Manşet

CHP Lideri Kılıçdaroğlu: "Bu zorba gidecek. Bu ülke küllerinden yeniden doğacak"

Abone Ol
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, "Önümüzde aylar sürecek ıstıraplar var. Korkunç kara propagandalar olacak. Bu zorba gidecek. Halktan çaldıkları her şey halka dönecek. Zafer bizim olacak. Doğrul milletim, asla başını eğme. Ayağa kalkın. Söz veriyorum, bu ülke küllerinden yeniden doğacak. Yaşama sevincini geri alacağız. Ancak biz kazanırsak Türkiye kazanır" dedi. CHP'nin İkinci Yüzyıla Çağrı vizyon belgesi Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde yapılan toplantı ile başladı. Kılıçdaroğlu, toplantının açılışında yaptığı konuşmada şunları söyledi: - Her şey bu ülkede çok ama çok güzel olacak. Bugün bir çerçeve çizmek istiyorum, asıl konuşmamı kapanışta yapacağım. Burada halkımızdan ne için oy isteyeceğimizi öğreneceksiniz. Sadece bir adaya, başka bir tek adama, bir zümrenin çıkarına oy istemeyeceksiniz. Herkes için daha iyi bir yaşama, yeni bir siyaset kültürüne ve yeni bir siyaset üstü anlayışa oy isteyeceksiniz. - Krizden hep beraber çıkacağız. Asıl zor olan ülkenin kalıcı bir krize kalıcı olarak girmesini engellemek. Halkımız dayanılmaz acılar çekti. Yönetim yaklaşımımızı kökten değiştirmeliyiz. bunun çaresi "mevcut tek adam gitsin, başka bir tek adam gelsin" değildir. - Ülkemizin üzerine çöken kara bulutları dağıtıp Türkiye'yi çağdaş uygarlığa ulaştırma kararlılığını bir adım daha öteye taşıyoruz. - Hepiniz şuna inanın; Bay Kemal çıktığı yoldan asla geri adım atmaz. - Siyaset ya da siyaset üstü, rozetli ya da rozetsiz hepimiz vatan için birlikteyiz. - Bu değerli 70 kişi Türkiye için 24 saat çalışan bir güç birliği olacak. Onlar vatanları için çalışacak. Benim işim birleştirmektir, sistemi kurmaktır, sistemi çalıştırmaktır. Benim işim o sistemi ayrıca kalıcı kılmaktır. Bugün bizimle ülkeyi birlikte dönüştürmeye cesaret edenlerin bazılarını huzurlarınıza çağıracağım, anlatsınlar. Buradan dinleyeceğiniz değerli konuşmacılar, tüm karanlığa rağmen ışığa çok yakın olduğumuzu anlatacaklar. - Sayın Rifkin benim de yeni endüstriyel dönüşüm başdanışmanım. Sayın Acemoğlu bizimle birlikte olacak, Sayın Acemoğlu'nun gelecek yıllarda Nobel olacağına da eminim. - Cumhuriyet kendi özünden çıkıp yeniden şahlanacak. Kılıçdaroğlu'nun açılış konuşmasının ardından video konferans yoluyla toplantıya bağlanan Jeremy Rifkin şunları söyledi: "Ciddi bir sorunumuz var. 480 milyon kişi dünyanın geri kalanından yüzde 20 daha hızlı ısınıyor. İklim değişikliği bu anlama geliyor. Türkiye de bu bölgenin bir üyesi. Dramatik bir değişimle karşı karşıyayız. Daha geniş bir ölçekte birlikte çalışırsak başarılı olabiliriz. İklim değişiyor, böyle bir dünyada yaşıyoruz. Türkiye'de de Akdeniz havzasında da herkes bunun farkında. Ciddi seller yaşanıyor, yaz aylarında ise susuzluk, sıcaklık ve kıtlıklar yaşanıyor. Yeni enerji rejimi kömürle birlikte ortaya çıktı. 20.yüzyılın başlarında kitle iletişim devrimi ortaya çıktı. Enerji devrimi iste ulaşım devrimi tarafından takip edildi. Fosil yakıtlardan bahsediyorum. Dünya Bankası, IMF gibi kurumlar karşımıza çıktı. Her şey şu an fosil yakıtlara bağlanıyor. Bu durumda Rusya Ukrayna'yı işgal etti ve enflasyonu da yükseltti yakıtlarda. Rüzgar enerjisi ve okyanusları, enerji üretiminde kullanmaya başlayacağız. Bu da daha demokratik ve güvenli bir dünyada yaşamak anlamına geliyor. Farklı bir dünyada yaşıyor olacağız. Son iki yılda şunu görmeye başladık; iklim değişikliği bir gerçek ve eski günlere dönme şansımız yok. Uzun zamandır doğayı kendimize adapte etmeye çalıştık ve bu bizi yıkıma götürdü. Şimdi kendi türümüzü doğaya adapte etmek zorundayız. Artık yüksek teknolojiden bahseden KOBİ'ler var. Sıfır toplamlı oyundan, ağ etkisinden bahsediyoruz. Nihayet fosil yakıtların jeopolitiğinden biyosfer politikasına geçişten bahsediyoruz, güneş ve rüzgar enerjisinin paylaşımı öne çıkacak. Gezegeni kendi ihtiyaçlarımıza uydurmaya çalışmak yerine kendi türümüzü gezegene uydurmanın zamanı." CHP Sözcüsü Faik Öztrak da konuşmasında şunları söyledi: "Dünya yeni bir sanayi devrimini yaşıyor. Yaşadığımız 4.Endüstri Devriminin yakıtı işlenmiş veri. Temiz enerjiyle, temiz üretimle, temiz fonlarla tertemiz bir gelecek inşa edeceğiz. Zenginleşeceğiz, milletimizi orta gelir tuzağından kurtaracağız. Yanlış ekonomi politikalarının yol açtığı çarkı kırmamız gerekiyor. Bunu gerçekleştirmek için Merkez Bankası'nın başına tüm dünyanın saygı duyduğu bir ismi atayacağız. Devletin sırtındaki tüm koşullu yükümlülükleri ortaya çıkaracağız. Atacağımız bu adımlar risk primimizi düşürecek. Feraha kavuşturmak için iki önemli çabamız var. AB üyelik müzakerelerini canlandıracağız. Yargı ve Temel Haklar faslının gerekliliklerini tamamlayacağız. Neden kurumları ve kuralları güçlü Türkiye? Yatırımı, istihdamı, aşı, işi artırır, zenginliğin önünü açar. Kurumları ve kuralları güçlü Türkiye'de güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistem olacak. Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü olacak. Kamu İhale Kanununu uluslararası normlara göre yenileyeceğiz. Eğitimde kaliteye odaklanacağız. İnternete erişimi özgürleştireceğiz. Arge faaliyetlerini destekleyen kurumsal yapıyı güçlendireceğiz. Bu endüstrilere teşvikleri güçlendireceğiz. Girişimi destekleyen finansal araçları destekleyeceğiz. Zenginliği adil paylaşan Türkiye'de, hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Kayıt dışılığı azaltacağız, vergi yükünü adil dağıtacağız. Sendikalaşmanın, örgütlü toplumun önünü açacağız. Cinsiyet eşitsizliği ile etkin şekilde mücadele edeceğiz. Kadına yönelik şiddete sıfır tolerans göstereceğiz, İstanbul Sözleşmesi'ni derhal yürürlüğe sokacağız." CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo da şu açıklamalarda bulundu: "Türkiye'yi her geçen gün daha yoksullaştıran bu adaletsiz sisteme karşı CHP iktidarının ilk hedefi yoksulluğu kökten bitirmek olacak. Sosyal devlet, her bir bireyin refaha adil biçimde erişmesini sağlar. Sosyal devlet bir çocuğun beslenme hakkı ile eğitime erişme hakkı arasında fark görmez. Her eve huzur, bereket, barış sağlamanın yolu her aileye ekonomik güvence sağlamaktır. En başta aile destekleri sigortası ile. Var olan sosyal yardımlar yetersiz, insanların çok önemli bir kısmı güvencesiz. Böyle bir düzende sosyal yardım almak için insanlar, kurumlar arasında mekik dokuyor. Bu nedenle CHP iktidarının ilk 6 ayında aile destekleri sigortası kurumu kurulacak. Tüm sosyal yardımlar tek çatı altında toplanacak, kimse sosyal yardım almak için kapı kapı dolaşmak zorunda kalmayacak. Hanelerde yoksulluk derinleştikçe, şiddet eğilimi de artıyor. Aile içi şiddeti henüz yaşanmadan engelleyen, kadınların, çocukların huzurlu bir hayata sahip olmasını garantiye alan, hiçbir vatandaşın geride kalmadığı güçlü bir sistem bu. CHP'li belediyeler bu seferberliği başlattı. Yeni dönemde bunun teminatı devletin ta kendisi olacak. Tek bir genç arkadaşımız barınma sorunu yaşamayacak. Gençler geleceğin değil, bugünümüzün teminatı." Toplantıya çevrimiçi bağlanan Merkez Bankası Eski Başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara da şunları kaydetti: "Enflasyon ile dolarizasyon el ele gidiyor. 2011'den itibaren bu ikisi yukarı doğru gidiyor. İlk 10 sene her şey çok iyi, ikinci 10 sene her şey çok kötüymüş gibi görünüyor. Türkiye 2001-2010 arasında kendine benzer ülkeler arasında en fazla değer kazanan para birimine sahip. Ya iç dengeyi sağlayabiliyoruz, ya dış dengeyi sağlayabilmişiz. Türkiye'de gel-git döngüleri yaşıyoruz. Dışa açılma sürecinden itibaren büyüme ve finansal açılma el ele gidiyor, birkaç sene sonra çakılma dönemi yaşıyoruz. Bununla sürdürülebilir kalkınma olmaz. Bu tablonun değiştirilmesi için makro finansal politikaların yerine oturtulmasına ihtiyaç var. Gerekirse BDDK'nın, Merkez Bankası'nın teşkilatında ve kanununda değişiklik yapılarak gri alanların giderilmesi çok önemli. Finansal İstikrar Komitesi kısmen bunu yapmaya çalışıyor ama işlevini yerine getiremedi. 2011'de Türkiye Finansal İstikrar Komitesi'ni kurarak iyi bir başlangıç yaptı ama devamı gelmedi. 2001 sonrasında dalgalı döviz rejimi söz konusuydu. Burada iki başlıkta eksiklikler vardı. Birincisi Merkez Bankası güçlü rezerv birikimi yapmadı, ikincisi döviz kurunun iktisadi temellerle uyumu. İleride faizlerde normalleşme olursa rezerv birikimi için bir alan bulunuyor." Prof. Dr. Refet Gürkaynak da çevrimiçi konuşmasında şu mesajları verdi: "Dünyanın hiçbir yerinde işe yaramayacak politikalar Türkiye'de de yaramıyor. Türkiye'de enflasyonun artmasının nedeni petrol fiyatları değil. Enflasyon fakirden alır, zengine verir. 'Enflasyonu yükselteyim, ama büyüyeyim' böyle bir şey yok. Bunu 90'larda gördük. 2 ay sonrasına vadeli işlem yapılamayan ülkede 2 yıl sürecek yatırımı yapmıyor. Enflasyon büyümenin önünde büyük bir engel. Bağımsız, güvenilir Merkez Bankası şart. Dünyanın en iyi Merkez Bankacılarından bazıları Türkiye'de. Önemli olan sadece bu değişikliği yapmakla enflasyonu düşüremeyiz. Beğenmediğimiz sonuçları doğrudan baskılayarak düzeltmeye çalışıyoruz. Kuru düzeltmek için rezerv satarsanız bu sonuç çıkıyor. Kredileri kösteklerken bankalara müdahale ediyorsunuz. Vahşi kapitalizm de hem etkinlik hem adalet bakımından kötü çalışan bir sistem. Ama doğru yön verilmiş bir piyasa sistemi yürüyebilen bir şey. Kur yükselirse Hazineye gelen yük ne olacak? Bu bir kısıt. Dün yüzde 12 faizle tahvil almış bankalara bugün onu yüzde 30 ile fonlayacaksın denirse ne olacak? Kamu maliyesinin ıslah olması lazım. Vergi toplamak zorundayız. Enflasyonun düşmesinin maliyetini bir defa ödeyeceğiz, sonraki fayda nesiller boyu. Bunu yapmadığımız zaman başımıza ne geldiğini biliyoruz. İhtiyacımız olan şey bunu yapacak niyet ve irade, maliyetini kaldıracak toplumsal mutabakat." Prof. Dr. Ufuk Akçiğit de çevrimiçi açıklamasında şunları aktardı: "Türkiye'deki araştırmacılar hangi alanlarda araştırma yapıyorlar? Yüzde 50'nin üzeri sağlık alanında. Yani sağlık alanındaki çalışmalar en güçlü kaslarımızdan. Türkiye'de çok iyi gelişmiş sağlık araştırma kültürü var. Ama bunu paraya çevirememişiz. Kaynaklarımızı güçlü kaslarımıza aktaralım ki güçlü bir etki yaratalım. Dijital dönüşüm gelişmekte olan ülkeler için fırsat oldu. Üretim yapma şekli değişti. Türkiye'de firmaların dijital dönüşüm yapması için önce yazılımcıya ihtiyacı var. Türkiye'nin yazılımcı oranı, Avrupa'ya göre en sonra. Nerede eksikliğimiz varsa ona yatırım yapmamız lazım." CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke de konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "Bilimle siyasetin köprüsünü kurmaya geliyoruz. Rantçı, bilimden uzak anlayışla mı devam edeceğiz yoksa emeğe ve üretime değer veren yeni bir anlayışla, çağı yakalayan 'biz de varız' diyen yeni kalkınma hikayesiyle mi? Bizim vizyonumuz belli. Toplumun tüm kesimleri hep birlikte zenginleşeceğiz. Bugün gerçekleşen ağır yıkımı kalıcı şekilde ortadan kaldıracağız. Üretimi dönüştüreceğiz, ekonomi üretken yatırımlara dayanacak. Dönüşen üretimle istihdam yaratacağız, verimlilik yaratacağız, hayat pahalılığına son vereceğiz. Bugün 3.5 milyon insanımız işsiz. 3 milyon insanımız umudu olmadığı için iş aramayı bile bırakmış. Üretimi dönüştürdüğümüzde herkes için iş, herkes için istihdam olacak. Bu dönüşüm yarını beklemeyecek, iktidar olduğumuz gün başlayacak. Dünya yeni bir devrimin eşiğinde. Daha önceki 3 büyük sanayi devrimini ıskaladık, bu sefer ıskalamayacağız, parçası olacağız, hatta öncüsü olmaya geliyoruz. Dijitalleşme ve yeşil enerjiye dayalı yeşil sanayi ve istihdam ile bu fırsatı kaçırmadığımız gibi herkesin gerçeği haline getireceğiz. Artık çevre ve dayanıklılık ticaret için ön şart haline gelmiş vaziyette. AB, yeşil mutabakat ile bu adımı atıyor. AB çok yakınında sınırından geçen ürünler yeşil ekonomiyle uyumlu değilse vergi almaya başlayacak. Biz üretimimizi değiştirmeye geliyoruz. Biz yeni bir kamucu anlayışla yönetmeye geliyoruz. Her şeyin önüne kamu yararını koyacağız. Genç girişimcilerin yeteneklerini kullanmalarını sağlayacağız. Akıllarına gelen işi deneme cesaretini gösterecekler. Gençlerin iş fikirlerini hayata geçirebilmeleri için destekleri biz olacağız. Torpille değil yeteneklerimizle, öğrendiklerimizle var olacağız. YÖK'ü kaldıracağız. Boğaziçi'ni ve tüm üniversiteleri hep birlikte özgürleştireceğiz. Barış imzacısı akademisyenleri yeniden öğrencileriyle, üniversitelerle buluşturacağız." Prof. Daren Acemoğlu da çevrimiçi konuşmasında şunları aktardı: "Düşük kaliteli verimsiz büyümenin en önemli unsurlarından biri Türkiye'nin kaynaklarını doğru kullanmaması. Bu kaynaklardan en önemlilerinden bir tanesi insan kaynağı. Eğitim kalitesi çok kötü durumda. Teknolojiye yatırım yapmamak, verimsiz büyüme, insan kaynaklarını doğru kullanmamak, bunun sonucu düşük ücret düzeyi ve yoksulluk. Yoksulluk problemini çözmek istiyorsak verimliliği artırmak lazım. Türkiye'de olan gelir de çok eşitsiz dağılıyor. Kredi patlaması Türkiye'de büyümenin nedeni oldu. Dış borçlanma da son 20 senede çok arttı. Türkiye'nin tarihindeki problemler kurumsal problemler. Yolsuzluğu denetleme sistemine, yargı sistemine, hükümetin kalitesine, hukuka bakabilirsiniz. 2001'den sonra ufak bir iyileşme oluyor. Türkiye'nin problemleri siyasetle, siyasi ekonomiyle ilgili. Türkiye'de siyasi haklar 1980'lerin başına gerilemiş durumda. İfade özgürlüğünde 2007'den sonra korkunç bir çöküş var. Özgür medya, özgür bir sivil toplum artık çok zor. Sürdürülebilir olmayan büyüme bir çok negatif sonuca neden oluyor. Türkiye'de bunların en açık göstergesi cari açık ve enflasyon. Enflasyon tamamen kontrol dışında ve bu çarpıtılmış bir sistemin sonucu. Eksi faizlerle ekonomi çok daha kötüleşiyor, kaynaklar yandaş şirketlere gidiyor, yeni teknoloji getirecek şirketlere gitmiyor. Türkiye'nin şirket ve banka bilançolarının düzelmesi lazım. Türkiye'nin demokrasiyi ve sağlıklı bir ekonomiyi yeniden kurması lazım." Parti kurmayları ve ekonomistlerin ardından tekrar açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu şunları söyledi: Evet, yapacaklarımızın bir ön izlemesini gördünüz. Ve emin olun siz izlerken ben de izledim ve güzel şeyler öğrendik. Önce umutsuz olmamamız gerektiğini bize öğrettiler. Bu müthiş isimler, bu güzel isimler; ülkesine destek olmak isteyen, bu büyük derlenmeye, toparlanmaya omuz vermek isteyen isimler, inanın çığ gibi büyüyecek. “Ben sizi bir adaya oy vermeye çağırmıyorum” derken, neyi kastettiğimi herhalde anlamış oldunuz. Net anlaşılsın istiyorum; Türkiye’yi tek bir kişi değil, liyakate dayalı bir sistem yönetecek. Açıkça söylüyorum! Türkiye’nin kökten bir değişime ihtiyacı var. Herkes için çalışan bir sisteme ihtiyacı var. Bakın görüyorsunuz, böyle bir Türkiye mümkün ve emin olun iktidara geliyoruz ve bu köklü dönüşümü gerçekleştireceğiz. Bu ülkede hiç kimse korkuyla uyanmayacak. Vatandaş, çalışan bir sistemin yani oluşturacağımız sistemin, ülke ekonomisini, sanayisini, esnafını, emekçisini koruyacak, bunu çok iyi bilecek. Bireyler, yönetenler gelip gidecek, ama ülke bir daha asla savrulmayacak. Bu benim, güzel ülkeme bırakacağım, en büyük ve en güzel mirasım olacak. Bugün verdiğimiz kavga, Türkiye’nin yarın nasıl bir ülke olacağının kavgası. Nasıl bir Türkiye hayal ettiğimizin davası. Sanıyorum bu açıklamaların tümü bunları göstermiştir. Bugün bu sahneden size, ana muhalefet partisinin genel başkanı olarak seslenmiyorum. Kuracağımız sistemin, büyük güç birliğinin bir parçası olarak sesleniyorum. Söylemiştim, bu siyaset üstü güç birliği, sizlerle birlikte çalışınca tamamlanacak. Bir de siyasal bizim birlikteliğimiz var tabii. Yani 6’lı masa. Türkiye için bir araya gelen, kalbi Türkiye için atan, 6 vatansever liderin masasıdır o. Bu değerli insanların en büyük motivasyonu, aldıkları ya da alacakları oylarda değil! “Ülke söz konusu olunca, ideolojik farklılıklar teferruattır” dememiz, bu masanın en büyük gücüdür. Zorbalığa direnen, her türlü kara propagandaya rağmen kenetlenen 6 lideriz biz. Türkiye için kenetlendik! Halkımızın haysiyetli yaşamı için kenetlendik. Biz 6 lider olarak, birlikte yürümeye devam edeceğiz. Türkiye’de gerçek bir demokrasi inşa edeceğiz. Anayasamız hazır. Ekiplerimiz ve kadrolarımız, gece gündüz ortak bir program için çalışıyorlar. Bizim siyasi, ahlaki ve vicdani birliğimiz; bakın bu birlikteliği bir daha ifade edeyim, ahlaki ve vicdani diyorum… Meral Hanım’ın partisini kurarken nasıl bir mücadele verdiğini, ben çok iyi biliyorum. Meral Hanım merttir. Temel Bey bu 6’lı masaya kurarken, sırtına nasıl bir yük yükleneceğini bilmiyor muydu? Biliyordu. Ama Temel Bey bilgedir ve cesurdur. Ahmet Bey’le vatan söz konusu olduğunda bir araya gelmekten bir an bile tereddüt etmedik. Onun deneyimi ve entelektüel birikimi bize her türlü katkıyı sağlayacak. Ben Gültekin Bey’de Menderes ve Demirel’in gençliğini, onların ruhunu görüyorum. Ali Babacan’ın uygulama tecrübesini ve başarısını biliyorum, altını çiziyorum, bütün dünya da bu gerçeği biliyor. Yani özetle, bu zaferi iyi, cesur ve yürekli, dürüst insanlar kazanacak. Türkiye dahil dünyanın her yerinden, işinde en iyi uzmanlar ve siyaset üstü vatanseverlerimizle, bunun için buluştum. 6’lı masayı oluşturan partilerimizin de çok iyi kadroları var. Bu değerli insanlarla birlikte çalışıyoruz. Tabii ki en iyileri bulmak yetmez. Onların elini de güçlendirmek gerekir. Bu büyük birlikteliğin başarılı olması için kaynağa ihtiyaç var. Açık ve net söylüyorum, Bay Kemal bu sorunu da çözdü. İktidarımızın ilk 6 ayında, milletimizin ferahlaması için hızlı çözümlerimiz hazır. İlk adım halkımıza nefes aldırmak, sonra kalıcı refahı sağlayacağız. Gerçekleştirdiğim uluslararası temaslarda, toplamda 5 trilyon 461 milyar dolarlık fon yöneten yatırım bankaları ve girişim sermayesi fonlarıyla verimli toplantılar yaptım. Aralarında tefeci yoktu. Aralarında kara para sahipleri yoktu. Aralarında baronlar yoktu, şaibeli kişiler yoktu. Peki ne vardı? Dijital teknoloji vardı, yapay zekâ vardı, makine öğrenimi, finansal teknolojiler ve yeşil enerji gibi önemli sektörlere, büyük yatırımlar yapan kurumlar vardı. İktidarımızın ilk 3 yılında, en az 100 milyar dolar doğrudan yatırım gelecek. Ben bu parayı getireceğim. Peki bu yeterli mi? Hayır! Dünyanın her yerinde bağımsız çok büyük varlık fonları var. İktidarımızın ilk üç yılında, onlardan da en az 75 milyar dolar yatırım alacağız. Ayrıca yeri-yurdu, kaynağı belli, temiz ve sürdürülebilir fonlardan en az 150 milyar dolar yatırım getireceğiz. Özellikle hedefimiz Avrupa’nın ve Uzakdoğu’nun emekli fonları olacak. Norveç ve Singapur gibi… Peki sadece bu kadar mı? Hayır. Türkiye büyük kaynaklara ve potansiyele sahip bir ülke. Ancak yolsuz yönetim yüzünden halkımız hiçbir şeyden pay alamıyor. Ama Bay Kemal, çetelerle ve yolsuzluk yapanlarla mücadele etme sözü verdi. Çünkü ben kirli sermayenin adamı olmam! Kirli sermayenin çaldığı 418 milyar doları, borçları olarak deftere yazdım. Ben biliyorum onların neden sürekli benimle görüşmek istiyorlar… Neden aracılarla haber gönderiyorlar… Neden arkamdan iş çeviriyorlar… Neden anketçileri, sureti muhalefetten gözüken medya kalemlerini satın alıyorlar… Kuruş kuruş, dünyanın neresinde neyiniz var hepsini biliyorum. Bu parayı hukuk içerisinde sizden alacağım, kurtulamazsınız…! Değerli arkadaşlarım, bu ülkede ücretli çalışanlara hiçbir zaman büyümeden pay verilmedi. Yetmezmiş gibi, sahte enflasyon oranıyla çalışanların maaşları gasp ediliyor. Bugün devleti yönetenlerin bu ülkenin onurlu çalışanlarına borcu var. Bizim yaptığımız hesaplara göre, devletin, maaş alanlara yani ücretlilere en az 300 milyar dolar borcu var. Biz, bu borcu ödemeye geliyoruz. Nasıl ödeyeceğiz? Çalışanlar için gelir vergisi tarifesini yeniden düzenleyeceğiz. Sırtlarındaki vergi yükünü alacağız. Para onların cebine yansıyacak ve biz borcumuzu ödemiş olacağız. Gerçek zenginleşme de böyle olur sevgili dostlarım. Halkın olanı halka geri vererek... Bunun gereğini yapacağım. 1. Güven ortamı ile yatırımı çekeceğiz, 2. Temiz yönetimle halktan çalınanları halka iade edeceğiz. 3. Akılcı yönetimle Türkiye’yi hızla krizden çıkaracağız. Bunları yapacağız. Ama yetmez! Halkımızı zenginleştireceğiz. Kalıcı refaha ulaşacağız. Vizyonumuz, yol haritamız, projelerimiz hazır. Tüm bu projelerimizi, ‘Türkiye’nin ikinci yüzyılını inşa etme’ başlığı altında birleştirdim. Halkımızı kalıcı zenginliğe ulaştıracak projelerimizi beş kolona ayırdım. Çok sayıda somut proje üzerinde çalıştık. Birkaçını şimdi anlatacağım. Geri kalanını ise, önümüzdeki günlerde teker teker açıklayacağım. Gelelim başlıca kolonlara; Birinci kolon bugün detaylarını Sayın Rifkin ve Sayın Böke’den dinlediğiniz, ‘ENDÜSTRİYEL DÖNÜŞÜMÜ’ gerçekleştirmek. Türkiye’nin uluslararası rekabet gücünü artırarak, topyekûn kalkınmayı böyle sağlayacağız. Tüm Türkiye’yi kapsayacak bir üretim-ticaret-finans ağı kuracağız. 50 ili kapsayan 8 bölgede, özel ekonomi bölgeleri oluşturacağız. Esnek, kendine özel mevzuata tabii, inovasyon odaklı özel ekonomi bölgeleri olacak. Türkiye genelinde bir üretim ve ihracat hareketi başlatacağız. Bahsettiğim modelde limanlar, tersaneler, tarım bölgeleri ve dijital yatırım bölgeleri var. Tüm Türkiye üretecek. Başta İstanbul olmak üzere, metropollere yığılan nüfus, içi boşaltılan Anadolu’da istihdam imkânı bulacak. Böylelikle bu modelde, Marmara ve Ege bölgesinden tersine göç teşvik edilecek. İkinci kolonumuz ‘İŞGÜCÜ DÖNÜŞÜMÜ’. Çünkü bu kalkınmayı gerçekleştirmek için, eğitimde fırsat eşitliğine, üniversitelerimizin bilgi üretmesine, yüksek yetenek inşasına ve bu köklü dönüşümü gerçekleştirecek nitelikli iş gücüne ihtiyacımız var. Bunu hızla hayata geçireceğiz. Üçüncü kolon ‘ENERJİ’. Dünyanın içinde bulunduğu enerji krizi derinleşiyor. Bu yüzden enerjide bağımsızlığımızı sağlamak, önceliğimiz olacak. Bunun iki yolu var: Birincisi temiz enerjiye yatırım yapmak. İkincisi ise özellikle Akdeniz havzasındaki avantajlı konumumuzu kullanmak. Türkiye’yi enerjide tek kutuplu konumdan çıkarıp, herkesin güvendiği bir iş ortağına dönüştürmek. Türkiye’yi enerji depolama, işletme ve dağıtım merkezi haline getirmek. Unutmayınız… Yer altı kaynaklarına sahip olup olmamak bizim elimizde değil, ama yüksek teknoloji ile iş yapmak ve refaha ulaşmak bizim elimizdedir! Bir başka anlatımla, petrolün nerede olacağını tayin edemeyiz. Ama çipin nerede üretileceğine biz karar verebiliriz. 21. yüzyılın en önemli yarış alanı çip üretimidir. Tabii enerji krizi, karşı karşıya kaldığımız tek global kriz değil. Önümüzdeki yıllarda daha da artacak olan gıda krizi var. Bu yüzden dördüncü kolonumuz ‘GIDA BOLLUĞU VE BEREKETİ’. Çünkü aç çocuklarla, endüstriyel devrimi gerçekleştiremeyiz. Milletimizin en büyük zenginliklerinden biri bereketli topraklarımız. Bu beceriksiz yönetim bizi buğdaya da nohuta da dışa bağımlı hale getirdi. Artık egemenliğimizi kısıtlayan bu düzeni değiştireceğiz. Göreceksiniz, yaşayacaksınız, Türkiye’yi tarım ve hayvancılıkta bölgenin en güçlü ülkesi haline getireceğiz. Çok kısa bir süre içinde de ihracat devi olacağız. Havza bazlı planlama yapacağız, ekilmedik toprak bırakmayacağız. Hiçbir çiftçimiz asla zarar etmeyecek. Süt üreten de kazanacak, et üreten de kazanacak. Hiçbir çocuğumuz bu topraklarda yatağa aç girmeyecek. Nokta! Beşinci kolonumuz ‘HIZLI İSTİHDAM ARTIŞI’. Projelerimiz ile bu bölgelerde, ilk etapta yaklaşık 3.5 milyon kişi istihdam edilecek. Sürdürülebilir iş edinme programları başlatılacak. 5 yıl içinde 13 milyon 500 bin kişi, sürdürülebilir iş edinme programlarına dahil edilecek. Tüm bunları gerçekleştirdiğimizde halkımız zenginleşecek. Kişi başına düşen milli gelirimizi, 20 bin doların üzerine çıkaracağız. Emeğin değeri artacak. Temiz yönetim ve güçlü sosyal devletle, gelir ve fırsat eşitliği sağlanacak. Ben şimdi vizyonumuzu, kısaca özetlemek istiyorum sizlere… Sayın Rifkin’in, Almanya ve Çin’de yaptığı çığır açan endüstriyel dönüşümü Türkiye’de de yapacağız. Selin Hanım, üretimi dönüştürürken 3 temel hedefi gözeteceğimizi söyledi. Güvenceli işler yapmak, teknolojik dönüşümü ve yeşil üretimi sağlamak. Daron Acemoğlu dedi ki: ‘Sağlıklı bir Türkiye ekonomisinin olmazsa olmazı demokrasidir’, demokrasiyi inşa edeceğiz. Faik Bey dedi ki: ‘Türkiye Kral değil, kural istiyor", kurallı ekonomiyi getireceğiz. Hacer Hanım, aileyi nasıl koruyacağımızı ve yoksulluğu nasıl bitireceğimizi anlattı. Ufuk Bey, Türkiye için sanayi ve istihdam alanında yapılması gerekenleri verilerle anlattı. Refet Bey, makroekonominin hangi anlayışla yönetileceğini aktardı. Hakan Bey, para