Genel Başkan Adayı Özgür Özel,” Elbette üzgünüz, elbette mutsuzuz, elbette biz öyle bir mayıs ve böyle bir ekim hayal etmemiştik. Vallahi hiçbirimiz de bunu hak etmemiştik ama hepinizden isteğim şudur ki sakın ola omzunuzu düşürmeyin, sakın ola ümidinizi, mücadele azminizi kaybetmeyin. Zira bizim omzumuz düşerse birilerinin avuçlarının içini ovuşturma vakti gelir ama asla avuçlarını ovuşturmasınlar. Bu ülke, bu ülkenin sosyal demokratları, bu ülkenin çağdaş insanları, özgürlükçü, laik insanları, bu ülkenin canları ve onların can yoldaşları bir tek adama da onun zulmüne de teslim olmayacak ve inanın ki korktuğumuz olmayacak çünkü asla karanlık aydınlığı yenemez" ifadesini kullandı.
Özel, Yenikapı Etkinlik Alanında Serçeşme Hünkar Hacı Bektaş Veli Festivali’nde yaptığı konuşmada, “Yüzyıllardan bu yana Anadolu topraklarında barışın, kardeşliğin, insan sevgisinin, aydınlanmanın bayrağını, kültürüyle, inancıyla, yaşamıyla hatta bazen canıyla taşıyan Alevi canlar, hepiniz merhaba. Hepinizi tüm kalbimle selamlıyorum. Bu muhteşem kültür festivalinin 2’ncisinde sizlerle birlikte bulunmanın gururu ve onurunu yaşıyorum. Başta Ekrem İmamoğlu’na, çok kıymetli ekibine, İstanbul Büyükşehir’in emekçilerine teşekkür ediyoruz. Teşekkürümüz sadece bu festivali İstanbul’da yaptığı için değil, Hacıbektaş’a sahip çıktığı için, geldiği günden beri kendisinden nasıl bir talep gelirse gelsin, Türkiye’nin dört bir yanında canların yanına koştuğu için ve Hacıbektaş Belediyesi’ne yaptığı katkılar için Sayın Ekrem İmamoğlu’na bir kez daha teşekkür ediyorum” ifadesini kullandı.
Özel, şunları kaydetti:
MİLLİ MÜCADELEYE DESTEK VERDİLER“Şüphesiz Hacı Bektaş’a ilgi bugünle sınırlı değil. Şüphesiz Hacı Bektaş’ın önemi öyle siyasetle sınırlanacak bir şey değil. Bu topraklarda bugün özgürce yaşamamızın, bayrağımızın dalgalanmamızın, hep birlikte olmamızı Kurtuluş Savaşı’na borçlu olduğunu hepimiz biliyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktıktan, Erzurum’da Sivas’ta kongreleri gerçekleştirdikten sonra Ankara’ya gitmek üzere yola çıktığında kendisine Selanik’ten kendisine verilen bir öğüt, Selanik’teki bir Bektaşi Babasının bir gün Anadolu’da bir mücadeleye girersen ve arkanda samimi bir güç istersen, uzun yıllardır o topraklarda acı çekmiş, bedel ödemiş Alevilerin yardımını almak için Hacıbektaş’a gitmelisin, postun başını bulmalısın, Hacıbektaş’ın başında bir dua okumalısın, aradığın desteği de muhtaç olacağın kudreti de orada bulacaksın dediği, kulaklarında çınlar. Kalkar, Ankara’ya varışından 5 gün önce, 22 Aralık 1919’da kurmaylarıyla birlikte Hacı Bektaş’a varır. Postun sahibinden beklediği manevi desteği, hiç ummadığı bir maddi desteği ve yine postun sahibinden Türkiye’nin dört bir yanındaki Horasan erenlerinin kendisine vereceği desteğin müjdesini alır. O günden sonra, Alevilerin milli mücadelede verdikleri büyük destek, bugünkü bağımsızlığın, bugünkü özgürlüğün ve bugünkü kardeşliğin o günden bugüne yollanan en samimi selamıdır. Selam olsun canlara, selam olsun hepinize.
BÜYÜK MEDENİYETİN ÇOCUKLARI OLDUKBugün, meydana girdiğimden itibaren, gördüğüm en güzel manzara, hep birlikte erkekler kadar çok kadınların burada olması, birbirlerine seven gözlerle, bizlere seven gözlerle bakmaları, sıcak muhabbetleri, selamlarıydı. Hacı Bektaş-ı Veli, bizim bugün Türkiye’de bu coğrafyada aşamadığımız bir meseleyi, ülkenin başındakilerin ‘kadın erkek eşitliği olur mu’ dediği meselenin tarifini 700 yıl önceden yapıp, bugünkü köhne kafalara o günden hadlerini bildirmiştir. Kadın erkek eşitliğine en önemli vurguyu yapmıştır. Bizlere birlikte olmayı, eşit olmayı, eşit temsili, eşit mücadeleyi, bir elmanın iki yarısı olmayı öğütlemiştir. Bugün, kızlarla erkekleri ayrı okullara yollamak isteyen kafalar, sınıfları ayırmak isteyen kafalar, ittifak yaptıklarının ağzıyla ‘kadınları sahiplendirmek lazım’ diyen kafalara karşı Hacı Bektaş-ı Veli’den gelen vasiyetle birlikteyiz. Bizler her kavimden, her inançtan, her milletten Anadolu halkı, Türkiye halkları yüzlerce yıldır Anadolu’nun dirliği, düzeni için çalıştık, didindik, ürettik. Bizler dili, dini, kültürü ne olursa olsun, insanın değerli olduğunu bilen, insana hürmetin hakka hürmet olduğu inancıyla, insan sevgisiyle büyük medeniyetin çocukları olduk.
