MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Meclis açılışında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partilileriyle (DEM Parti) tokalaşması ve “Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde de barış olmalı” sözleri siyaset gündeminin en üst sıralarında yer alıyor.

Bahçeli'nin bu tavrı ve DEM Partililere ziyaretinin arkasında yatan neden merak edilirken DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Bahçeli’nin DEM Parti’yle tokalaşmasına ilişkin “Tesadüfen geldiğini düşünmek saflık olur” dedi. Koçyiğit, el sıkışmanın iktidarın sıkışmışlığını gösterdiğine dikkat çekti.

'Kürt karşıtlığı ve barış karşıtlığı üzerine kendi siyasetini yürüten bir parti MHP'

Gazete Duvar’dan gazeteci Ceren Bayar’ın sorularını yanıtlayan Koçyiğit şunları söyledi:

*Devlet Bahçeli’nin öylesine, tesadüfen geldiğini düşünmek ya hiç siyaseti bilmemek olur ya da çok saflık olur. Ben de kesinlikle ‘öylesine’ bir geliş olmadığını düşünenlerdenim. Bilerek, isteyerek sıralarımıza geldi ve eş genel başkanımızla, bizlerle tokalaştı.

'Katliam yasası'nı hazırlayan AK Partili Yenişehirlioğlu protesto edildi 'Katliam yasası'nı hazırlayan AK Partili Yenişehirlioğlu protesto edildi

*1 Ekim resepsiyonunda yaptığı barış vurgusu da önemli bir vurgu. Bahçeli tarafından söylenmiş olması nedeniyle önemli. Kürt karşıtlığı ve barış karşıtlığı üzerine kendi siyasetini yürüten bir parti MHP. Bu yüzden Bahçeli’nin barış çıkışı önemli.

*Ama sadece burayla sınırlı kalan bir barış vurgusunun da ilerletici olmadığını, bu vurgudan bir çözüm süreci çıkmayacağının da altını çizmek gerekiyor. Tek başına bir tokalaşmadan ya da barış vurgusundan bir yeni dönem başlangıcı, bir çözüm okuması yapmak çok erkenci bir yorum olur. Pratik adımlarla desteklenirse, devamı gelirse, toplam bir şeye dönüşebilir.

'Bu konuda bir yolun sonuna gelinmiş durumda'

*Çok uzun süredir, özellikle de 2015 sonrasında siyasette çok ciddi bir kutuplaşma ve kamplaşma var. Kimsenin kimseyle neredeyse temas edemez hale geldiği siyaset zeminini özel olarak AKP ve MHP yarattı. Bu kamplaşmanın bir dönem için iktidara kazandırdığını gördük. İktidar bu yöntemle; beka söylemiyle, milliyetçi ve dini duygulara seslenerek kendi seçmenini konsolide etmek istedi. Ama son yerel seçim gösterdi ki bu konuda bir yolun sonuna gelinmiş durumda.

*Bugün Türkiye’deki insanların bambaşka öncelikleri var. Ve bütün bu söylemlerin kendilerini sömürülmesinin bir aracı olduğunu çok açık ve net bir şekilde görüyorlar. Türkiye’deki bütün halklar bu gerçeği fark ettiği için 31 Mart seçimlerinde AKP’ye kırmızı kart gösterdi.

'İktidar için bir siyasi yol ayrımı'

*Bu anlamda iktidar için bir siyasi yol ayrımı olduğunu düşünüyorum. Bir tercih yapmak zorundalar. Önümüzde bir genel seçim var, bir anayasa tartışması var, bölgesel bazı gelişmeler var. Bütün bunların içerisinde siyaseti daha da kutuplaştırıp kamplaştırmamanın günün sonunda bu iktidara kazandıracağı hiçbir şey yok.

*Burada şu soru açığa çıkıyor: Ne yapılabilir? Bu soru bugün herkes açısından önemli bir soru. Ben iktidarın da bu soruyu sorduğunu ve bazı fikirler geliştirdiğini düşünüyorum. Bugün konuştuğumuz el sıkmanın ve barış mesajı vermenin de tam da böyle bir tartışmanın ve kendileri açısından bir sıkışmışlığın sonucunda olduğunu düşünüyorum.

'Pratik adımlarla desteklenmeden çok fazla anlam yüklemek doğru değil'

*Daha önceki sohbetimizde ‘Normalleşme Kürtler hariç mi olacak?’ diye sormuştum. Normali AKP Genel Başkanıyla CHP Genel Başkanı’nın merhabasına indirgeyen bir akıl olduğunu gördük. O normalin içerisinde Kürtler, muhalifler yoktu. Hakkari’ye kayyım atandı, Kobanî Kumpas Davası’nda 400 yılı aşkın cezalar verildi, Can Atalay cezaevinde tutuldu. Bu anlamıyla bugünkü soru şu: İktidarın bu tutumu gerçekten herkesi kapsayacak mı, bu olağanüstü durumu bitirecek mi? Bunu zamanla göreceğiz.

*Ben bu merhabalaşmanın önemsiz ve anlamsız olduğunu düşünmüyorum. Tabii ki önemlidir, anlamlıdır, bilerek ve isteyerek yapılmıştır. Ama başka pratik adımlarla desteklenmeden bu sürece çok fazla anlam yüklemeyi doğru bulmuyorum.

Editör: Haber Merkezi