Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne karşı siyasal mücadelenin gerektirdiği değişimden kendilerini muaf tutan, kendileri dışında herkesin değişmesini bekleyen bir muhalefet çizgisi gerçekçi değildir ve başarı getirmeyecektir.Ancak Altılı Masa’da yer alan diğer partiler, bu açılımı güçlendirecek, ileriye taşıyacak, geliştirecek bir performanstan ve yaklaşımdan uzaklar. Değişime, yeniliğe dair işaret bunlarda yok. Siyasal, sosyal ve kültürel değişimi fark ettiklerine dair güçlü bir emare bile yok. İYİ Parti, Türk milliyetçisi MHP’yle yarışma ile CHP liderini frenleme arasında salınıyor ve merkez sağ olma iddiasından çok fazla uzaklaşıyor. Aynı zamanda esnaf ve mahalle pazarlarında şikâyet dinleme sığlığında bir muhalefet yapıyor. Üzerinde yükseldiği Türk milliyetçiliği eski kotlarıyla bugünün sorunlarına yanıt vermeye çalışıyor, değişim, dönüşüm derdi yok. DEVA Parti’si ve Gelecek Parti’si liderleri ise “bizim zamanımızda her şey iyi gidiyordu, işler bozuldu, ayrıldık“tutumu etrafında dönüp duruyorlar. Özelikle DEVA Partisi rotasını anlaşılır ve geleneğinden farklılık yaratabilir ölçülerde netleştirmiş değil. CHP liderinin yaptığına benzer, iktidarı değiştirme mücadelesi ile partilerini değiştirme çalışmasını birlikte yapmaktan imtina ediyorlar. Bu, Türkiye’nin demokratik değişimi ve dönüşümü için gerekli olan toplumsal dönüşümü zora sokan bir durumdur. Bu rotada ilerlemek ve rejim değişikliğinden bir sonuç alabilmek mümkün değildir. Altılı Masa’nın diğer partileri; CHP liderinin “bize iktidarı almak yetmiyor, toplumu barıştırmak istiyoruz, Türkiye’ye demokratikleşme mirası bırakmak istiyoruz” sözlerinin gerçekleşebilir olmasını engelliyorlar.
Değişime direnerek otoriter yönetimi değiştirmek
Altılı Masa’nın diğer partileri; CHP liderinin “bize iktidarı almak yetmiyor, toplumu barıştırmak istiyoruz, Türkiye’ye demokratikleşme mirası bırakmak istiyoruz” sözlerinin gerçekleşebilir olmasını engelliyorlar.
Küreselleşme sürecinin tıkanması sonrasında 2000’li yılların başında birçok ülkede içe kapanma eğilimi ortaya çıktı. Milliyetçi ve otoriter yönetim rüzgârları esmeye başladı. Küreselleşme süreci, toplumlarda farklı kaygılara, eşitlik ve adalet sorunlarına yol açtı.
Muhaliflerin Avrupa ve dünya sosyal forumlarında tıkanıklığa ve yaşanan sorunlara çözüm arayışları sonuçsuz kaldı.
AK Parti’nin iktidara gelişi tam bu süreçte oldu. Dünyanın birçok ülkesinde beliren siyasal gelişmelerin, içe kapanmaların aksine Ak Parti açılım ve özgürleşme iddialarıyla yola çıktı.
20 yıl sonra geldiğimiz nokta ise şu: Toplum resmi olarak 4 yıldır otoriter, Türk milletçisi bir anlayışla dizayn edilmeye çalışılıyor, devletin idari ve kurumsal yapısı değiştiriliyor, ülke muhalefetin “tek adam rejimi” olarak tanımladığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yönetiliyor.
Otoriterlerce kabul gören birçok uluslararası araştırma ve değerlendirme kuruluşunun farklı konulardaki raporlarına göre Türkiye; özgürlükler, sosyal eşitlik ve hukuk ölçümleri bakımından dünya sıralamasında artık sondan ilk on ülke arasında yer almakta.
Bu süreçte birçok alanda radikal değişimler olduğu gibi, seçmen davranışında da önemli bir değişim oldu. Türkiye toplumu, iktidar tarafından önemli ölçüde kutuplaştırıldı. Aynı zamanda toplumda büyük bir siyasallaşma yaşanıyor.
Diğer yandan farklı toplumsal, sosyal, siyasal ve kültürel kimliklere mensup insan kümeleri ve kesimleri arasında ilişki ve iletişim kanalları gelişti. Etkileme ve etkilenme ölçüleri değişti, güçlendi.
2017 anayasa referandumu ile 2018 ve 2019 seçimlerindeki seçmen davranışları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, değişimin izleri görülecektir.
Kürt seçmenin, devletin her türden demokrasi ve hukuk dışı davranışına ve müdahalesine karşı sandıkta gösterdiği direnç ayrı ele alınmalı ve analiz edilmelidir.
Seçmen davranışında beliren değişim, nasıl değerlendirildiğine bağlı olarak, iktidar için de muhalefet için de hem avantaj hem dezavantaj potansiyeline sahip.
İktidar; biraz da ayağına gelen topu değerlendirme becerisi güçlü olduğu için, 20 yıldır iktidarda. Ama muhalefet partilerinin durumu ne yazık ki böyle değil.
Muhalefet partilerinin iktidar ve seçmen karşısındaki açmazı, yirmi yılda birçok şeyin değiştiği Türkiye’de büyük ölçüde eski siyasi bagajların baskısı altında kalmış olması veya kendisiyle muhalefet yapmasıdır.
Değiştirmek istedikleri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne karşı siyasal mücadelenin gerektirdiği değişimden kendilerini muaf tutan, kendileri dışında herkesin değişmesini bekleyen bir muhalefet çizgisi gerçekçi değildir ve başarı getirmeyecektir.
KILIÇDAROĞLU DEĞİŞİME ZORLUYOR, DİĞERLERİ…
Altı muhalefet partisi içinde CHP liderinin durumu diğerlerinden farklı görünüyor. Helâlleşme açılımı, ekonomik ve sosyal sorunlara yaklaşımı ve en son kadınların giyimlerine ilişkin yasa teklifinde somutlaşan yaklaşımı ciddiye alınması ve değerlendirilmesi gereken değişim emaresi ve rotasıdır.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ortaya koyduğu bu değişim yaklaşımı birçok sorunu ortaya çıkardı. Bunların başında kendi tabanının, seçmeninin değişime karşı gösterdiği tepki ve mesafeli duruşları. Bütünsel bir demokratik değişim içerip, içermediği. Son olarak iktidara birlikte talip olduğu partilerle ne derece ortaklaştığı konuları.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 28 Şubat 2022 tarihinde İstanbul’da “28 Şubat mağdurlarıyla Helâlleşme Açılımı” kapsamında yaptığı konuşmasında, toplumsal barış ve ülkenin demokratikleşmesi açısından önemli bir siyasal değişime işaret etti ve yaklaşım sundu. Aynı zamanda büyük bir risk ve sorumluluk aldı.
Yorumlar
Popüler Haberler
Erdoğan'ın asgari ücret paylaşımına yorum yapan kişiye soruşturma
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
Devlet Memurları Kanunu Teklifi, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi
Asgari ücretten sonra merakla bekleniyordu: Yılın son faiz kararı açıklandı
Bakan Işıkhan asgari ücreti açıkladı
İstanbul'da deprem meydana geldi