Manşet

CHP'li Öztrak: "Bu acı tablonun sorumlusu Erdoğan'dır"

Abone Ol
CHP sözcüsü Faik Öztrak, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya tepki gösterdi. “Önlemleri kim gevşetti Sayın Bakan? Bu acı tablonun sorumlusu kim? Siz bu sorulara cevap veremezsiniz. Cevabı biz verelim. Bu acı tablonun sorumlusu; siyasi iflasının üstünü örtmek için, lebalep parti kongreleri yapan Erdoğan’dır" ifadelerini kullandı. CHP Sözcüsü Faik Öztrak, partisinin Merkez Yönetim Kurulu toplantısı sırasında konuştu. Öztrak toplantı devam ederken yaptığı basın açıklamasında CHP'nin "128 milyar dolar nerede?" afişlerinin toplatılmasına değinerek, "Savcı kayıp 128 milyar dolar ile Cumhurbaşkanına hakaret bağlantısını nasıl kurmuş? Doğrusu biz de merak ediyoruz…" dedi. Koronavirüs salgınına da değinen Öztrak, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın, “Vaka sayılarındaki ciddi artışı, sadece mutasyonla açıklayamayız. Önlemleri gevşettik maalesef” açıklamasını hatırlattı. Öztrak, “Önlemleri kim gevşetti Sayın Bakan? Bu acı tablonun sorumlusu kim? Siz bu sorulara cevap veremezsiniz. Cevabı biz verelim. Bu acı tablonun sorumlusu; siyasi iflasının üstünü örtmek için, lebalep parti kongreleri yapan Erdoğan’dır. Sorumlu; zamanında ve tam almayan, kendi koyduğu kurallara kendi uymayan Erdoğan’dır. Sorumlu; gencecik kızlara, maskeyi nizami takmadın diye ağır cezalar kesilirken, AK Partili gençlerin kongrelerinde, maskesiz deve güreşi yapmalarına ses etmeyen Erdoğan’dır” diye konuştu. Öztrak'ın açıklamalarından öne çıkan satır başları: Erdoğan Şahsım Hükümetinin gündemi ile milletimizin gündemi tamamen farklı. Saray milletimizin halini görmüyor, feryadını duymuyor. Salgın tsunamisi, yetersiz destekler, çığ gibi büyüyen işsizlik, mutfakları kavuran yangın, ailelerde ve evlerde kaybolan huzur, vatandaşlarımızın artan gelecek kaygısı, milletimize darbe üstüne darbe vuruyor. Bu darbelerin sorumlusu olan Erdoğan şahsım hükümeti ise muhalefete ağır hakaretler ederek, suçunu ve sorumluluğunu gizlemeye çalışıyor. Devleti yönetmeyi bırakmış, türlü kumpaslarla algıyı yönetmeye uğraşıyor. Bu kavgacı, darbeci şahsım hükümetinin elinde milletimiz, neşesini kaybetti. Heyecanını kaybetti. Aşını kaybetti. İşini kaybetti. Ülkemizin geleceği gençlerimiz, umudunu kaybetti. Ve en acısı, milletimiz sevdiklerini kaybetti. Bilimle ve akılla kavgalı Erdoğan şahsım hükümeti, Türkiye’yi ‘küresel salgının yeni merkez üssü’ yaptı. SALGIN YÖNETİMİNDEKİ KRİZ Nüfusuna oranla yeni vaka sayılarında başa güreşiyoruz. Salgın milletimizi ezip geçiyor. Günlük vaka sayıları 50-55 bin civarına yerleşti. Her gün yaklaşık 250 vatandaşımızı, 250 canımızı kaybediyoruz. Vefat - ağır hasta oranları maalesef rekor kırıyor. Hastanelerde her 100 ağır hastadan, neredeyse 10’nunu yitiriyoruz. Salgının başından beri, bu oranları ilk kez görüyoruz. Ve işin kötüsü yakın çevremizden, Vefat rakamlarının karartılmaya başlandığını duyuyoruz. Dün Sayın Genel Başkanımız, yoğun bakım