Gündem

CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik: Kent yoksulluğunu yönetmeyecek, ortadan kaldıracağız

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanlığı’nın dokuzuncusunu düzenlediği Kent Yoksulluğu sempozyumlarının Çekmeköy buluşmasında Türkiye’nin yaşadığı ekonomik kriz ve gelir dağılımındaki eşitsilikler konuşuldu. Buluşmada açılış konuşması yapan CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik “Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, kamucu, halkçı uygulamalar en üst seviyede gerçekleştirilerek kent yoksulluğunu yöneten değil, ortadan kaldıran bir anlayışı hep birlikte iktidar kuracağız” dedi.

Abone Ol

CHP İstanbul İl Başkanlığı’nın Çekmeköy Turgut Özal Kültür Merkezi’nde düzenlediği Kent Yoksulluğu buluşmasına CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve İl Yönetimi, Çekmeköy Belediye Başkanı Orhan Çerkez katılırken,  moderatörlüğünü DİSK eski Genel Başkanı Rıdvan Budak’ın yaptığı panele konuşmacı olarak tarihçi Prof Dr. İlbet Ortaylı, İBB Meclis Üyesi Oğuz Demir ve İstanbul Planlama Ajansı  (İPA) Başkanı Buğra Gökce katıldı.

“BUGÜNKÜ YAŞADIĞIMIZ SONUÇ AKP’NİN RANTA DAYALI EKONOMİK MODELİDİR”

Programda açılış konuşması yapan Çelik, İstanbul’da kent yoksulluğundan etkilenen gruplarla bir araya geldiklerini belirterek “Onların sorunlarını konuştuk. Ama sadece o sorunları konuşmakla yetinmedik, aynı zamanda bunları birer rapora dönüştürerek çözümleriyle ilgili neler yapabileceğimizi planladık ve planlamaya devam ediyoruz” dedi.  

“Bugün yaşadığımız sonuç bugün Türkiye'nin içerisinde bulunduğu durum, gün geçtikçe zayıflayan ekonominin sebebi 1980’lerden itibaren küresel ölçekte adım adım örülen neoliberal politikalardır. Yirmi yıllık AKP iktidarının inşaat ranta dayalı ekonomik modelidir. Ne yazık ki muhtaçlaştırma politikalarıyla Türkiye adım adım bir ekonomik yıkımın içerisine sürüklendi” diyen Çelik sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Cumhuriyet Halk Partisi bu neoliberal politikaların karşısına sosyal demokrat uygulamaları koyacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bu muhtaçlaştırma politikalarının karşısına sosyal adaletin sağlandığı, sosyal devlet anlayışının egemen olduğu bir Türkiye'yi koyacağız. Yani Cumhuriyet Halk Partisi yoksulluğu yöneten değil, yoksulluğu bitiren bir Türkiye'yi inşa edecek. Tarımda, teknolojide ve sanayide üreten bir Türkiye'yi hep birlikte inşa edeceğiz. Vergide adaletin sağlandığı, gelir dağılımında adaletin sağlandığı bir Türkiye'yi hep birlikte inşa edeceğiz. Çok kazanan, çok vergi ödediği, yani bugünün tam tersine çok kazanan, çok vergi ödediği, az kazananın az vergi ödediği bir düzeni Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında hep birlikte tesis edeceğiz. Bu ülkede eğitimde fırsat eşitliğini hep birlikte sağlayacağız. Ve sağlıkta fırsat eşitliğini de Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında hep birlikte sağlayacağız.”

“BİZİM SOLCULUĞUMUZ ÇOCUKLARA EŞİT BİR EĞİTİM FIRSATI SAĞLAMAKTIR”

Toplumun uzun yıllardır kimlik siyaseti üzerinden kutuplaştırıldığını ve sağ sol kavramlarının yanlış bilindiğini belirten Çelik  “Çok uzun yıllardır ne yazık ki inançlar, değerler, etnik kökenler üzerinden bu toplum kutuplaştırıldı. Sağ sol kavramları hep bu zeminlerin üzerine oturtuldu. Sağ sol kavramları, çok kazanandan çok vergi almak, az kazanandan az vergi almak bizim solculuğumuz ve sosyal demokratlığımız bu ülkenin çocuklarına eşit bir eğitim fırsatı sağlamak bizim solculuğumuz ve sosyal demokratlığımız bu ülkenin insanlarına bir adil düzeni tesis etmek bizim solculuğumuz ve sosyal demokratlığımız. Dolayısıyla bu anlayışla Türkiye'yi de kimlik siyasetinden arındırıp bu topraklarda toplumsal barışı hep birlikte egemen kılacağız. Bu toprakların gerçek demokrasiyle tanıştıracağız. Ve herkes için ve hayatın her alanında kadınlar için, gençler için, adaletin sağlandığı bir ülkeyi hep birlikte tesis edeceğiz.” diye konuştu.  

“KENT LOKANTALARIYLA UCUZ GIDAYA ERİŞİMİ SAĞLIYORUZ”

İstanbul’da yönettikleri belediyelerde yapılan sosyal demokrat uygulamalara örnekler veren Çelik, şöyle konuştu:

“Bugün birileri vatandaşı bir kuru ekmeğe muhtaç bırakıyorsa emekliyi on iki bin liraya, asgari ücretliyi on yedi bin liraya mecbur bırakıyorsa bugün büyükşehir belediye başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu öncülüğünde Kent Lokantalarıyla vatandaşın ucuz gıda erişimini ucuz gıdaya erişmesini sağlayan bir anlayışta vardır. Bugün emeklilerimiz için pazar desteği, kentsel dönüşüm desteği, çocuklarımız için halk süt desteği, öğrenciler için öğrenci yurtları, anneler için anne kartlar. Çocuklar için kreşler, işsizlik için, gençlerin işsizlik sorununa çözüm bulmak için bölgesel istihdam ofisleri her gün ücretsiz dağıtılması, öğrencilere verilen burslar. Çiftçilere verilen tarım desteği bu kamucu, halkçı belediyecilik uygulamalarının sadece bir kısmıdır. İstanbul'da, Çekmeköy Belediyemizle birlikte ilçe belediyelerimizle çocuklara beslenme çantası desteği, emekli Evleri'nde, emeklilere bir liraya kar verilmesi, aş evlerinde, kent yoksunluğundan etkilenen ailelere, gıda dağıtımı, çocuk kreşleri, pazar destekleri, kentsel dönüşüm gibi uygulamalarla kamucu halkçı belediyeciliktedir.”

 “TÜRKİYE’DE EN ZENGİN %20’LİK KESİM TOPLAM GELİRİN YARISINI ALIYOR”

“Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ifade ettiği gibi Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir” diyen Çelik “Cumhuriyeti kuran partide, Cumhuriyet Halk Partisi de, kimsesizlerin, kimsesidir. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, kamucu, halkçı uygulamalar en üst seviyede gerçekleştirilerek kent yoksulluğunu yöneten değil, ortadan kaldıran bir anlayışı hep birlikte iktidar kuracağız” ifadelerini kullandı.

Konuşmanın ardından Eski Milletvekili ve DİSK eski Genel Başkanı Rıdvan Budak’ın sunumunda panele geçildi.

Panelde konuşan İPA Başkanı Buğra Gökce gelir dağılımı üzerinden Türkiye’nin yaşadığı yoksulluğa dikkat çekerek “TÜİK’in gelir dağılımına ilişkin yayımladığı istatistiklere göre Türkiye’de en zengin %20’lik kesim toplam gelirin yarısını alıyor.

TÜİK’in 2023 yılına ilişkin yayımladığı istatistiklere göre, en yüksek fert gelirine sahip %20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 1,8 puan artarak  %49,8'e çıkarken, en düşük gelire sahip % 20'lik grubun aldığı pay ise 0,1 puan azaldı ve %5,9 oldu. Bir başka deyişle en zengin %10’un geliri en yoksul %10’un gelirine göre 15 kat daha fazla oldu.Toplumun en yüksek gelire sahip olan %10’unun geliriyle en düşük gelire sahip olan %10’unun geliri arasındaki fark bir önceki yıla göre %5,6 oranında açıldı. Bir başka deyişle en zengin %10’un geliri en yoksul %10’un gelirine göre 15 kat daha fazla oldu” diye konuştu.

Panelde konuşan İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis üyesi ekonomist Oğuz Demir ise Türkiye ekonomisinin geldiği noktanın nedenlerini ve çözüm yollarını anlattı. 

