Son haftalarda adaylığı çok konuşulmaya başlanan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na “Aday mısınız?” diye sordum; “Millet ittifakı olarak istişareden yanayız. Adayımızı dayatma ile değil müzakere ile belirleyeceğiz” dedi.
En sıcak gelişme ile başlayalım. Pandemi ve tam kapanma. Bu karar hakkında ne düşünüyorsunuz?
5 maskeyi dağıtmaktan aciz bir hükümetin Türkiye’yi getirdiği nokta… Ak Parti kongrelerinin vatandaşa maliyeti… Bu maliyetin bedeli maalesef ölüm… Her gün resmi verilere göre 300 – 350 – 390 kişi yaşamını yitiriyor.
Bu ölümlerin sorumlusu Sarayında oturan “malum kişi”dir. Üzülerek ifade edeyim vatandaş bu süreçte temel bir sorunu yanıtını da alamıyor. “Aşı nerede?”
Gerçekten de aşı nerede?
Parası ödenmediği için aşı mı verilmiyor, yoksa parası ödendiği halde aşılar ilgili firmalar tarafından Türkiye’ye mi gönderilmiyor? Çok bilinmeyenli bir süreçle karşı karşıyayız. Ama hepimizin bildiği bir gerçek var, bunlar artık Türkiye’yi yönetemiyorlar.
Bir de sözde Sağlık Bakanlığına bağlı “bilim kurulu” var. Bu kurulun ne yaptığı, hangi kararları aldığı ise bilinmiyor. Devlet sırrı… Kurul’da görevli bilim insanları ise üzülerek ifade edeyim dünyada alay konusu…
YASAĞIN AMACI GÜNDEM DEĞİŞTİRMEK
Son yasakla birlikte içki satışı da yasaklandı daha doğrusu belirsizlik var. Yasaklama konusunda ne düşünüyorsunuz?
İçki yasağının temel amacı gündem değiştirmek… Beceriksizliklerinin üstünü örtmek, 128 milyar doların nereye gittiğini sorgulatmamak… Biliyorsunuz Anayasada özel yaşamın gizliliği (madde 20) esastır ve güvence altına alınmıştır.
Ama bir “sivil darbe” dönemi yaşadığımız için Anayasa askıya alınmıştır. Hukuk sistemi çalışmamakta, yargı ise Sarayın denetimindedir.
SARAY LALE DEVRİ YAŞANIYOR
Türkiye'nin bugün temel sorunu nedir?
Türkiye yönetilmemekte, savrulmaktadır. Freni patlamış bir kamyon gibi yokuş aşağı gitmektedir. Yönetilmemenin faturasını ise 83 milyon ödemektedir. 21. yüzyılın Türkiye’sinde milyonlar “derin yoksulluk” yaşamaktadır. Bu yönetilmeme, savrulma sorunu iki farklı Türkiye yaratmıştır…
Sarayın Türkiye’si, halkın Türkiye’si… Sarayın Türkiye’sinde yaşayanlar “lale devri”ni yaşamaktadırlar. Saraydakilerin hiç biri halkın yaşadığı sorunları yaşamıyor, çünkü 3-4 yerden maaş alıyorlar. Oysa halkın Türkiye’sinde ise, acı, gözyaşı, yoksulluk ve derin bir adaletsizlik vardır.
Ekonomide her alanda rakamlar iç açıcı değil. Ve pandemi bu tabloyu daha ağırlaştırdı. İktidar bütün bunların farkında değil mi?
“Tek kişilik hükümet” olarak adlandırılan (Sayın Mehmet Uçum’un tanımı) bu rejimde, gerçeklerin bilinmemesi mümkün değildir. Sorun, gerçekler bilinmesine karşın önlem alınamamasıdır. Çünkü sorunu yaşayanlarla sorunu çözecekler arasındaki bağ kopmuştur.
Malum kişi sorunlar altında ezilmekte, çözüm üretememektedir. Çünkü malum kişinin çözüm üretme yeteneği ve kapasitesi yoktur. Açıkça söylemek gerekirse, Saray artık çözüm üreten değil, sorun üreten bir merkeze dönüşmüştür.
Pandemi tüm toplumu etkiledi. Ama şu var, pandemide halka yapılan yardım ile iktidara yakın şirketlere yapılan yardım ve getirilen indirimler arasında büyük makas farkı var. Sanırım iktidar kaynak kullanımında halkı değil kendine yakın şirketleri tercih etti. Ne dersiniz bu konuda?
Ekonomik kriz pandemiden çok önce başlamıştı. 11 Ağustos 2018’de İstanbul’da yaptığım basın toplantısında ekonomik krizden çıkışın anahtarını 13 madde halinde açıklamıştım… Ama önlem alınmadı. Daha sonra süreç ekonomik krize dönüştü, bugün ise bir ekonomik buhranla karşı karşıyayız.
Bu süreçte alınması gereken önlemleri de 18 Mayıs 2020 tarihinde yaptığım basın toplantısında 16 madde halinde açıkladım… Ama maalesef “Erdoğan Şahsım Hükümeti” gerekenleri yapmadı. Herkesten fedakarlık isteyen malum kişi yandaşlarından fedakarlık istemedi… Onları dolarla, avroyla beslemeye devam etti.
Toplamı 50 kişiyi geçmeyen bir azınlığa yaklaşık 54 milyar TL ödeyenler, 83 milyon yurttaşa ne verdiler?
