CHP Lideri Özgür Özel, CHP İskenderun İlçe Başkanlığı'nı ziyaret etti ardından halk buluşması yaptı. Özel'e burada MYK üyeleri, milletvekilleri ve ilçe belediye başkanları eşlik etti. 

Özel, 6 Şubat depremlerinde büyük bir acı yaşandığını belirterek, hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diledi. Özel, "Yaraların sarılması, hayatın normale dönmesi, bu güzel kentin demografisi korunarak, kültür varlıkları korunarak, çok kültürlülüğü ve kültürü korunarak, bu kentte hep birlikte sahip çıkmamız gerekiyor" dedi.

 Özel, Hatay'ın tarım, zeytin, narenciye, buğday, turizm, endüstri ve ticaretteki önemine dikkati çekerek, "Bir yandan zorluklarımız var ama bir yandan çok önemli bir potansiyelimiz var. Tabii bu potansiyelin Cumhuriyet Halk Partisi'nin iktidarda olduğu yerlerde neye evrilebildiğini hep birlikte görüyoruz" ifadesini kullandı.

'Seçmende hiç kusur yok, kusurun tamamı bize aittir'

Özel, Hatay Büyükşehir Belediyesi'ni ve İskenderun Belediyesi'nin çok az oy farkıyla kaybettiklerini belirterek, "Hatay Büyükşehir'de 32 bin deyip de farkın 2 bine kadar indiği, tüm itirazlarımızın reddedildiği ve aslında küçük bir farkla kazandığımız belediyemizin elimizden sıralı kararlarla, ilçe, il, YSK elimizden alındığı bir süreci yaşadık. Efendim oyu çaldılar. Çaldırmayacaksın. Efendim fark küçük bu kadar az farka güvenmeyeceksin. Seçmende hiç kusur yok. Kusurun tamamı bize aittir. Biz İskenderun'u kazanabilmeliydik. Biz Hatay'ı kazanabilmeliydik. Bu büyük acının üzerine sevenleri üzmemeli, bize oy vermeyenlerin bile çok daha iyi günleri yaşayacağı bir süreci sağlayabilmeliydik" diye konuştu.

İskenderun Limanı'nın dördüncü büyük liman olduğunu hatırlatan Özel, "Maalesef Türkiye hayvancılıktaki bir dizi hatayla artık kendine yeter hayvancılıkta kendine yeten, eti üretemez duruma geldi. Bunun için canlı hayvan ithalatına izin verdiler. Bunun devamında angus ithalatı başladı. Türkiye'yi yılda yarım milyondan fazla angus geliyor. Ama hepsi bu limandan geliyor. Hem bu anguslar Türkiye'deki hayvancılık açısından bir etkisi oluyor. Ama et fiyatları ihtiyacı karşılamak için mecburuz diyorlar. Ama bütün külfeti, bütün kokuyu, bütün sıkıntıyı maalesef ve maalesef İskenderunlu vatandaşlarımız çekiyor. Bu haksızlık. Abla 'sinekten duramıyoruz' diyor. Kokudan durulamıyor" dedi.

'Bu haksızlığa bir ‘dur’ demek gerekiyor'

Özel, 6 Şubat depremlerinin üzerinden 20 ay geçtiğini ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın depremden sonra depremzedelere konut sözü  verdiğini hatırlatarak, şöyle konuştu:

"Sayın Erdoğan, 'deprem bölgesinde 650 bin yeni konut yapacağız ve bir yıl içinde tamamlayacağız' dedi. ‘Söz veriyoruz’ dediler. Maalesef bu sözü tutmak bir yana, yanından dahi geçmediler. Bugün teslim edilen konut sayısı 101 bindir. Yani söz verilenin yüzde 15'idir. Fakat sonradan Tayyip Bey, ‘Yanlış hesapladık. 650 bin dedik 350 bin konut vereceğiz’ diyor. O rakamı baz alsak da bir yılda vereceğiz dediği konutun yüzde 31'ini vermiştir. Hatay'a 254 bin konut söz verilmişken sadece 11 bin konut verilmiş yani yüzde 4,5 verilmiştir. İki çarpıcı rakam var. Birincisi bir yıl sonra hepsini vereceğim diyen, Türkiye çapında sadece ve sadece söz verdiğiniz yüzde 15'ini şimdi dediğinin yüzde 30'unu verdi. 10 depremzededen 7'si çadırda, konteynerde ya da gurbette. Bu kabul edilemez.  Ama iş Hatay'a gelince, Hatay'da depremzedelere söz verilen konutların yüzde 4,5... Yani 100 kişinin 95 çadırda, konteynerde ya da gurbette. İşte Hatay'a kurtarmada geç gelenler, Hatay'ı ihmal edenlerin bu meselede de Türkiye'nin 10'da 1'i kadar hızla ilerlediğini, yanlış anlaşılmasın,  Malatya'da, Adıyaman'da, Kahramanmaraş'ta verilen söz tutulmadı. Ama oralar yüzde 30'ken, Hatay yüzde 4'te. Burada başka bir mana var. Buna dikkat çekmek, bu haksızlığa bir dur demek gerekiyor."

'Garibanların hakkını size yedirmeyeceğim'

Özel, Hatay'da yaşanan rezerv alan sıkıntısına da değinerek, "Zeytinliği rezerv alan yapıyor. Ya böyle şey olur mu? Sizin yetmiş yıllık arazilerinizi elinizden alıyor. Hatay'da 50 bin kişiyi mülksüzleştirdiler. Buna çok ciddi bir itiraz var. Biz bunu Anayasa Mahkemesi'ne götürdük. Çaba gösteriyoruz. Rezerv alan normalde bir gereklilik. Bunun bir teknik tarafı var. Zaten kötü bir yere yapılmamalı. Yeniden yıkılacaksa yapılmamalı. Toplulaştırmak lazım. Teknik tarafı böyleyse yapılmalı. Bunun hukuki tarafı var. Hak yenmemeli, itiraz edilebilmeli, bilirkişi olabilmeli. Ama bir de bunun ahlaki tarafı var. Sorun ahlaki tarafının zayıf olmasında. Kimse ikna değil. Benim evim birisi yerine göz dikti diye mi rezerv alanda, yoksa gerçekten olması gerektiği için mi? Buradan açıkça söylüyorum. Sayılı gün geçer. İktidar olduğumuzda buradan rezerv alan konusunda karar alanlara, imza atanlara, vatandaşın hakkını yemeye kalkanlara, biz bu konuyu enine boyuna inceleyeceğiz. Eğer ki birinin, bir garibanın malına rant için çöktüysen, eğer birinin malını birine peşkeş çektiyseniz her türlü kanuni düzenlemeyle, cesaretle, kararlılıkla üstüne gideceğim bu garibanların hakkını size yedirmeyeceğim, söz veriyorum" diye konuştu.

CHP Lideri Özel, konuşmasında Hatay'da yaşanan eğitim sorunlarına da değindi. Özel, Atatürk'ün 'Hatay benim şahsi meselemdir' sözünü hatırlatarak, şunları kaydetti:

"İlk Genel Başkan dediyse son Genel Başkan da diyor; Hatay benim şahsi meselemdir. Hatay'da 210 okul ağır hasar aldı, yıkıldı. Yerine '106 okul yaptık' dediler. İnanmadık, saydık. 18 okul yapmışlar. Kardeşim nerede bunun gerisi? E, konteynerde. Konteynerdeki okul, yeni okul değil. Yeni okul, 18 tane. Çocuk gündüz konteynerde, gece konteynerde. Zaten kaldığı konteyner, kaldırmıyor ikide bir elektrikler kesiliyor. Sıcaktan çıldırıyorlar. İnternet yetmiyor. Çocuk zaten evde eğitimiyle ilgili hazırlanamıyor. Konteynerdeki okuluna gidiyor. Onu da yaptık sayıyorlar. Bugün depremde anası ölmüş, babası ölmüş, atası ölmüş, komşusu ölmüş. Bir sene önce yanındaki arkadaşı ölmüş çocuk okulda rehber öğretmen yok. Olacak iş değil. Bu devlet olmak, bu demek değil."