doktorlarıyla bir toplantı yaptı. Hastanelerde yoğun bakım servisleri alarm veriyor. Salgında üçüncü dalgayla karşı karşıyayız. İlk iki dalgayı, sağlık çalışanlarımızın olağanüstü gayretleriyle göğüsledik. Ne yazık ki bu son dalgayı, yorgun bir sağlık ordusuyla karşılıyoruz. İstanbul, Samsun, Yalova, Çanakkale gibi bazı illerimizde durumun şimdiden sıkıntılı olduğu söyleniyor. Hasta yakınlarımızın şikâyetleri giderek artıyor. Vatandaşlarımız, “Yoğun bakımlarda yer bulamıyoruz” diye feryat ediyor. ÖNLEMLERİ KİM GEVŞETTİ? Durum böyleyken, Sağlık Bakanı; “Vaka sayılarındaki ciddi artışı, sadece mutasyonla açıklayamayız. Önlemleri gevşettik maalesef” diyor. Önlemleri kim gevşetti Sayın Bakan? Bu acı tablonun sorumlusu kim? Siz bu sorulara cevap veremezsiniz. Cevabı biz verelim. Bu acı tablonun sorumlusu; siyasi iflasının üstünü örtmek için, lebalep parti kongreleri yapan Erdoğan’dır. Sorumlu; zamanında ve tam almayan, kendi koyduğu kurallara kendi uymayan Erdoğan’dır. Sorumlu; gencecik kızlara, maskeyi nizami takmadın diye ağır cezalar kesilirken, AK Partili gençlerin kongrelerinde, maskesiz deve güreşi yapmalarına ses etmeyen Erdoğan’dır. Sorumlu; Bilim Kurulu’nu kendi siyasi ihtiraslarına dekor yapan Erdoğan’dır. Sorumlu; Aşıda tek kaynağa bağlı kalan ve tedarikinde geciken, Erdoğan’dır. Ve tabii ki onun şahsım hükümetidir. AK Parti’nin büyük kongresini yapmasının üzerinden, tam 18 gün geçti. Ve bu 18 günde aşısı, yani çaresi olan bir virüs yüzünden, 3 bin 477 yurttaşımızı kaybettik. Gittiğimiz yerlerde yurttaşlarımız anlattı. AK Parti kongresine otobüslerle gönderilen vatandaşlarımızın, ilçelerine geri dönmesiyle beraber, vaka sayıları patlamış. Biz de lebalep dolu, kapalı salonlarda kurultay yapmayı bilirdik. Ama biz milletimizin sağlığını düşündük. Kurultayımızı seyircisiz ve açık alanda yaptık. Kimsenin sağlığını riske atmadık. Ama aynı ciddiyet ve sorumluluğu Erdoğan göstermedi. Siyasi korkuları, milletin can güvenliğinin önüne geçti. ÇİN'İN ‘AŞIDA DÜŞÜK ETKİNLİK’ AÇIKLAMASI Dün Çinli yetkililer, “Aşılarının etkinliğinin düşük olduğunu, ve bunun bir sorun olduğunu” açıkladı. Çin aşılarını, biz dâhil 22 ülke kullanıyor. Bu aşılar için bugüne kadar, Brezilya yüzde 50,4, Endonezya yüzde 65,3, Türkiye ise yüzde 83,5 etkinlik oranı açıkladı. Aşı bu salgına karşı, halen elimizdeki en etkili silah… Sayın Genel Başkanımız ve sırası gelen tüm arkadaşlarımız gittiler, Çin aşılarını yaptırdılar. Yurttaşlarımız da aşılarını mutlaka yaptırmalı. Ancak Çinli yetkililerin açıklamalarıyla ilgili olarak, Sağlık Bakanlığı, ve görüşlerini kamuoyuyla paylaşmayan Bilim Kurulu’ndan mutlaka kapsamlı bir izahat bekliyoruz. Biz tek aşıya bağımlı kalmanın riskini gördüğümüz için, aşı tedarikinde kaynak çeşitliliğinin gerekliliğini, ısrarla vurguladık. Bugün Bilim Kurulu toplanıyor. Bilim Kurulu ne önerdi, hükümet bunların hangilerini kabul etti. Bunları yine öğrenemeyeceğiz. Çünkü salgının başında gündeme getirdiğimiz, Bilim Kurulu’nun kendi sözcüsü