CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, “Türkiye’deki müteahhit sayısı 453 bin iken Almanya’da 3 bin 800, 27 Avrupa Birliği ülkesinde ise toplam 25 bin olması, sektördeki vahim kuralsızlığı, başıboşluğu, çarpıklığı sergiliyor. Müteahhitlik Yasası’nın ivedi olarak çıkarılması, sektörün eğitim, deneyim, sermaye açısından lisans ve kurallara bağlanması, denetime alınması elzemdir, hayatidir.” dedi. CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, bugün yaptığı yazılı açıklamada, 6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremlerin ardından yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Toprak, şunları kaydetti: “ULUSAL GÜVENLİK KONUSU OLAN HABERLEŞME, EN HAYATİ DÖNEMDE ZAFİYETE VE KESİNTİYE UĞRADI” “6 Şubat depremi, Türkiye’nin iletişim, haberleşme, internet altyapısının çöktüğünü, 21 yıldır iktidarın bu alanda bir çivi çakmadığını, alternatif altyapı yatırımlarını engellediğini ortaya çıkarttı. İktidar kontrolünde iletişim ve internet altyapısı oluşturma politikası yüzünden ulusal güvenlik konusu olan haberleşme, en hayati dönemde zafiyete ve kesintiye uğradı. Acil durumlarda özel telsiz haberleşmesine olanak sağlayan ANTRAK sistemi iktidar tarafından iptal edildi. 21 yıldır her alanda olduğu gibi iletişim altyapısının da partizanlık zihniyetiyle çökertildiği, deprem felaketiyle somutlaştı. “FAY YASASI, İKTİDAR TARAFINDAN RANT VE KAZANÇ HIRSI UĞRUNA TOZLU RAFLARA TERK EDİLDİ” 1999 Marmara Depremi’nden sonra kapsamlı bilimsel çalışmalar, fay hatları ve yapılaşma kriterleri için hazırlıkları başlatılan Fay Yasası, iktidar tarafından rant ve kazanç hırsı uğruna tozlu raflara terk edildi. 2020’deki Elazığ depreminden sonra çıkartılacağı vaat edilmesine karşılık, iktidara yakın müteahhit lobisi ve kentsel dönüşümün rantını paylaşanlar tarafından yine engellendi. İktidara çağrım; hiç vakit geçirmeksizin ve hiçbir bahanenin ardına saklanmaksızın bilim insanlarının sesine ve çalışmalarına kulak vererek yıllardır rafa kaldırılan Fay Yasası’nı derhal TBMM’ye getirmesi ve el birliğiyle süratle yasalaştırılarak yürürlüğe koyulmasıdır. Asıl hayati olan, kader planları ve şehitlik söylemleriyle insanlarımızın avutulması-acılara alıştırılması değil, yaşatılmasıdır. “TÜRKİYE’DEKİ MÜTEAHHİT SAYISI 453 BİN İKEN ALMANYA’DA 3 BİN 800” Ülkemizi yasa boğan yıkımdaki maddi ve insani kayıplar, kuralsızlığın hüküm sürdüğü müteahhitlik sektörünün denetim ve yasal kurallara bağlanmasının önemini acı bir şekilde gösterdi. Türkiye’deki 453 bin olan müteahhide karşılık Almanya’da bu sayının sadece 3 bin 800 olması, sektördeki vahameti ve çarpıklığı sergilemektedir. Türkiye’deki müteahhit sayısı 453 bin iken Almanya’da 3 bin 800, 27 Avrupa Birliği ülkesinde ise toplam 25 bin olması, sektördeki vahim kuralsızlığı, başıboşluğu, çarpıklığı sergiliyor. Müteahhitlik Yasası’nın ivedi olarak çıkarılması, sektörün eğitim, deneyim, sermaye açısından lisans ve kurallara bağlanması, denetime alınması elzemdir, hayatidir. “İKTİDAR, 8 MAYIS’TA SÜRESİ DOLACAK OHAL’İ UZATARAK SEÇİM YAPMAYI HEDEFLİYOR” Afet Bölgesi ilanına rağmen Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamına alınan 10 ilde çöken altyapı, yok olan mahalleler sonrası, iktidarın seçimleri 14 Mayıs’ta güncelleme planının işlemesi zor görünüyor. Seçmen kütükleri ve ikametgah kayıtları işlevsiz hale gelirken ağır yıkım ve deprem illerinden tahliyelerle sağlıklı bir seçim olanağı söz konusu değil. Bir yılda 10 ili yeniden inşa etmeyi vaat eden iktidar, 8 Mayıs’ta süresi dolacak OHAL’i uzatarak seçim yapmayı hedefliyor. İktidarın OHAL sonrası yasak-kısıtlama ve sansüre yönelmesi, felaket bölgesini giriş-çıkışlara kapatmaya girişmesi beklenebilir. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 ili yatay mimariyle bir yılda yeniden inşa etme, herkese ev vaadi; akıl, bilim ve gerçek dışıdır. Daha 4 ay önce ilan edilen ‘2 yılda 250 bin konut’ kuraları sürerken şimdi 1 yılda 10 ili sıfırdan-yeniden inşa söylemi, her şeyini kaybetmiş yurttaşların iktidara tepkisini frenlemek ve acılarını seçim uğruna istismardan öte bir şey değildir. “DEPREMİN SARSTIĞI İLLERİN ÜLKE EKONOMİSİNDE YARATACAĞI HASARIN KISA SÜREDE TELAFİSİ ZOR GÖRÜNÜYOR” Depremin sarstığı illerin ülke ekonomisinde yaratacağı hasarın kısa sürede telafisi zor görünüyor. Ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 16’sının yaşadığı bu illerin başta sanayi, tarım, ihracat, lojistik, vergi mükellefi, işletme sayısı ve istihdamda ciddi payları söz konusu. Deprem yardımları ve hızla başlanacağı açıklanan altyapı-inşaat çalışmalarıyla bir ivme söz konusu olsa da ülke ekonomisinin büyümesi kesintiye uğrayacaktır. 6 Şubat’tan bu yana toplam elektrik tüketiminin günlük yüzde 11 düşüş göstermesi, bu illerde sanayinin ve milyonlarca insanın günlük olağan yaşamının durmasının yarattığı en somut gösterge. Depremde ağır hasar gören altyapı, ulaşım, elektrik, doğal gaz, içme ve sulama suyu şebekesinin onarımı, yenilenmesi büyük zaman alacak. İllerde yaşayan yaklaşık 14 milyon nüfusun barınma sorunu, olağanüstü hızlı bir planlama ve eyleme geçişi gerektiriyor. Öngörüm, deprem felaketinin Türkiye’nin 2023 büyüme hızını en az yüzde1,5-2 oranında aşağı çekeceği, pek çok sektörde ve alanda kayıplara yol açacağı yönündedir. “İKTİDARIN BU DUYARSIZLIĞIYLA 20 YILDA DEPREME KARŞI BİR ŞEY YAPMADIĞI, SON FELAKETLE ANLAŞILDI” 1999 depreminde getirilen geçici deprem vergisini kalıcı hale getirerek bütçeye aktaran ve duble yol yapımında kullanan iktidarın bu duyarsızlığıyla 20 yılda depreme karşı bir şey yapmadığı, son felaketle anlaşıldı. Oysa 88 milyara ulaşan bu parayla 20 yılda 1,3 milyon depreme dayanıklı konut üretmek mümkündü. Siyasi iktidarların istismarına son verecek şekilde özerk ve şeffaf yönetime sahip Deprem Fonu’nun yasayla kurulması ve kaynakların buraya aktarılmasının hayati önemi, bu felaketin dayattığı acı bir derstir. Çıkartılacak yasayla yurt içi ve dışından gelen ayni-nakdi yardımlar, bağışlar fona katılmalı, harcamalar şeffaf şekilde, proje bazlı tahsis edilmelidir. İktidarın İşsizlik Sigortası Fonu’nda (İSF) yaptığı gibi fondan Hazine’ye borç verilmesi, kamu bankalarına sermaye aktarılması vb. yollar kapatılmalıdır. Bu fon, yaşanacak olası afetlerde kaynak sorununun hızla aşılmasına olanak sağlayacaktır. “TÜRKİYE’YE YÖNELİK YARDIM SEFERBERLİĞİ, BAZI SORUNLU İLİŞKİLERİN DAHA SÜRATLİ NORMALLEŞMESİNE OLANAK SAĞLAYABİLİR” Uluslararası alanda Türkiye’ye yönelik yardım seferberliği, bazı sorunlu ilişkilerin daha süratli normalleşmesine olanak sağlayabilir. Suriye’nin kuzeyini de vuran felaket, iki ülke arasında yardımlaşmaya ve normalleşmenin hızlanmasına zemin yaratacağı gibi Mısır Devlet Başkanı’nın telefonla araması, Ermenistan sınırının 35 yıl sonra ilk kez yardım konvoylarına açılması bu kapsamda değerlendirilebilir. 1999 depreminden sonra Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde karşılıklı olumlu gelişmeler hızlanmıştı. Şimdi de insani boyutu ön planda olan acılı süreçte, akılcı bir yönetim ve diplomasiyle sorunlu ilişkilerde olumlu gelişmeler sağlanabilir. Başta Türkiye gibi depremden ağır şekilde etkilenen komşumuz Suriye olmak üzere, bölge ülkeleriyle, AB ve ABD ile ilişkilerde ülkemiz adına olumlu bir fırsat yaratılabilir.”