'Esad'a git, anlaş, el çıkış'

Özel, Hatay'daki sağlık alanındaki sorunlarına dikkat çektiği konuşmasında Hatay'da sığınmacı sorunu olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

CHP'li 81 il başkanından ortak bildiri: Gülşah Durbay'a atılan iftiraların karşısındayız CHP'li 81 il başkanından ortak bildiri: Gülşah Durbay'a atılan iftiraların karşısındayız

"Türkiye, dünyanın en çok sığınmacı barındıran ülkesidir. Bizden sonrakilerin hepsini toplasan bizim kadar yok. Tayyip Bey, Merkel'le bir anlaşma yaptı. 6 milyar doları aldı. 6 milyar euroyu... Türkiye açık, açık sığınmacı kampına çevirdi. Avrupalıların hepsinin yüzüne söylüyorum. 6 milyar para verip, bizi 4,5-5 milyon sığınmacıyı da burun buruna getirdiniz. Bu sorunu hep beraber çözmeliyiz. Biz bunu yapmazsak bu ne Türkiye'ye hayırdır, ne Avrupa'ya hayırdır. Şimdi büyük bir fırsat var. Yıllarca Esad'la görüş dedim. 'Esad'la görüşmem, katil o' dedi. Ben randevu istedim, gidiyorum. ‘Ben çözeceğim’ dedim. 'Ben de gideceğim' dedi. Haber yolladı Putin'le Esad'a; ‘Önce benle görüşsün. Muhalefetle görüşürse anlaşma olmaz' dedi. Şimdi git diye bekliyoruz gitmiyor. Kardeşim bir an önce git. Bu sorunu konuş.

'Bizim fakirimiz bize yetiyor'

Bak Esad genel af ilan etti. Buradaki herkes giderse cezaya tabi olmayacak. Bu fırsat bugün kaçarsa bir daha olmayacak. Hazır genel af varken, hazır ben bütün dünyadaki sosyal demokrat partilerin, sosyalist partilerin, sol partilerin liderleriyle konuşuyorum. ‘Sığınmacılar, Suriye'ye dönsün, para meselesi kolay’ diyorlar. Ama ‘sakın bize yollamayın’ diyorlar. Gidelim. Dünyadan para bulalım. Avrupa'dan desteği alalım. Bunların evini, okulunu, hastanesini yapalım. İş yerlerini oraya açalım. Memleketlerine yollayalım. Vallahi de billahi de bizim fakirimiz bize yetiyor. Bizim yoksulumuz yetiyor. Bizim çocuğumuz işsiz iş bulamıyor. Artık bu fırsatı kaçırma. Esad'a git, anlaş, el çıkış. Hazır af çıkmışken davulla zurnayla yollayalım bu arkadaşları. Çarem şudur, eğer adım atmazsa ben atacağım. İşi çözümsüzlüğe doğru sürüklemesini de doğru bulmuyorum.

Geçici sığınmacıların kalma süresinin uzatılması, çalışma izni olanların süresinin uzatılması, olmayanlara çalışma izni verilmesine uğraşıyorlar. Biz diyoruz Antartika, o diyor kulağıma mantar tıka. Duymuyor bizi. Dinlemiyor bizi. Bunu kabul etmiyoruz. Bu sığınmacıları kalıcılaştırmak, ucuz iş gücüne, krizi öyle yenecekmiş. Yarım asgari ücrete çalıştıracakmış. Bunların tamamı Türkiye'deki işsizliği büyütür, işi olanı da işten atarlar, Suriyeli alırlar. Bu işler yanlış işler, tehlikeli işler. Buradan uyarıyorum. Gidelim. Ben ayrı gideyim, sen ayrı git. Birlikte geliyorsa gidelim. Türkiye'deki diğer siyasi partilerin de temsilcileriyle, liderleriyle gidelim. Bu milli meseleyi sen başımıza açtın ama hep birlikte çözelim. Yeter ki bu sığınmacı sorununu bir an önce bitirelim. Bu çağrımı tekrarlıyorum."

'Devleti kadının arkasından çekince katillere cesaret veriyorsunuz'

İstanbul'da Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner'in katledilmesini ve İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasını hatırlatan Özel, "Kahrolduk, kadınları katlediyorlar, kesiyorlar, canice cinayetler işliyorlar. Niye? Çünkü cezasızlık kültürü var. Bir kapıdan sokuyorsun, öbür kapıdan çıkıyorlar. İstanbul Sözleşmesi, Türkiye'nin övünç kaynağıydı. Kadına karşı şiddet içindi, kadın cinayetlerini azaltmak içindi. İstanbul Sözleşmesi'nin onaylandığı yıl kadın cinayetleri baş aşağı gitti. Neden? Dendi ki İstanbul Sözleşmesi kadını koruyacak. Yeni düzenlemeler gelecek. Sonra kanunları yeterince iyi yapmadılar. Sonra bir gecede buradan çıktılar. Sayın Erdoğan, sen devleti kadınların arkasından çektin. Devleti kadının arkasından çekince katillere cesaret veriyorsunuz. Devleti kadının arkasından çekince kadına karşı şiddete yol veriyorsunuz, sebebiyet veriyorsunuz. Türkiye'deki bütün kadın siyasetçilerin, AK Parti'dekiler dahil inisiyatif alması ve Türkiye'nin yeniden İstanbul Sözleşmesi'ne geri dönmesinin çağrısını yapıyorum. Elimizi uzatıyoruz. Bu eli tutun. Bu sorunu çözün. Devletin kadınların arkasına dimdik koyun, bu cinayetleri hep beraber bitirelim" şeklinde konuştu.

'Bunun hesabını çok ağır sorarız'

TBMM'nin yarın İsrail gündemiyle toplanacağını hatırlatan Özel, şöyle konuştu:

"Yarın Meclis'te bizim çağrımızla bir gizli oturum yapılacak. Ülkenin Cumhurbaşkanı, hepimizin gözünün içine baka baka, Meclis’in kürsüsünden dedi ki 'İsrail'in bir sonraki hedefi biziz' Bu olacak bir iş değil. Türkiye, İsrail'den çok güçlü bir devlettir. Türkiye, İsrail'e karşı dünyadaki üye olduğu bütün yapılar tarafından korunmak, sahip çıkılmak zorundadır. Başta NATO olmak üzere. Ayrıca bu memleket öyle Netanyahu'nun kendi halkının bile yaka silktiği birinin tehdidine cevap vermeyecek, ondan korkacak durumda değildir. Bunu herkes bilir ama Cumhurbaşkanı diyor ki bir sonraki hedefi biziz. Ona ne Netanyahu cesaret edebilir, ne dünyanın en akılsızları buna kalkışabilir.

Ama birşey var. Bir korku yaymak, o korkuyla insanları evet açsın, yoksulsun, işsizsin ama tehlike büyük, İsrail saldıracak. Beni desteklemelisin demekse hesap. İşte bu parti bu numarayı yutmaz, geçmişte yaptığı oyunlara gelmez. O yüzden yarın Meclis'e çağırdık. Kapalı oturum yap dedik. Kendi gelmiyor. Gelmeli. Gelmeliydi. Bakanları geliyor, gelsinler. En dolu bilgileri versinler. Eğer yarınki oturum 10 yıl gizliliği var. Yarın bize İsrail saldırısının kapıda olduğunu, bir sonraki hedefin Türkiye olduğunu, anlatırlarsa gereğini yaparız. Susarız. Ama yarın sakın ha sakın yarın bildiklerimizi bize anlatıp havanda su dövüp, tehlike var olabilir deyip, bu meclis kürsüsünden Cumhurbaşkanı adıyla söylenen lafın altını tane tane doldurmazlarsa evet oturum gizli. Söyleneni söyleyemem. Ama söylenmeyeni ifşa ederim. Kimse bizi İsrail tehdidiyle korkutup, televizyonlarda savaş konuşturup, yoksulluğu, emekliyi, asgari ücretliyi, depremzedeyi, çiftçiyi, işçiyi konuşmamamızı beklemesin. Bunun hesabını çok ağır sorarım. Çok ağır sorarız. Bakın herkesin bir derdi var. Hepsinin var bir çaresi onun da adı Cumhuriyet Halk Partisi."

Kaynak: anka