Çocukların bize “Umut” borcu mu var?
İhtiyacımız olan umudu ve toplumsal dayanışmayı, deprem bölgelerinde gece gündüz çalışanların ve uzakta da olsa bu acıyı dindirmek için çabalayanların görüntülerinde bulabiliriz. Unutmayın, büyük devletlerin rüyasının taklitçisi küçük bir ülkede bile olsanız, çocuğu korumak demek haklarını korumak demektir.
Vakti zamanında büyük devletlerin rüyasının taklitçisi küçük bir ülke vardı yer kürenin bir yerinde. O ülkede her sabah olduğu gibi hız ve eğlence çağının olmazsa olmazı eğlence dikdörtgenlerine çevrilmişti tüm gözler. Eğlence arıyordu yine şiş gözler ve tembel parmaklar. Eğlence çağında, taklitçi bir ülkenin endişeli insanları da yok değildi ama… Kimileri güçlülerin bizi bilgiden mahrum bırakabileceğinden endişeliydi, kimleri ise bencilliğe ve hareketsizliğe itilmemizden endişe ediyordu. Kimileri hakikatin sanal dünyada yok olacağından dem vururken, kimileri ise bilgi yığınlarının arasında kaybolan hakikatin enkaz yığınları gibi bedenleri ezebileceğini anlatıyordu.
Sonra birden birisi konuşmaya başladı eğlence çağının dikdörtgenlerinde. Sağlam bir kürsüye çıkmıştı. Çatık kaşları, öfkeli sesiyle konuşuyordu. Kürsünün ardında yıkılmış binaların enkazı görülüyordu. Kürsünün önünde hayatları o yıkık binaların altında kalmış birkaç çocuk… Sahnede bir dekor olarak konulmuşlardı oraya. Çocuklardan birisi çekmiş şapkasını kafasına, kapatmış yüzünü… Şürekâdan birisi asılıyor şapkaya, davetsiz indiriyor aşağıya. Çocuk şaşkın, ne olduğunu anlamak için bakınca etrafına, yüzün görünmüyor dercesine kamerayı işaret ediyorlardı çocuğa…
Öyleyse sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim; depremzede çocukların fotoğraflarını ve videolarını paylaşmayı lütfen durdurun! Çünkü form ve içerik arasında temel bir ilişki vardır. Bir şeyin sunulma biçimi, sunulan şeyleri etkiler. Hele ki sunulan şey çocuksa! O zaman etki çok uzun yıllar devam eder.
Birbiriyle yakından alakalı başka sebepleri de var bunun, birincisi çocuk hakları ikincisi ise çocuk ruh sağlığı!
Deprem herkesi farklı etkiler; ancak yetişkinlerin çocuklara karşı olan sorumluluğunu değiştirmez. Afetler çocuk haklarını görmezden gelebileceğimiz, askıya alabileceğimiz anlamına gelmez. Ne bu çocuklar ne de aileleri hiçbir zaman bu görüntüler için onay verecek durumda değildir.
Niyetiniz ister yıkıntıların arasında konuşan kişi kadar çirkin, ister depremin yıkıcılığını göstermek gibi iyi bir şey olsun. Çocukların yetişkinlere umut vermek gibi bir borcu olduğunu mu düşünüyorsunuz? Çocukların yetişkinlere sorumluluklarını hatırlatma borcu olduğuna mı inanıyorsunuz? Bu sorulara verdiğimiz cevap o kürsüde nutuk çeken kişiyle aramızdaki farkı yaratıyor.
Diğer yandan depremzede çocukların görüntülerinin bu şekilde paylaşılması çocuk ruh sağlığı bakımından da kabul edilebilir değildir. Deprem, maruz kalan her yaştan insanın geçmişi, bugünü ve geleceği ile bağlantısını koparan travmatik bir olaydır. Travma sonrası yaşanan stres durumu elbette zamanla dengelenmesi mümkün bir durumdur ancak travmatik olayı hatırlatan ipuçları tarafından kolayca sekteye uğratılmaya da açıktır. Bu yüzden internet ortamında kalıcı hale gelen tek bir fotoğraf karesi bile çocuk için her dönem travma tetikleyici bir hal alabilir.
Sosyal medyayı kullanmak bize iyi hissettiriyor olabilir, sosyal medya üzerinden acımızı hafifletiyor veya sahte ya da gerçek mutluluğumuzu, öfkemizi paylaşıyor olabiliriz. Ama bu dikkatsiz olmamızı gerektirmiyor. Yeni medyanın anı kaçırmama düsturu yüzünden paylaşımlarımızın etkisi üzerine düşünemiyoruz. Paylaş butonuna her dokunuşumuz yahut TV ekranlarındaki mağdur çocuk görüntülerini izlediğimiz her saniye yeni ve uzun soluklu bir soruna yol açıyor. Bizden etkilenenlerin de bu duruma “rıza” göstermesine neden oluyor. Tabir-i caizse düşman içimizde! Elbette kimse bizim konuşma ve ifade özgürlüğümüzün önüne geçemez; fakat kimse de kendimizi başkalarının hakkına saygı göstermek için kısıtladığımızdan daha fazla kısıtlayamaz.
İhtiyacımız olan umudu ve toplumsal dayanışmayı, deprem bölgelerinde gece gündüz çalışanların ve uzakta da olsa bu acıyı dindirmek için çabalayanların görüntülerinde bulabiliriz.
Unutmayın, büyük devletlerin rüyasının taklitçisi küçük bir ülkede bile olsanız, çocuğu korumak demek haklarını korumak demektir.
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
'Ölünce beni kim yıkayacak?': TRT'nin reklam panoları tepki topladı
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi