Pazar Politik

Daha eşit ve kapsayıcı kentler mümkün!

Abone Ol
Değişen ve gelişen koşullarda kentlerin dirençliliğini ve kapsayıcılığını mahallelerden başlatmalıyız. Buna bağlı olarak, mahalle ölçeğinde kadın örgütlenmesini ve kadın liderliğini güçlendirmeliyiz. Unutmayalım ki, daha eşit bir dünya yerelden ve yerinden başlar.

Afetler ve krizler çağındayız. Afetlerin her türlüsünün hem sayısının hem de etkisinin arttığı dönemlerdeyiz. Bir diğer deyişle, dünya genelinde afetlerin daha biri bitmeden yenisi ile karşı karşıya kalıyoruz. Hatta, afetlerin büyük bir bölümü felaketlere dönüşüyor. Oysa ki, afetlerin felaketlere dönüşüp dönüşmemesi toplumların gelişmişlik düzeylerine ve afetlere hazırlık seviyelerine bağlı. Ülke olarak afetlere hazırlıklı olmadığımıza ve kentlerimizin dirençsizliğine hep birlikte şahit oluyoruz. Bilinenin aksine, “doğal afet” diye bir şey yok. Afetlerin etkilerini -daha afet oluşmadan önce- azaltmak da mümkün.

AFETLER VE ACİL DURUMLAR KADINLAR İÇİN DAHA ZOR!

Toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinden kaynaklı olarak afetler ve acil durumlar kadınlar için çok yıkıcı…

Afetlerde kadınların üzerindeki ücretsiz bakım emeği (çocuk, yaşlı ve engelli bakımı gibi) yükünün katlanması, afet dönemlerinde kadına karşı şiddetin her türlüsünün (psikolojik, fiziksel, cinsel, dijital vd.) tetiklenmesi, afetlerde kadın yoksulluğunun şiddetlenmesi gibi bir dizi faktörden kaynaklı olarak toplumsal cinsiyete duyarlı, hak temelli ve kapsayıcı afet yönetimi politikalarına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Aslında, sadece kadınlar ve kız çocukları için değil herkes için toplumsal cinsiyete duyarlı afet yönetimi şart!

Çözümü imkansız değil. Afetlerde kadınların ve kız çocuklarının maruz kaldığı eşitsizliklerin, adaletsizliklerin, ayrımcılıkların ve hak ihlallerinin sona ermesi için afet yönetiminin -risk azaltma planlarından müdahale planlarına, saha koordinasyon sürecinden insani yardımlara, karar alma mekanizmalarından izleme ve değerlendirme süreçlerine kadar- tüm aşamalarında “katılımcılık”, “kapsayıcılık”, “yerellik” ve “toplumsal cinsiyet eşitliği” ilkeleri benimsemeli. Diğer bir deyişle, afet yönetiminin merkezinde “hak temelli” yaklaşım olmalı.

Gündelik hayatın merkezinde yer alan yerel yönetimler ise kadınların ihtiyaçlarının, taleplerinin, gücünün ve potansiyelinin afet yönetim sürecine dahil edilmesine öncülük etmeli.
AFETLERDE KADIN LIDERLIĞI NEDEN ÖNEMLİ?

Toplumsal cinsiyete duyarlı afet yönetimi anlayışıyla yoksulluğun azaltılmasından elverişli konut hakkının garanti altına alınmasına, kentsel hizmetlerin kalitesinin iyileştirilmesinden kentsel güvenliğin sağlanmasına, şiddetin her türlüsüne karşı etkin mücadele edilmesinden sürdürülebilir şehirlerin ve toplulukların inşasına kadar kadınların kent hakkına sahip çıkarak, kadınların kentin dirençli sakinleri olmaları sağlanabilir. Kadınların her aşamada sürece dahil olmaları taleplerinin ve ihtiyaçlarının görünür olmasını sağlayacağı gibi, karar alma mekanizmalarında eşit temsili de sorunların çözüme kavuşmasını mümkün kılacaktır.

Gündelik hayatın merkezinde yer alan yerel yönetimler ise kadınların ihtiyaçlarının, taleplerinin, gücünün ve potansiyelinin afet yönetim sürecine dahil edilmesine öncülük etmeli. Bu durum başta kadınlar ve kız çocukları olmak üzere, kentin tüm bileşenlerinin yararına olacaktır.

Aslında kadınların kentin sakini olmaktan kentin sahibi olmaya geçişleri; eğitimden istihdama kadar hayatın her alanında güçlenmesine, siyasetin (muhtarlıktan belediye başkanlığına, belediye meclis üyeliğinden il genel meclis üyeliğine, milletvekilliğinden siyasi partilere kadar) her kademesinde eşit temsil edilmesine ve kararlara eşit katılmasına bağlı. En nihayetinde, kendimize ve kentimize umut olmak için hep birlikte yol almak zorundayız; dayanışmayı ilmek ilmek işlemeliyiz ve örgütlü hareket etmeliyiz.

Kimsenin geride kalmadığı, eşit, kapsayıcı ve dirençli kentler mümkün. Neden olmasın ki? Kentin sakini değil sahibi olabilmek için ortak akıl ile geleceğimizi birlikte inşa etmeliyiz. Nüfusun yarısını oluşturan kadınları güçlendirerek, kadınların gücünü ve potansiyelini karar alma mekanizmalarına yansıtarak dirençli kentler oluşturabiliriz.

Sonuç olarak, değişen ve gelişen koşullarda kentlerin dirençliliğini ve kapsayıcılığını mahallelerden başlatmalıyız. Buna bağlı olarak, mahalle ölçeğinde kadın örgütlenmesini ve kadın liderliğini güçlendirmeliyiz. Unutmayalım ki, daha eşit bir dünya yerelden ve yerinden başlar.

Ezcümle, eşit ve kapsayıcı mahalleler için daha çok kadın muhtar olmalı, yerelde kadın liderliğinin önü açılmalı!