Tarihin başlangıcından bu yana savaşları ve barışa hasreti hiç bitmeyen “Eski Dünya”nın (Anglo-Sakson gözle Ortadoğu’da)  merkezinde, geçen hafta iki önemli gelişme vardı. Bu gelişmelerden birincisi İran seçimleri, ikincisi ise ABD Başkanı Donald Trump’ın Suudi Krallığı’nı ziyaret etmesiydi. 1979’dan bu yana gayri-nizami harpte olan İran ile Suudi Krallığı arasındaki mücadele günümüzde iki ülkenin sınırları dışında her alanda devam ediyor. İran’ın desteklediği Yemenli Şii/Zeydi Husiler’in Suudilerle olan savaşı ve Suudi krallığının Zeydi Husilerle olan savaşta İsrail’i, ABD’yi , İngiltere’yi yardıma çağırması ve Pers Köfrezi'nde (Basra Köfresi) Şii ayaklanmaları sadece Suudi’leri değil Suud-Selefi-Vahabilerle savaş dansı yapacak kadar ABD’nin de bir sorunu haline gelmiş durumda. Geçen asırda Sovyet İmparatorluğu’na karşı, Yeşil Kuşak Projesi ile Vahabi-Selefi İslamcı akımları destekleyen ABD şimdi de Eski Dünya’da 3 bin seneden fazladır söz sahibi olan İran’a, Eski Dünya’daki Alevi ve Şii topluluklara karşı “NATO’nun Selefi versiyonunu” kurmak için Suudi Krallığı’na 100 milyar dolarlık silah satışı kararı aldı. ABD’nin Suudi Krallığına 100 milyar dolarlık silah satışının, savaş ekonomisiyle ekonomik krizleri bertaraf etmeye çalışan ABD ekonomisine can simidi olduğu söylenebilir. ABD’nin Suudi Krallığı’na “demokrasi ve özgürlük” ihracı yerine, “silah ihracatında” bulunma kararı ile Eski Dünya’da doğal olmayan insan ölümlerinin artacağını ve bu insanlarının kahir ekseriyetinin Aleviler ve Şiiler olacağını belirtmek gerekir. Arap Baharı’nın “Selefi-Vahabi Baharı” olduğunun geçmiş yıllarda anlaşıldığı ve Selefi Baharı’nın Suriye’de ve Irak’ta Alevi ve Şii direnişi ile Selefi Sonbaharı’na döndüğü anda, ABD’nin Selefi Suud Rejiminin imdadına yetişmesi yakın zamanda Lübnan Dağları’ndan İran çöllerine kadar yayılacak büyük bir Selefi saldırısının işareti. Çünkü hiç kuşku yok ki Suud rejimi, satın aldığı silahları Selefi NATO’nun gayri-resmisi olan İŞİD’e, El-Kaide’ye ve benzeri “ılımlı(!) terör gruplarına” verecek ve Eski Dünya’da Alevi ve Şii toplumlara karşı kullanılacak. Atalarının Dersim’den Maraş’a, Maraş’tan zamanla Lazkiye taraflarına göç ettiği konusunda söylentilere itibar edilecek olursa Şam’da Dersim kökenli Alevi Esad ailesinin varlığından rahatsız olan Selefi NATO’su, Suriye’de savaşın seyrini ABD’nin 100 milyar dolarlık silah satışı değiştirme ve Yemen’de ki Husi varlığına son verme azminde diyebiliriz. ABD Başkanı ile Suud Kralı’nın kılıçlı savaş dansının yapıldığı günlerde Persia topraklarında 40 milyonu aşkın seçmen de geçtiğimiz hafta sandık başına gitti ve İran’ı dünyadan tecrit edecek muhafazakar siyasete “dur” dedi. Kadınların, gençlerin, beyaz yakalıların, Ehl-i Hak Alevi toplumunun ve ülkedeki Azeri seçmenin desteği ile Hasan Ruhani, İran’da ikinci kez cumhurbaşkanı oldu. Hasan Ruhani’nin milyonların desteğini arkasına alarak ikinci kez seçilmiş olması, ileride ülkenin dini lideri olan Hamaney’in koltuğuna oturma şansını da kendisine verdi denilebilir. İran topraklarındaki “Ehl-i Hak Alevi Toplumunun” can ve mal güvenliği açısından kendisine yakın bulduğu Hasan Ruhani’nin zemin-i İran’da Ehl-i Hak Alevileri dahil tüm etnik ve inanç gruplarıyla barışık bir iç politika izlemesi ve iç barışı sağlaması, Persia topraklarına yönelik Selefi istiladan muzaffer çıkması anlamına geliyor. Çünkü Persia’ya yönelik dış müdahalede kullanacak ilk koz etnisite faktörü olacaktır. Bu nedenledir ki Ruhani’nin Persia’da etnik kimlikler üstü İranlılık bilincini arttırması ve Selefi rakibine karşı Firdevsi’nin Şahnamesine ihtiyacının her zamankinden fazla olduğunu ve Hüseyni direniş ruhuyla Aryan halkları bir arada tutacağını belirtmek gerekir. Suudi Krallığı’nda savaş danslarının yapıldığı, Persia’da teo-demokrasinin dış dünyaya açılmaya “evet” dediği bu günlerde umut ederiz ki Diyar-ı Rum üzerinde mevcut Devlet-i Türkiye, dış politikada Selefi NATO’suna “dur” der ve Eski Dünya’nın dinmeyen gözyaşını arttırmaz. Aksi halde Eski Dünya’nın gözyaşları tüm insanlığı Nuh Tufanı’nı bile unutturacak bir sele ve tufana yol açabilir.