ANAYASAL EŞİT VATANDAŞLIK HAKKI TALEBİNİN ÖNÜNDE SAYGIYLA EĞİLİYORUZAnadolu’nun her karış toprağını güzellikle, iyilikle donatmış bir büyük kültür, dünya insanlık tarihine mal olmuş bir koca çınardır Horasan erenleri. Horasan erenlerinin evlatlarını sevgiyle, muhabbetle selamlıyoruz. Sizler, tarihinde olduğu gibi bugün de bu toprakların insanına birliğine, beraberliğine hizmet için gönlünü birleştirmiş canlarsınız. Pir Sultan Abdal’ın yüz yıllar öncesinden bu topraklara bıraktığı o sözle, ‘Gelin canlar bir olalım’ sözüne bağlı canlarsınız. Bu topraklarda eşit vatandaşlık koşullarına bir an önce kavuşmayı bekleyenlerin sesini bir an önce duymalıyız. Türkiye, Alevi Bektaşi vatandaşların on yıllardır çözülmeyen, yok sayılan sorunlarıyla yüzleşmelidir. Türkiye, vicdanları yaralayan, bir türlü açık seçik ifade edilmeyen bir ayrımcılıkla Alevilere eşit vatandaşlık haklarını hala daha vermemiştir. İbadethanelerin, gündelik yaşamın her bir detayına, Alevi yaşamını devlet eşitlik ilkesiyle tesis etmemiştir. Devlet, Alevilere borçludur. Hepimiz Alevilere borçluyuz. Bugün yaşadıkları zorluklardan dolayı borçluyuz, anayasal eşit vatandaşlık hakkı talebinin önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz.
FİLİSTİN’DE YAŞANANLAR YÜREKLERİ DAĞLIYORBugün Filistin ve İsrail’de yaşananlar hepimizin yüreklerini dağlıyor. Hiç şüphesiz eli kanlı bir terör örgütü olan Hamas’ın roket saldırılarıyla yeniden başlayan çatışmalar, bu kez İsrail’in bu teröre devlet terörüyle cevap vermesiyle devam etti. Bugün İsrail, Gazze’de, Filistin’de işgal ettiği topraklar üzerinde yaptığı mezalimle, küçücük çocukların kanının akmasıyla, hepimizin kanını donduran o görüntülerle karşımızdadır. Tarihsel sahiplenişimizle, Karaoğlan Ecevit’in, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Filistin davasını sahiplendiği gibi, Hamas’a Filistin davasını mahkum etmeden, Hamas’ın varlığından duyduğumuz rahatsızlıkla, Filistin’in haklı mücadelesini görmezden gelmeden doğru bir konumlanmaya ihtiyaç duyuyoruz. Her iki taraftan öbür tarafa hedef gözetilmeden atılan füzeleri, sivillere karşı işlenen insanlık suçunu gördükçe, hala daha içimizde kor gibi yanan asla sönmeyecek o ateşle Madımak’ın kurbanlarından, Serçeşme’nin dallarından biri olarak ömrünü Madımak’ta bırakmış canımız Aşık Nesimi Çimen’in dizelerini hatırlamak gerekiyor. ‘Şu dünyanın dört bir yanında savaşları, zulmü, ölümü ve ölüm saçan savaş aygıtlarını gördükçe; 'Nesim der ki ey füze yapanlar, acımasız, zalim cana kıyanlar bırak ey yaşasın bütün insanlar. Barış güvercini uçsun bütün dünyada.'
BU ÜLKENİN CANLARI TEK ADAMA TESLİM OLMAYACAKSokakları gençlere dar etmek isteyenlere, kadınları evlere hapsetmek isteyenlere, özgür düşünceyi katletmek isteyenlere, bu meydandan geçit yok, geçit yok, geçit yok. Yanıbaşımızda oluk oluk akan kan, mezhep savaşları bu topraklarda akmıyorsa, 11 yaşındaki kız çocukları köle pazarlarında birilerine satılmıyorsa, selefi katiller mezhebinden dolayı birinin ciğerini sokak ortasında çıkarmıyorsa, bunu bu toprakların yetiştirdiği en büyük devrimci Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyuz, laikliğe borçluyuz. Elbette üzgünüz, elbette mutsuzuz, elbette biz öyle bir mayıs ve böyle bir ekim hayal etmemiştik. Vallahi hiçbirimiz de bunu hak etmemiştik ama hepinizden isteğim şudur ki sakın ola omzunuzu düşürmeyin, sakın ola ümidinizi, mücadele azminizi kaybetmeyin. Zira bizim omzumuz düşerse birilerinin avuçlarının içini ovuşturma vakti gelir ama asla avuçlarını ovuşturmasınlar. Bu ülke, bu ülkenin sosyal demokratları, bu ülkenin çağdaş insanları, özgürlükçü, laik insanları, bu ülkenin canları ve onların can yoldaşları bir tek adama da onun zulmüne de teslim olmayacak ve inanın ki korktuğumuz olmayacak çünkü asla karanlık aydınlığı yenemez."