Çin Komünist Partisi 19. Ulusal Kongresi’nin 30 Ekim 2020 tarihinde sona eren beşinci genel kurulunda, Çin’in 14. Beş Yıllık Planının (2021-25) ana hatları ortaya kondu. Plan, Çin’in ekonomik ve sosyal kalkınma yaklaşımında büyük bir stratejik dönüşümü işaret ediyor. Burada, önemli değişikliklerin gözlendiği dört alan özellikle kritik: otonom teknolojiler; yeni bir kentleşme tarzı; kamu mallarına eşit erişim; daha çevreci bir üretim. Bunlar, önümüzdeki 10-15 yıl boyunca Çin’in ekonomik geleceğini tanımlayacaklar. Planda, ‘ikili dolaşım’, Çin’in yeni kalkınma çerçevesinin temel unsurlarından biri olarak ortaya konuluyor. Son 30 yıldır Çin, küresel ekonominin içerisinde yer alıyor ve uluslararası dolaşım -uluslararası ticaret, yatırım ve insan hareketliliği-, Çin’in olağanüstü büyümesinde merkezi bir rol oynuyor. Bununla birlikte bugün, değişen uluslararası ortama bir yanıt olarak ülke içi dolaşım -yerel pazarların inşasına odaklanır- vurgulanmakta. Amerika Birleşik Devletleri ulusal güvenlik yönündeki kaygıları dolayısıyla teknolojik alanda Çin ile bağlarını koparma çabalarını hızlandırdı. Çin’de yaygın biçimde kavranmış olan gerçek niyet, Çin’in teknolojik ilerlemesini yavaşlatmak, ve hatta durdurmak. ABD Ticaret Bakanlığı, yüksek hassasiyetli mikroçipler dâhil olmak üzere yüksek teknolojili bileşenlerin 200’den fazla Çinli şirket ve üniversiteye ihracını yasakladı. Huawei, yüksek hassasiyetli mikroçip tedarik kaynaklarının tamamını kaybetti ve yasağın 2021’de devam etmesi halinde yüksek kaliteli akıllı telefon üretimini durdurmak zorunda kalacak. Bu verili duruma karşı, mikroçip endüstrisi dâhil olmak üzere kilit alanlarda otonom teknolojiler inşa etmek, Çin’in ülke içi dolaşımının en önemli önceliği haline geldi. Çin yerli üretimde daha yüksek maliyetlerle karşı karşıya kalacak, ancak ABD’li mikroçip şirketleri de büyük bir pazar kaybedecek ve bu, inovasyon kapasitelerini ciddi biçimde düşürecek. Joe Biden’in ABD başkanı olarak seçilmesi, ABD hükümetinin Çin’e yönelik teknoloji politikasını değiştireceği umudunu artırıyor. İki ülke arasındaki teknolojik rekabet ortadan kalkmayacak olsa da, Biden yönetimi muhtemelen Çin’i geride tutmaktan ziyade ABD’yi ileriye taşımaya odaklanacak. Çin’in kentleşmesi, ekonomik gelişme hızının gerisinde kaldı. Şu anda, Çin vatandaşlarının yüzde 60’ı şehirlerde yaşıyor. Hükümet, önümüzdeki 15 yıl içinde Çin’in kentleşme oranını yüzde 75-80’e çıkarmayı planlıyor. Plana göre yeni kent sakinlerinin çoğu İnci Nehri Deltası ve Yangtze Nehri Deltası bölgeleri dâhil olmak üzere birkaç kentleşmiş bölge ile Pekin, Tientsin ve çevresindeki bölgelerde yoğunlaşacak. Yeni strateji, Çin nüfusunun coğrafi dağılımını ve ekonomik faaliyetlerini büyük ölçüde değiştirecek. Yeni kentleşme hamlesiyle birlikte Çin, hane kayıt sistemini, yani hukou yönetmeliklerini yeniden düzenlemek zorunda kalacak. Çin nüfusunun kentte yaşayan yüzde 60’lık kısmının dörtte birinin kentsel hukousu yok. Hukou, araba satın alma hakkından çocukların üniversiteye kabul edilmesine kadar değişen bir dizi sosyal hakka erişimi sağlamakta. Hukounun kaldırılması, sosyal hakların çok keskin biçimde yeniden dağıtılması anlamına gelir ve bu durumda hukou alıcısı şehirler kesinlikle maliyetlerin çoğunu üstlenir. Söz konusu şehirlerin bugüne değin hukou reform planlarına şiddetle karşı çıkmış olmasının