politikalarının Türkiye’yi nasıl hızla zenginleştireceğini konuştu. Değerli dostlarım, yol arkadaşlarım; özetle siyasetle, siyaset üstü liyakatli kadrolar bir arada çalışacak. Çalışma prensipleri, asla sıcak siyasetin ajandasına kurban edilemeyecek. Gelen iktidarlar ekonomiyi, sanayiyi, kendi siyasal ajandalarına göre manipüle edemeyecekler. Bağımsız kalması gereken kurumlar, bağımsız kalacak. Çünkü inşa edeceğimiz büyük güç birliği, kalıcı bir sisteme dönüşecek. Ve kuracağımız sistem, devletin rasyonel yönetilmesi gereken can damarlarını koruyacak. Sistem güçlenince, ülke artık sürekli yapısal krizlerle de asla karşı karşıya kalmayacak. Şu an iktidarın girdiği enflasyonist ve değersiz TL ekonomisiyle, emeği ucuzlatan politikaları, derhal çöp sepetine atacağız. Bunun yolu, endüstriyel dönüşümü sağlamaktır. Burada da ekiplerimiz hazır. Birinci ve ikinci sanayi devrimlerine geç kaldık. Emin olun ki ortaya koyduğumuz bu vizyonla yeni sanayi devriminin tam merkezinde olacağız. İşte böyle yapacağız… Merak etmeyin, söylediğim gibi, bu dönüşümü gerçekleştirecek parayı da buldum. Altyapıyı kurguladık; planımız, projelerimiz ve insan kaynağımız hazır. Önce teknolojik yatırımları Türkiye’ye davet edeceğiz, endüstriyel altyapıyı dönüştüreceğiz, vizyonumuzu hayata geçireceğiz. Böylece Türkiye kalkınacak ve zenginleşecek. Daha da önemlisi, bu zenginlik tabana yayılacak. Halk zenginleşecek. Refah adil dağıtılacak. Güçlü bir sosyal devlet ile Cumhuriyetin ikinci yüzyılında, halkımızı hak ettiği refaha ulaştıracağız. Zengini zenginleştiren, fakiri fakirleştiren bu düzenin sonuna geldik artık. Yanımızda en iyi insanlar var. Elimizde olanaklar var. O zaman yapılacak tek bir şey kaldı: Kazanmak! İnanın başaracağız ve inanın kazanacağız! 6’lı masa hem Cumhurbaşkanlığını; hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çoğunluğu alacak. İzmir İktisat Kongresi’nin açılış konuşmasında, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bize miras olan şu cümleyi söylüyor: “Halkın sesi, Hakk’ın sesidir.” Biz, Cumhuriyet Halk Partisi’yiz, halkın sesiyiz, hakkın mücadelesini veriyoruz. Adalet istiyoruz. Açık konuşmak zorundayım. Önümüzde, aylar sürecek uzun mücadeleler ve ıstıraplar var. Korkunç kara propagandalar olacak. Çünkü medya ve kamu kaynakları onların elinde. Ama sonunda hak galip gelecek; halk galip gelecek. Bu her zaman böyle olmuştur. Çünkü halkın sesi, hakkın sesidir. Lamı cimi yok; bu zorba gidecek! Halktan çaldıkları her şey, yine halka dönecek. Zafer bizim olacak! Bunun için; doğrul milletim diyorum, doğrul milletim! Asla başını eğme. Ayağa kalkın gençler! Ayağa kalkın kadınlar! Ayağa kalkın çocuklar! Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! Söz veriyorum bu ülkeye hak, hukuk, adalet mutlaka gelecek! Ve söz veriyorum bu ülke yeniden doğacak. Söz veriyorum Atatürk’ün vizyonunu hayata geçireceğiz. Ve söz veriyorum yaşama sevincimizi geri alacağız. Çünkü, ancak biz kazanırsak Türkiye kazanır! Önce kendinizi alkışlayın! İktidara geliyorsunuz… İktidara geliyoruz iktidara! Haydi alkışlayın! Dünyanın gözünün içine bakın. Ve haykırın! Ey dünya! Türkiye senin ucuz iş gücü alanın olmayacak! Türkiye senin mülteci kampın olmayacak! Türkiye senin çöp depolama alanın olmayacak! Ben sana rakip olacağım! Sana rakip olmak için geliyoruz ey dünya, sana rakip olmak için ! Türkiye bir yıldız gibi parlayacak! Yeni Türkiye hayalimiz için yola çıkıyoruz! Hayırlı, uğurlu olsun… Haydi arkadaşlar, başlıyoruz! Başlıyoruz! Başlıyoruz!