 “BU İKTİDAR SİZİN CEBİNİZDEN ALIP BAŞKASININ CEBİNE KOYUYOR”

Yoksulluğu gösteren beslenme, barınma, eğitim ve sağlık gibi göstergelerin olduğunu belirten Demir, örnekler üzerinden Türkiye’nin ekonomisine ilişkin şunları söyledi: 

“Bu ülkede bizim hep beraber ürettiğimiz değerin adına biz milli gelir diyoruz. Çalışıyoruz, üretiyoruz, emekçi olarak üretiyoruz. Sermaye sahibi olarak üretiyoruz, iş insanı olarak üretiyoruz. Gidiyoruz, üretiyoruz. Ve ortaya çıkan dağılımı bizim nüfusumuza bölüyoruz. Türkiye İstatistik Kurumu diyor ki kişi başı gelir on dört bin dolar. Şimdi ben kalıcı bir hesap yapayım. On kırkla çarptım. İşte ayda altmış bin liraya geliyor. Ama bu kişi başı. Hane başı değil. Evde dört kişiyseniz ne kadar olacak? İki yüz kırk bin lira olacak. Giriyor mu iki yüz kırk bin lira? Girmiyor. Nerede bu iki yüz kırk bin lira girmez. Nasıl olur? Sizin iki yüz kırk bin liranızın yüz kırk bin lirasını alıyor bu iktidar. Tamam mı? Bir başkasını cebine koyuyor. Önce anlamamız gereken yer burası. Sonra bize de şöyle diyor: Ama ben yol yaptım. Ama ben köprü yaptım. Ya bunu benim cebimden almadan yapmanın bir yolu yok mu? Yani illa bunu benim cebimden alıp bir başkasının cebine koyarak mı yapmak zorundasın? Çözüm dediğiniz kısım da aslında burada başlıyor. Biz gittiğimiz her yerde bunu anlatmaya çalışıyoruz.”

İBB’nin sosyal yardım politikalarına vurgu yapan Demir, çözümün bu uygulamalarda olduğunun altını çizerek “Biz bu ülkenin yoksuluna, orta sınıfına, sadece yoksulluğa da değil yani hem sosyal yardım yapıyor hem sosyal hizmet yapıyor. Sizin üzerinizdeki yükü hafifletmiş. Şimdi biz bunu ne kadar ne yapıyoruz? İstanbul Büyükşehir Belediyesi bir sene boyunca harcadığı parayı düşünün. İstanbul Büyükşehir Belediyesi dönün iki yüz on beş milyar lira değil de Cumhuriyet Halk Partisi'ne Ekrem İmamoğlu'na on bir trilyon verdiğinizi düşünün. İki yüz on beşle bunu yaptı. On bir trilyon verdiğinizi düşünün. İşte o on bir trilyon insanların üzerindeki yükü hafif hafifletecek. Çünkü önceliği yoksul olacak. Önceliği orta sınıf olacak. Önceliği genç olacak. Önceliği barınma hakkı olacak” dedi.  

Sarıyer’de katıldığı program sonrası panele katılan Tarihçi, yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı da konuşmasında şunları söyledi:

“Çok önemli bir olaydır. Toplumlarda bölünmeler vardır. Yapayına dikeyine. Yatayına bölüme gelir dağılımına göre mülkiyete göre daha güzel bir ifadeyle üretim araçlarının elde tutmana görevi. Yani araçlara kimi alet erdevat giriyor. Buna organik enerji hayvanlar giriyor. Anormallik enerji giriyor. Elektrik santrali falan. Ve bizati tabii her şeyden evvel de üretici insan giriyor. Üretici insan deyince de iş tabii çok basit değil. Çünkü karşınızda tamamıyla diskalifiye veya kalifiye olamamış diskalifiye elemanlar var. Bu 20 ve 21’inci yüzyılın büyük problemi onu yaşayacaksınız. Yani bunu nasıl atlatacaksın ona bakacaksın nasıl bundan az yara alacaksın ona bakacaksın bu çok kaçınılmaz bir şey. Yani eğer birtakım teknik değişimler 20 yüzyılda bilimsel reform olmadı. Yani en önemli şey Einstein'ın fizik teorisi bakışı bile. Hemen karşısına bir muhalif teori çıktı kuantumcular ikisi gidiyor. Yani bu 21 yüzyılda da böyle gider. Bunlar gerçek bilimsel devrimler değiller. Size söyleyeyim yani hiçbiri ne Dekart’ın kine benzer, ne de Newton’un yerçekimi teorisine benzer. Gerçek üretimi arttıracak bilimsel devrimler değildir. Tıp’ta bir ölçek ilerleme vardır bunun ne olacağını göreceğiz. Şimdi teknik devrimler çok önemli bir şey hayatımızı değiştirdi. Buna bilimsel devrim diyemeyiz bu teknik devrim. Bu teknik devrimin kim ele geçiriyor? Bunu nasıl yapıyor? Bundan dolayı insanların çoğu çalışan, üretim mekanizmasının başında oturan insanlar ne gibi vaziyete düşüyorlar, yoluna devam mı ediyor? Paldır küldür aşağıya mı düşüyor işe yaramaz bir şekilde. Bu çok önemli bir şey.”