya değin soyar, düz çizgiler dışındaki çizimleri dışarı atar. Geriye yalnızca bir ağaç senfonisi kalmış gibidir. Amaç, ağaç aracılığıyla, öz’ün ritmini göstermektir. Erbil, bazen ağaçlarını, sıkça konu edindiği bir diğer teması olan kuşlarla aynı resim içerisinde iç içe geçirir. Ağaçla kuşların birbirlerine kapılarak iç içe geçişi, bazen kendisini ağacın ve kuşların tek gövde üzerinde eriyişleriyle gösterir. Bir ağaç gövdesinin üzerini dalların ve yaprakların yerine geçirilmiş olan kuşlar kaplar. Diğer ağaç resimlerinde herhangi bir merkez ya da bir hedef gözetmeksizin, kaotik bir düzen içerisinde dört bir yanda titreşen ve resmin gönderme yaptığı öz’ün ritmini tutan dallar, ağaçlarla kuşların birleştirildiği bu resimlerde, kuş sürüleri, anafor şeklindeki savruluşlarıyla resmin titreşim ve ritim ödevini kendi üstlerine alırlar. Sanatçı ağacı dirimselliğin bir simgesi olarak da algılar. Yaptığı bazı otoportre çalışmalarında ağacı, kendi yüzüne ve boğazına eklemlemiştir. Burada Erbil, kendi resim algısına uygun olarak, ağacı ve kendi yüzünü resmi yapılacak birer nesne olarak düşünmekten çok, resmetmenin birer bileşeni olarak, resmi çerçevesinde ele almıştır. Erbil için asli olan resim, araç olan ağaç ve kendi suretidir. --- Kaynaklar Alpay, Yalın (2018) Devrim Erbil’de Öz’ün Ritmi: T/ÖZ, Destek, İstanbul. Alpay, Yalın (2018) “Resimde ‘Devrim’: Ritmin Simülasyonu”, Devrim Erbil Contemporary İstanbul, Olcay Art, İstanbul. Alpay, Yalın (2018) “Devrim’sel Ritim”, Art Suites Gallery, Bodrum. Ergüven, Mehmet (2008) Titreşimlerin Büyüsü, Devrim Erbil Kitabı, Agora, İstanbul. Ergüven Mehmet (1995) Devrim Erbil, Bilim-Sanat Galerisi, İstanbul. İskender, Kemal (2004) “Devrim Erbil’in Ağaçları”, içinde 100 Yüze Devrim Erbil, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul. Özsezgin, Kaya (2004) Devrim Erbil, Artdepo, İstanbul.