Yurt dışı ve buradaki partilerin gücü gibi CHP için yeni bir konu olsa da AKP’nin bileşenlerini oluşturan gruplar için yarım aşırın ötesinde öneme sahip bir konu. Kısacası diaspora ve diasporadan güç almak mevcut iktidar için eski bir alışkanlık. Cumhuriyet Halk Partisi 12 Ağustos günü, zannediyorum tarihinde ilk defa, birkaç gün süren bir yurt dışı örgütlenme çalıştayı düzenledi. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun açılış konuşmasını yaptığı çalıştayda CHP aslında yıllardır yapması gerekeni yaparak seçim hazırlıklarını masaya yatırdı ve hane ziyaretleri çalışmasının yurt dışında da yapılmasına karar verdi. Bu demek oluyor ki, CHP sonunda yurt dışında küçük ev ya da ofis toplantıları yapmanın haricinde ev ve iş yerlerini ziyaret edecek, dernekler ile iletişim haline geçecek, sivil toplum ile iç içe bir şekilde ve partinin çalışmalarını anlatacak. Her ne kadar bu durum 1960’lardan beri sağ siyasetin özellikle de Millî Görüş ve de Ülkücü hareketin yaptığı bir faaliyet olsa da ve de AKP bir şekilde gücünü buralardan alıyor olsa da bu CHP’nin geçte olsa fark etmiş olması olumlu bir durum. Bu her ne olursa olsun önemli bir gelişme. Dahası bununla beraber bence bu seçimde hem CHP’nin hem de HDP’nin yurt dışı oylarda geçmişe göre daha büyük bir avantajı var. Bilindiği gibi 2013 sonrasında Türkiye’den politik, ekonomik ve birçok farklı nedenle göçen, göçmeye zorlanan ya da çaresizlik ile kendisini yurt dışına atan bir kitle var. Bunların farklı kimliklere ve farklı ideolojik yapılara ait olduğunu söyleyebilir ve tek bir kalıba sokamayız ama bunların AKP’li olmadıklarını çok kolaylıkla söyleyebiliriz. Bu bağlamda bunların doğrudan gideceği iki parti bulunmakta; CHP ve de HDP, bu da kuşkusuz doğal bir avantaj demek. Hoş bu avantaj ne oranda CHP tarafından kullanılabilir bunu şimdilik öngörmek de çok kolay değil. Ama sanki bunu kullanmaya niyet etmiş gibi ibarelerde yok değil. Elbette çok klasik ve de görece yavaş hareket eden CHP çok büyük alternatifler deneyemiyor. Ya da diğer bir deyişle kendi sınırlarını bir anda aşamıyor. Bu belki de anlaşılır bir durum zira yurt dışı oyları şu an için çok da büyük bir öneme sahip değil. Ne yapıyor peki CHP mevcut görece hantal ve de bir şekilde resmiyetten çıkamayan yapısı ile? AKP’nin elindeki kurumlara gidiyor yani aslında boşa kürek çekiyor. Sonuç metnine ve de basına yansıyan kadarıyla şunu öğreniyoruz; CHP, YSK’ya önümüzdeki günlerde başvuruda bulunacak. CHP, YSK’ya yapacağı girişimle sadece konsolosluk bölgelerinde değil, onun dışındaki yerlerde de kiralama yapılarak sandık kurulmasını ve sandık sayılarının artırılmasını isteyecek. CHP buna gerekçe olarak da yurt dışında yaşayan vatandaşların oy kullanmak için uzun mesafelerden gelmesini, saatlerce kuyrukta beklemesini gösteriyor. Yurt dışında oy kullanmak için 400-500 kilometre yol gidenlerin olduğu, bunun da seçime katılımı etkilediği belirtilerek, daha fazla sayıda sandık kurulması gerektiği ifade ediliyor.
Ne yapıyor peki CHP mevcut görece hantal ve de bir şekilde resmiyetten çıkamayan yapısı ile? AKP’nin elindeki kurumlara gidiyor yani aslında boşa kürek çekiyor.
