Pazar Politik

Cumhuriyetin İkinci Yüzyılı mı, Türkiye Yüzyılı mı?

Abone Ol
“Cumhuriyetin İkinci Yüzyılı” başlayacak. Bununla birlikte vurgulayalım; 2023 yılı sadece Cumhuriyetin yüzüncü yılı olması nedeniyle değil, Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerini yapacağımız yıl olarak da kritik önem kazanıyor.

Loading...

Son iki günde yaşadıklarımız hem seçimler hem de Türkiye’nin yarını ve geleceği için önemli ip uçlarını içeriyordu. Dün, 29 Ekim’de, Cumhuriyetin 99.yüzyılını kutladık. Son yıllarda giderek artan, bazen AK Parti temsilcilerinden gelen, bazen de iktidarın göz yumduğu Atatürk’e ve Cumhuriyete karşı olumsuz tavırlara ve söylemlere, hatta hakaret edici saldırılara karşı, toplum, sokaklarda, meydanlarda, sosyal medyada farklılıkları içinde birlik olarak Cumhuriyeti kutladı, Atatürk’e ve onun vizyoner, ulusal ve küresel liderliğine sahip çıktı. Gelecek yıl, Cumhuriyetin 100.yüzyılını kutlayacağız. “Cumhuriyetin İkinci Yüzyılı” başlayacak. Bununla birlikte vurgulayalım; 2023 yılı sadece Cumhuriyetin yüzüncü yılı olması nedeniyle değil, Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerini yapacağımız yıl olarak da kritik önem kazanıyor. İktidar ve muhalefetin seçim startejilerinin odak noktalarından biri “Cumhuriyetin ikinci yüzyılında nasıl bir Türkiye” sorusuna yanıtları olacak.  SEÇİM STRATEJİSİ OLARAK TÜRKİYE YÜZYILI 29 Ekim’den bir gün evvel, 28 Ekim günü, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakı, 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerinin startını, her ne kadar kabul etmeseler de “Türkiye Yüzyılı” başlığında verdiler. Erdoğan’ın Türkiye yüzyılı konuşması, partili cumhurbaşkanı olarak ve seçimlerde Cumhur İttifakının adayı olarak yaptığı bir konuşmaydı. Bu nedenle de, konuşma sonrası hükümete yakın yorumcuların yaptığı ilk yorum, 28 Ekim gününün AK Parti’nin son dönemde içine girdiği metal yorgunluğun bittiği gün olabileceği vurgusu oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın konuşmasını dikkatle dinledim. Benim genel yorumumda şu: 2023 seçimleri için Cumhur ittifakının seçim sloganı ve topluma sunduğu yeni öykü, 21.yüzyılda ülke vizyonu olarak ana hatlarıyla ortaya koydukları Türkiye Yüzyılı olacak. Bu da, Türkiye Yüzyılı hamlesine içerik olarak değil, esas stratejik işlevi temelinde yaklaşmamız gerektiğini ortaya çıkartıyor. Millet İttifakı’nın seçim stratejisini, “güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş” ve “ekonomiyi düzeltmek” dışında bilmiyoruz. HDP odaklı üçüncü ittifalkın da seçim stratejisi hâlâ belli değil. Buna karşın 2023 seçimleri için Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakı, Türkiye Yüzyılı sloganınıyla, bugün yaşanan ekonomi, demokrasi, iklim krizi, insani ve yaşamsal güvensizlik sorunlarını maskeleyen; bugünün sorunlarına değil, düne ve geleceğe odaklanan ve bunu yaparken Kanal İstanbul projesinin devamından var olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin daha da güçlendirilmesine ve muhafazakar bir toplum sözleşmesi üzerine kurulmuş Yeni Anayasa sözüne uzanan bir alanda değişimi değil statükoyu, yani var olan durumu koruyan; “güçlü lider”, “güçlü Türkiye”, “devlet bekası”, “güvenlik” ve “dış politika” alanlarına referanslara odaklanan bir seçim stratejisi izleyecek.
Bir parantez açıp şu noktayı vurgulayalım: Türkiye Vizyonu hamlesini sadece içerik olarak eleştirmek muhalefete seçimleri kazanmak için artı puan kazandırmaz.