olması, tavsiye edilen kararları da onun açıklaması önerimizi, Erdoğan şahsım hükümeti kulak arkası etti. Erdoğan şahsım hükümeti Bilim Kurulu’nu, siyasi ihtiraslarına dekor yaptı. Ramazan ayı başlıyor. Erdoğan şahsım hükümeti hangi kararları alacak göreceğiz. Ama eminiz ki, milleti unutan bu hükümet, bugüne kadar hep yaptığı gibi, önce kendi ikbalini düşünecek. Kapanma kararını, vatandaşın sağlığını düşündüğü için değil, turizm sezonuna, “Az vaka, kontrollü pandemi” reklamıyla girebilmek için alacak. Kapanma kararı alınırsa, “Milletimiz canı ile cüzdanı arasına sıkışmasın”, “Ramazan’da yüzü gülsün” diyerek, ek bir destek verecek mi? Yani kapanma kararı, yine doların yeşili için mi alınacak, yoksa millet için mi alınacak göreceğiz. CHP'NİN TOPLATILAN AFİŞLERİ Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin doların yeşilini çok sevdiğini biliyoruz. Ama bu ülkede, milletin dolarlarının yeşilinin hesabını sormak, Merkez Bankası kasasından buharlaşan, 128 milyar doların akıbetini öğrenmeye çalışmak, “Cumhurbaşkanına hakaret suçu” oluyor. CHP örgütlerinin Türkiye'nin dört bir yanına astırdığı bu afişler, Erdoğan şahsım hükümetinin savcıları ve valileri tarafından toplatılıyor. Gerekçe; Cumhurbaşkanı'na hakaret. Savcılar ve valiler leb demeden leblebiyi nasıl da anlamış? Kayıp 128 milyar dolar ile Cumhurbaşkanı'na hakaret bağlantısını ne kadar çabuk kurabilmişler. Doğrusu biz de bunu merak ediyoruz. TDK'ya göre hakaret kelimesinin iki anlamı var. İlki; onur kırma, onura dokunma. İkincisi; küçültücü söz veya davranış. Bu afişin neresinde onur kıracak, onura dokunacak, küçültücü bir söz veya davranış var? Merkez Bankası kasasındaki döviz rezervleri Erdoğan'ın kendi parası değil. Bu döviz rezervleri 83 milyona, yani milletimize ait. SALGINDA DESTEKSİZ KALAN VATANDAŞ Pek çok vatandaşımızı virüs değil, şahsım hükümetinin ilgisizliği ve sahipsizlik yaşamdan koparıp aldı. Dün de İzmir'in Torbalı ilçesinden çok acı bir haber aldık. 46 yaşında 3 çocuk babası bir çiftçimiz yaşamına son verdi. Sebep? Ödeyemediği borçlar. Çiftçimiz tarlasını satmasına rağmen borçlarını ödeyememiş, gerdiği bunalım nedeniyle yaşamına son verdi. Tüm dünya yurttaşlarını paraya boğdu. Erdoğan'ın şahsım hükümeti ise milleti borçla boğdu. Saray'ın kibirlisi dün yine ekranlarda; çiftçinin elinde kalan patates ve soğan için talimat verdiğini ve bunun muhtaç ailelere dağıtılacağını söylüyor. Her şeyden önce bu ülkede insanları bedava soğan ve patatese muhtaç etmişsin. Madem bu işler bir talimatla oluyordu, keşke bizim belediyelerimizin oyuna girmesini beklemeselerdi. Kaç aydır belediyelerimiz zaten bunu yapıyor. TUİK'İN İŞSİZLİK RAKAMLARI Gerçek işsizliğin söylendiğinden çok daha fazla olduğunu TÜİK kabullenmek zorunda kaldı. TÜİK gerçekten işsiz olana işsiz diyememiş, onun yerine atıl iş gücü demiş. Haftada 40 saatten az çalışan ama bir işi var görünenleri, çalışmaya hazır olduğu halde iş aramayanları da içeren gerçek işsiz sayısı son 1 yılda 2 milyon 918 