128 MİLYAR DOLAR HEPİMİZİNDİR
“128 Milyar Dolar Nerede?” sorusunu CHP gündeme getirdi ve sormaya devam ediyor. Bu, neden önemli CHP için?
Sadece CHP için değil, Türkiye için, 83 milyon vatandaşın, tüyü bitmemiş yetimin hakkı için çok önemli. Çünkü 128 milyar dolar sarayın ve saray beslemelerinin parası değil, o para 83 milyonun parasıdır. Ve bu paranın nereye gittiğini hala bilmiyoruz.
Kimlere hangi gerekçelerle peşkeş çekildiğini de bilmiyoruz. Ama günü gelecek öğreneceğiz… Düşünebiliyor musunuz bu sorunun sorulması “cumhurbaşkanına hakaret” sayılıyor. CHP il ve ilçe merkezlerindeki afişler indiriliyor, “bu soru sorulamaz” deniliyor. Ama biz bu soruyu sormaya devam edeceğiz. Çünkü bu para 83 milyonun.
Hak arama hakkı yok sayılıyor...
Herhalde hak aramanın hakaret olarak görüldüğü dünyadaki tek ülkeyiz. Bu soru, saray ve beslemelerinin Türkiye’ye maliyetini göstermesi açısından da önemlidir. Ayrıca bu soru, saray ve beslemelerinin kimler için çalıştığını da göstermektedir. Açıkça söylemek gerekirse Saray, bir avuç beslemeye hizmet etmektedir.
ERDOĞAN ÜLKE İÇİN GÜVENLİK SORUNUDUR
Sorun alanlarından birisi de dış politika. ABD Başkanı Biden 1915'de yaşanan tehcir için "soykırım" dedi. Sizce bunu neden kullandı Biden ve hükümet neden alttan aldı bu konuda?
Türkiye son 19 yılda dış politikasında ciddi bir eksen kayması yaşadı. “Yurtta barış dünyada barış” – “başka ülkelerin iç işlerine karışmama” – “Arap dünyasına saygı ve iç işlerine karışmama” – uygar dünyanın bir parçası olma - gibi pek çok ilkeden vazgeçti…
Dış politikasını “ihvan” endeksli yapmaya çalıştı… Ve bunun sorunu olarak da uluslararası saygınlığına büyük gölge düştü. Dış politikada kazandığı pek çok mevziyi kaybetti. Hemen hemen her ülkenin hedefi haline geldi.
O yüzden diyorum ki: Erdoğan, bir güvenlik sorunu hale gelmiştir. Egemen güçlere karşı Türkiye'nin çıkarlarını savunacak noktada değildir. Gerçek budur.
“Malvarlığının hesabını vermekten korkan” bir kişinin ortaya çıkardığı bu tablo maalesef Türkiye’ye büyük maliyetler çıkardı. Bu maliyetlerden en önemlisi Doğu Akdeniz karbon yataklarının çıkarılması için oluşturulan Forumda Türkiye’nin ve KKTC’nin dışlanmasıdır. İkincisi ise Biden’ın “soykırım” sözcüğünü kullanmasıdır.
Öte yandan 21. yüzyılın saygın ülkeleri “totaliter” yönetimlere mesafeli durmayı ilke dinmiş durumdalar.
Medya muhalefetin başarısız olduğunu ifade ediyor. Başarısız mı muhalefet?
Muhalefet başarılı… Bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Sadece bir örnek vereceğim. Eskiden Erdoğan grup toplantılarını salı günü yapardı. Şimdi grup toplantılarını çarşambaya kaydırdı.
Neden?
Çünkü muhalefete yanıt vermek için… Gündemi Erdoğan’ın şahsım hükümeti değil, muhalefet olarak biz belirliyoruz. Tüm zorluklara baskılara karşın…
SANDIKLA GELDİLER SANDIKLA GİDECEKLER
İktidarın kaybedeceği seçimi yapmayacağı söyleniyor. Bu mümkün mü?
Erdoğan sürekli iktidarda kalmak isteyebilir. Bunun temel nedeni ise kendisinin ve çevresinin çok kirlenmesidir. Bir kirlenenler koalisyonu ile karşı karşıyayız.
Kirli bir otoriter yönetimi bu ülkenin gençleri verecekleri oylarla gönderecekler. 2023’te ilk kez oy kullanacak gençlerin sayısı 6.300.000… Bu rakam Erdoğan’ın korkulu rüyasıdır.
Ama kimsenin kuşkusu olmasın sandık önümüze gelecek ve halkımız demokratik yollarla bir otoriter rejimi yolcu edecek. Bu işin kuralı budur.
Son dönemde adaylığınız gündeme gelmeye başladı. Aday mısınız?
“Millet ittifakı” demokrasiyi ve dolayısıyla “istişareyi - ortaklaşmayı” savunan bir kültüre sahip… Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecine girdiğimizde elbette oturup konuşacağız. Bizde “cumhur ittifakı”nda olduğu gibi bir dayatma ya da teslim olma kültürü yok.
O ittifak (cumhur) otoriter bir yapıyı benimsiyor, millet ittifakı ise demokrasiyi benimsiyor ve savunuyor. Her şeyi demokratik kurallar içinde yaşayarak geçireceğiz, kimsenin endişesi olmasın.