Türkiye Vizyonu’nun stratejik işlevi, Cumhur İttifakının topluma sunduğu “yeni öykü” olarak seçmen desteğini arttırmaya ve bu yolla da ana hedef olarak görülen Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmasına, olabiliyorsa da Parlamento seçimlerinin kazanılmasına katkı vermek olacak. Bir seçim stratejisi olarak Türkiye Vizyonu’nun başarılı olup olmadığını seçim sonuçlarıyla göreceğiz. Bununla birlikte altını çizelim: Türkiye Vizyonu hamlesiyle, Erdoğan ve Cumhur İttifakı, hem seçim startını muhalefetten önce vermiş, hem de Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu yeni öykü için de önemli bir stratejik adım atmış oldu. Bir parantez açıp şu noktayı vurgulayalım: Türkiye Vizyonu hamlesini sadece içerik olarak eleştirmek muhalefete seçimleri kazanmak için artı puan kazandırmaz. CUMHURİYETİN İKİNCİ YÜZYILINDA TÜRKİYE Çünkü; Millet İttifakı’nın seçim stratejisini, “güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş” ve “ekonomiyi düzeltmek” dışında bilmiyoruz. HDP odaklı üçüncü ittifakın da seçim stratejisi hâlâ belli değil. Muhalefet ittifaklarıyla hâlâ seçim startını vermiş değil. Muhalefetin destekleyeceği Cumhurbaşkanlığı adayının kim olacağını yakın gelecekte öğreneceğiz. 2023’ün ikili önemini Türkiye Vizyonu hamlesiyle yanıtlayan ve bu hamlenin stratejik niteliğiyle seçim startını veren Erdoğan ve Cumhur İttifakına karşı, muhalefetin 2023 için stratejik muğlaklık sorunu hâlâ devam ediyor. Halbuki, son hafta ve dün yaşadığımız, farklı toplumsal aktörler tarafında örgütlenen ya da dillendirilen ve geniş kalabalıklar içinde halkın katılımıyla oluşan Cumhuriyetin 99.yıl kutlamalarının söylem ve içerik analizini yaptığımız zaman İkinci Yüzyılına Girerken Nasıl bir Türkiye sorusuna yanıtın ana hatları da ortaya çıktığını görebiliriz. Evet, Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçiş bu yanıtın çok önemli ve gerekli bir boyutu. Evet, bugün işsişlik, enflasyon, fahiş fiyatlar ve güvencesizlik temelinde yaşanan ekonomik sorunların doğru politikalarla ve kurumsallaşmayla çözümü ve muhalefetin ekonomik vizyonu ve kadrosunun bunu başarabileceği de önemli bir boyut.
2023’ün ikili önemini Türkiye Vizyonu hamlesiyle yanıtlayan ve bu hamlenin stratejik niteliğiyle seçim startını veren Erdoğan ve Cumhur İttifakına karşı, muhalefetin 2023 için stratejik muğlaklık sorunu hâlâ devam ediyor.
Fakat, bu iki alan gerekli ama yeterli değil. Türkiye’nin yeni anayasaya ve yeni toplumsal sözleşmeye ihtiyacı var. Yeni anayasa ve toplumsal sözleşme, sadece insan odaklı bir toplumsal sözleşmeye değil aksine, sadece insanı ve insan haklarını değil, tüm canlıları, doğayı ve gezegeni, dolayısıyla, “yaşamı ve yaşamdaşlığı” ön plana çıkartan, “demokratik, denge ve denetim içinde ve hak temelli kapsayıcı yönetimi” benimseyen, sadece ekonomik büyümeyi değil, “sürdürülebilir kalkınma hedeflerini” önceleyen, yaşamla, tarihle, farklı kültürel kimliklerle “döngüsel ve vicdan-adalet” temelinde ilişki kuran; kimlik sorunlarına çözümde “eşit vatandaşlığı” ve “yönetim kurumlarına güveni” uygulamaya sokan, Türkiye’nin artık “Kentlerin Türkiyesi” olduğu gerçeğini kavrayan ve “yerel yönetimleri ve demokrasiyi” güçlendiren, “demokratik vatanseverliği” ötekileştirici milliyetçiliğe karşı savunan ve  sadece güçlü değil, “itibarlı ve sorun çözücü dış politika” yapımını gerçekleştiren  bir nitelikte ve içerikte olmalıdır. Erdoğan’ın ve Cumhur İttifakının Türkiye Vizyonu hamlesi, seçim odaklı ve stratejik bir hamleydi. Muhalefetin seçim stratejisi şekilenmedikçe, son iki günün, 28 Ekim ve 29 Ekim’in, muhalefetin sessiz olduğu, buna karşın, son yıllarda yaşadığımız “İki Türkiye” tablosunun, bu sefer, iktidarın Türkiye Vizyonu hamlesi ve Türkiye toplumunun geniş kesimler içinde Cumhuriyete ve Atatürk’e sahip çıkma hamlesi olarak yaşadığını söyleyebiliriz.