CHP iktidara gelirse Britanya politikası ne olacak?
CHP’de iç tartışmaların ve alınan kararların ne oranda metazori ne oranda dikte ne oranda oydaşma yöntemleri ile alındığının elimizde bir kanıtı yok. Ama bu eksiklik tartışma kültürü sorunundan mı, şeffaflık eksikliğinden mi yoksa öncelik sorunundan mı kaynaklı bunu bilmek zor.
CHP iktidara gelirse Britanya politikası ne olacak? Bilen var mı? Ya da kendileri tam olarak biliyorlar mı? Benden söylemesi İngiliz İşçi Partisi iktidar olur ise Türkiye ile yaptığı silah anlaşmalarını gözden geçirecekmiş. Aynı anda bu iki yapı iktidar olabilir diye söylüyorum…
Son yıllarda BREXİT meselesi yüzünden dünya gündeminde çok da hoş bir şekilde anılmayan Birleşik Krallık, özellikle son günlerde yaşanan, doğrudan olmasa da dolaylı bir şekilde BREXİT’in etkisi ile meydana gelen petrol ve karbonmonoksit krizleri ile gündemi meşgul etmekte. Çok emimin bunlar Türkiye’de kimileri için fırsat olarak görülürken kimileri tarafından da alay konusu edilmektedir. Normal şartlarda ülkeyi birçok anlamda bilinmeze sokan ve de bunu üst üste birçok sefer yapan Muhafazakar (Conservative Party) Parti’li Başbakan Boris Johnson’ın koltuğunun sallanması lazım. Hoş sallanıyor da ama şu anda yıkılacağına yönelik çok da büyük göstergeler yok gibi. Bunun en temel nedenlerinden birisi hiç şüphesiz dağınık, şu anda çok kutuplu gibi gözüken ve de liderlik bazında kolaylıkla siyasal hayvan (political animal) olarak tarif edeceğimiz Johnson ile baş edemeyecek İngiliz İşçi Partisi (The Labour Party) gibi görünmekte. Her ne kadar bu durumda İşçi Partisi’nin 2020 yılından beri liderlik koltuğunda oturan Keir Starmer sorumlu gibi duruyor olsa da bütün bunların altında tarihsel ve ancak sosyo-politik analizler ile açıklanacak derin gerekçeler bulunmakta. Ama ben bugün haddimi ve de uzmanlık alanımı züppe bir şekilde aşmaya çalışarak bu nedenleri biliyormuş gibi yapmayacağım. Aksine yeni şahit olduğum bir gerçekliği, Türkiye’nin gerçekliği ile karşılaştırmaya çalışıp, Türkiye hakkında birkaç kısa kelam etmeye çalışacağım.
İNGİLİZ İŞÇİ PARTİSİ KONFERANSI DENEYİMİ
Geçtiğimiz aylarda Londra Lambeth bölgesi Belediye Başkanı İbrahim Doğuş’un girişimi olan ve onun öncülüğünde devam eden CEFTUS ve de SME4-LABOUR himayesinde İngiliz İşçi Partisi yıllık geleneksel konferansında Türkiye üzerine konuşma yapmak adına Brighton’a davet edildim. Bu işler ile çok ilgisi olmayan bir Türkiyeli için İngiliz İşçi Partisi Konferansı, bu konferansta Türkiye konuşulması gibi konular abesle iştigal görünebilir ve birazdan okuyacağınız satırların sizi daha da şaşırtacağını söyleyerek bu hissinizi bir nebze olsa bastırmanızı rica edeceğim.
Konuşma davetini aldıktan sonra öncelikle internette parti “konferansı” nedir diye kısa bir araştırma yaptım. Sonuçta ben tıpkı diğer Türkiyeliler gibi parti “kongresi” geleneğinden gelmekteydim. Genellikle iki gün süren, çok istisnai durumlar haricinde tek genel başkan adayının olduğu, genel başkanların konuşması harici kimsenin konuşmasının dinlenmediği, delege ağasının yarı tanrı, iki günün sonunda ise ya parti meclisi ya da merkez yürütme kurulu üyelerinin peygamber mertebesine çıkarıldığı bol erkekli ve çok sigaralı kongreler ile kıyasladığım zaman İngiliz İşçi Partisi konferansı benim açımdan oldukça ilginç bir deneyimdi. Yaklaşık bir hafta süren konferansın temel amacı başta Britanya ama bunun da ötesinde dünya siyasetini farklı yönleri ile ele almak, bu konudaki uzmanları dinlemek ve de onlar ile kimi önemli noktaları tekrar tekrar tartışmak. Hem parti üyelerinin hem de önceden konferansa kayıt yaptıranların katılabildiği bu bir haftalık eğitim kampı olarak da adlandırabileceğimiz organizasyon, esasında aynı zamanda da İşçi Partisi’nin olası iktidarında neyi nasıl yapmayı planladığını ya da planlamıyorsa da öğrendiği konsantre bir atmosfer.