bin kişi artarak 10 milyon 219 bin kişiye çıkmış. TUİK bu rakamları nedense kendisi açıklamıyor. Verdiği oranlardan biz hesaplamak zorunda kalıyoruz. Rakamlara bu kadar takla attırmaya, gerçekleri bu kadar karartmaya ne gerek var? Yine karartılan verilerden, gerçekten çalışan sayısını, yani haftada 40 saatten fazla çalışanların sayısını hesapladığımızda, felaket bir durumla karşı karşıyayız. Gerçekten işi olanların sayısı, son bir yılda 1 milyon 254 bin kişi azalarak, 25 milyon 86 bine inmiş. Genç işsizliği ise ülkemizin kanayan yarası… Her 100 gencimizden 27’si işsiz. Bu tüm Şubat ayları itibariyle, en yüksek genç işsizlik oranı. Türkiye’de işsizlerimiz iş bulamıyor. İş bulan da düşük ücretle sınanıyor. Saray sosyetesi bürokratlarına, üç ayrı yerden 85 bin lira aylık maaş verilirken, bugün 10 milyon yurttaşımız, asgari ücret civarında bir ücrete, yani 2 bin 825 liraya talim ediyor. Milletin çocuğu çalışacak tek bir iş bulamazken, Saray beslemelerine, Tam 41 yönetim kurulu üyeliği veriliyor. Bebek mamalarına alarm takılan, gramla peynir alınan, taneyle domates satılan ülkemde, ÖTV’siz 5 milyon liralık Mercedes’ler, Saray'a birer birer de değil, çifter çifter alınıyor. Ne demiş atalarımız? “Aç doyar, Açgözlü doymaz.” Saray sosyetesinin büro elemanları, burunlarına pudra şekeri çekerken, şoförleri, danışmanları paranın altında ezilirken, milletin çoluğu çocuğu, işsizliğin, umutsuzluğun açlığın altında eziliyor. Milletimiz de haklı olarak soruyor: Büro elemanları, danışmanlar, şoförler bunları götürüyorsa, büronun sahipleri acaba neleri götürüyor? Bu değirmenin suyu nereden geliyor? Utancı gidenin, kalbi de kararırmış… Zulüm, daima servet ve nimet şımarıklığıyla beraber gelirmiş. Saray sosyetesinin millete karşı kalbi karardı. Şımardıkça zulümleri de arttı. Peki, bu zulmün sorumlusu kim? Elbette Erdoğan Şahsım Hükümeti… Ama yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış… Erdoğan Şahsım Hükümeti, milletin iradesine, aşına, işine, neşesine, geleceğine, hukuka, adalete ve tüm kurumlara darbe üstüne darbe yapıyor. Sonra da, kalp hastası, kanser hastası, ciddi sağlık sorunları olan belli bir yaşa erişmiş amirallerden, darbeci çıkarmaya çalışarak bu milletin aklıyla alay etmeye kalkıyor. Çiftçimize, işçimize, işsiz kalan vatandaşımıza, iş insanlarımıza, Emeklilerimize, emeklilikte yaşa takılanlara sözümüzdür: Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin bu buhranda sizden aldığı her şeyi, biz iktidara geldiğimizde sizlere geri vereceğiz Cumhuriyetimizi ikinci yüzyılını, güçlendirilmiş demokratik parlamenter rejimle taçlandırmak, bizim boynumuzun borcudur. Milletimiz herkesi yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla görüyor. Herkesin notunu veriyor. Milletimiz sandığın daha fazla gecikmeden, önüne gelmesini istiyor. Sandık önüne geldiğinde de gereğini yapacak. Cebine, cüzdanına, işine, aşına, geleceğine darbe yapanlara, sandıkta en güzel cevabı verecek, bu kibirli kadroları evlerine gönderecek.