sebebi budur. Bu hususa dair daha gerçekçi bir yaklaşım, hukounun yerini, sosyal hakların kademeli olarak biriktiği bir ikamet kartının almasıdır. Hukounun sıkıntı verici etkilerini ortadan kaldırmak, refahın şehirler arasında eşitlenmesini gerektirir. Bu, 14. Beş Yıllık Plan tarafından sunulan yeni kalkınma alanlarının üçüncüsüyle ilişkilidir. Merkezileştirilmiş siyasi sistemine rağmen Çin, dünyanın en merkezi olmayan mali sistemine sahip. Yerel yönetim harcamaları, toplam hükümet harcamalarının yüzde 85’ini oluşturuyor. Yani Çin’in sosyal güvenlik ve diğer refah programları parçalanmış durumda ve genellikle eyalet düzeyinde işliyor. Bu parçalanmış sistem, Çin’in sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliğini büyük ölçüde güçleştiriyor ve işgücünün bölgesel sınırlar arasındaki serbest dolaşımını engelliyor. Emeklilik sistemini sürdürülebilir kılmak için Çin’in emeklilik yaşını yükseltmesi gerekiyor (özellikle kadınlar için). Hâlihazırdaki emeklilik yaşları kadın ve erkek mavi yakalı işçiler için sırasıyla 50 ve 55, kadın ve erkek beyaz yakalı işçiler için sırasıyla 55 ve 60’tır. Bunlar, Çin’in ortalama yaşam süresinin 60’ın biraz üzerinde olduğu 1950’lerde belirlenmişti. Bugün Çin’in yaşam süresi beklentisi 77 ve her 3-4 yılda yaklaşık bir yıl artmakta. Refahın kentler bazında eşitlenmesini sağlamak için yapılacak bir diğer şey de, kırsal kesimde kamu malları sunumunu artırmaktır. Çin, 2035 yılına kadar tam anlamıyla modernize edilmiş bir ülke olmayı hedefliyor. Tüm yurttaşları kapsayan bir sosyal güvenlik sisteminin varlığı, modernize edilmiş ülkelerin asli bir niteliğidir. Ne var ki Çin’deki mevcut derin kent-kır ayrımı veriyken, tek bir plana dayalı kapsamlı bir sosyal güvenlik sisteminin inşası, 2035 yılından önce gerçekleşmesi pek muhtemel olmayan bir hedef olacaktır. Daha gerçekçi şekilde baktığımızda, Çin, primleri ve buna karşılık gelen ödemeleri temel alan bir program sunan ‘birleşik ancak çok katmanlı’ bir sistem geliştirmelidir. Beş yıllık planda sunulan yeni kalkınma alanlarının sonuncusu, daha çevreci bir üretimdir. Çin’in daha yeşil bir ekonomiye geçmesi yönündeki uluslararası ve yerel baskılar artıyor. Çin, 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne katıldığından bu yana, dünya karbon emisyonlarındaki artışa yüzde 80 oranında katkıda bulunmuştur. Hızlandırılmış kentleşme, Çin’in enerji tüketiminin önümüzdeki 15 yıl içinde büyük ölçüde artacağı anlamına geliyor. Fosil yakıtlar (çoğunlukla kömür), Çin’in enerji bileşiminin bugün hâlâ yüzde 80’ini oluşturuyor. Çin, enerji verimliliğini önemli ölçüde artırmalı. Devlet kurumları bu konuda hâlihazırda adımlar attı: karbon ticareti ve yeşil finans planları hayata geçirildi. İklim değişikliğiyle mücadele, Çin ile ABD’nin işbirliği için ortak bir zemin bulmasına olanak tanıyacak. Çin’in 14. Beş Yıllık Planı, teknolojik özerkliği ülkenin en önemli önceliklerinden biri haline getiriyor. Aynı zamanda, salt ekonomik büyümeden sosyal ve iklim dostu kalkınmaya geçişin sinyallerini veriyor. Yeni kentleşme stratejisi, kamu mallarının daha eşit dağıtımı ve çevre teknolojilerine artan yatırım, yurt içi talebi yükselterek ya da Çin’in ekonomik verimliliğini artırarak sürdürülebilir büyüme için yeni kaynaklar sağlayacaktır.


[eastasiaforum.org’daki orijinalinden Pelin Tuştaş tarafından PolitikYol için çevrilmiştir.]