Bu noktada Türkiye paneli öncelikle oldukça kalabalıktı diyebilirim. Mevcut parlamenter Siobhaın McDonagh tarafından yönetilen oturuma Gölge Göçmen Bakanı Bambos Charalambous dahil olmak üzere Türkiye ve de bölge ile ilgili dört ayrı mevcut milletvekili de konuşmacı olarak davet edilmişti. Konu ile alakalı derken sadece Türkiye’yi Londra’dan izleyen kişilerden bahsetmiyorum. Aksine seçim zamanları Türkiye’ye gözlemci olarak gelen, 2015 ve sonrasında Sur başta olmak üzere bölgede yaşanan olaylarda bölgede olan ve daha birçok önemli dönemeçte Türkiye ve de onun sınırlarında yer alan siyasi figürlerden bahsediyorum. İşte bu kişiler ile bir buçuk saate yakın Türkiye tartıştık. Dış politika, güvenlik, din, Türkiye - İngiltere ilişkileri ve de Erdoğan iktidarı hakkındaki olası senaryolar tartıştığımız konuların başında gelmekteydi. Kuşkusuz iktidar koltuğunda oturmamanın verdiği rahatlıkla başta Kürt meselesi ve de iki ülke arasındaki güvenlik anlaşmaları hakkında çoğu zaman real durumlardan ve de sınırlardan uzaklaşsalar da oldukça ilginç ve verimli bir oturumdu.
Gölge Göçmen Bakanı ve diğer parlamenterlerin, danışmansız ya da etrafında taraftarları olmadan dolaşması, mütevazi tavırları ve hepsinden de öte Türkiye başta olmak üzere dünyanın hemen hemen her köşesi hakkında konuşmaları ve de fikir alışverişinde bulunmaları gerçekten hayranlık bırakacak bir durumdu. Kuşkusuz en hayranlık uyandıran nokta parti politikalarının farklı paydaşlar ile tartışılarak olası bir iktidar için her zaman yenilenmiş ve de hazır durumda olmaya çalışmak. Ancak, yukarıda da değindiğim gibi bu bana iyi gibi gözüken durum elbette madalyonun sadece bir yüzü ve İngiliz İşçi Partisi’nin de yapısal birçok sorunu bulunmakta.
PEKİ CHP’NİN NEYİ EKSİK?
İngiliz İşçi Partisi ile CHP akran sayılırlar, birisi 1900 kuruluşluyken diğer 1919. İkisi de belirli bir mücadelenin meydana getirdiği siyasal yapılar. Hoş birisi devlet kuran parti özelliğini taşırken diğeri devletin sınıfsal ve de siyasal kast sistemine “yumuşak” bir karşı çıkışın sembolü konumunda. Elbette farkları benzerliklerinden daha fazla ama 2021 yılı için benzer misyonlara ya da hedeflere sahipler; iktidar olup ülkeyi gittiği yönden geri döndürmek ve hem içeride hem de dışarıda bir revizyon sağlamak. Ancak bunu yapmak isteyen CHP buna ne kadar hazır. Politikyol ya da benzer mecralarda yapılan Kemalizm, revizyon, AKP sonrası prensipler tartışmaların ötesinde CHP’nin iktidarı ele aldığında neler yapacağı konusunda kendi iç tartışmalarının ne seviyede olduğunu ne yazık ki bilmiyoruz. Ya da bu tartışmaların ne oranda metazori ne oranda dikte ne oranda oydaşma yöntemleri ile alındığının da elimizde bir kanıtı yok. Bu, esasında kapılarını halka açtığını iddia eden bir yapı için çok büyük olmasa da bir eksiklik. Ama bu eksiklik tartışma kültürü sorunundan mı, şeffaflık eksikliğinden mi yoksa öncelik sorunundan mı kaynaklı bunu bilmek çok zor. Ama bir şeylerin hala bütün değişimlere karşı eksik olduğu da aşikâr. Peki bu eksiklik iktidar olmayı engellerimi? Elbette hayır, çünkü iktidar olmak sadece iktidarı hedefleyen yapı ile alakalı bir durum değil. Peki bu eksiklik iktidarda kalıcılığı sağlar mı? Kamımca en büyük ve cevabı çok da hoş olamayan sorulardan birisi de bu.
Sahi CHP iktidara gelirse Britanya politikası ne olacak? Bilen var mı? Ya da kendileri tam olarak biliyorlar mı? Benden söylemesi İngiliz İşçi Partisi iktidar olur ise Türkiye ile yaptığı silah anlaşmalarını gözden geçirecekmiş. Aynı anda bu iki yapı iktidar olabilir diye söylüyorum…
Bunlar da ilginizi çekebilir