Bu çok doğru bir talep ama mevcut güç dengelerinde imkânsız bir durum. Bunu sağlaması için güç dengelerini kendisine çevirmesi lazım ve bu da seçimde AKP’yi yıkmadan imkânsız. Bununla beraber CHP yurt dışı milletvekilliği sistemi getirilmesini talep ediyor ki bu çok mantıklı bir talep. Romanya ve benzeri şekilde yurt dışında çok sayıda diasporası olan birçok ülke yıllardır bunu yapıyor ve bu Türkiye’nin sadece sınırları içerisinde demokratik olmasını değil sınır-ötesi anlamda da demokratik olmasının önünü açabilir. Ama bu haklı talebini de güç kendi eline geçmeden yapamaz. Bu nedenle de şimdilik bu taleplerin sonuçsuz kalabileceğini söyleyebiliriz. ES GEÇİLEN ÖNEMLİ KONULAR Yurt dışı ve buradaki partilerin gücü yukarıda da belirttiğim gibi CHP için görece yeni bir konu olsa da AKP’nin bileşenlerini oluşturan gruplar için yarım aşırın ötesinde öneme sahip bir konu. Kısacası diaspora ve diasporadan güç almak mevcut iktidar için eski bir alışkanlık. Hatta yurt içinde güçsüz olduğu zamanlarda bile sımsıkı tutunduğu güçlü bir aşk ki bu nedenle onu oradan çıkarmak çok da kolay değil. Öncelikle ezberlenmiş ya da bir şekilde öğretilmiş ezberlere dayalı CHP’nin yurt dışı örgütlenmeden sorumlu kişilerinin bu konuyu anlamaları gerek. İkincisi AKP ve onun bileşenleri bu aşkı beslemek için son 15-16 yılda çok da yatırım yaptılar. Diyanet, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı, Yunus Emre Enstitüler’i, Maarif Vakfı bunların yasal ayakları. Bunun dışında devlete doğrudan bağlı olmayan ama AKP ile organik bağı olan dernekler ve de cemaatler mevcut. Son bir halkada ise Osmanlı Ocakları gibi merkezi Almanya’da ama İsveç, Fransa, Hollanda ve de diğer Avrupa ülkelerinde etkili olan birçok yasalar ile tanımlanmayan örgütlenme de bulunmakta. Bunların doğrudan AKP ile bağlantılı olduklarını oturduğumuz yerden iddia edemeyiz ama Almanya başta olmak üzere kamuya açık polis ve de yargı kayıtları bunların iktidarın üst düzey yöneticileri ile bağlantılı olduğunu bizlere açıkça gösteriyor. Buradan bakınca iç içe geçmiş ve aynı elden kontrol edilen bu üç halkanın yurt dışı oyları, yurt dışında Türkiyeli diasporanın etkilenmesi ve de yurt dışındaki Türkiye imajı için çok önemli olduğunu söylemek gerek. Peki bu noktada Türkiye’nin ya da daha doğru bir ifade ile şu anda AKP’nin bu ulus-aşırı kolları ile ilgili CHP bir şey yapabilir mi? Seçime kadar zor ama sonra yapmak zorunda zira içerideki iktidarını dışarıdan destekleme mecburiyeti var. Bu hem küresel dünyanın bir gerekliliği hem de Türkiye’nin alıştığı bir pratik. Kısacası CHP sadece iktidar değil aynı zamanda da muktedir olmak istiyorsa bir şekilde yurt dışı örgütlenmesini çok katmanlı bir şekilde uzmanlar ile beraber düşünmek zorunda. Türkiye’nin hem sahada hem de akademide bu konuda önemli uzmanları var ve sanıyorum Türkiye’nin mevcut durumunu düzeltmek için CHP ya da bu işe gönüllü bir yapı ile de çalışmaya hazırdırlar. Bu noktada CHP’nin cabası var ama yeter mi buna çok da emin değilim.