Gökçe Gökçen Bugünlerde siyasetin ve medyanın özellikle ilgisini çeken gençler; bir yandan yüksek oy potansiyelleriyle, diğer yandan önceki kuşaklardan farklı davranış ve alışkanlıklarıyla gündemdeler. “Gençlik gelecek” sloganlarıyla, kendilerine yakıştırılan dinamizmle veya umutla bahsedilen gençlerle yalnızca konuşmaktan öteye giderek birlikte çalışmaya başladığınızda bu ülkeye ve hayata dair hayallerinin de hayal kırıklıklarının da bir günde oluşmadığı, umutsuzluklarının da bir günde ortadan kalkmayacağı gerçekliğiyle karşı karşıya kalıyorsunuz. “Gençlere Nasıl Ulaşırız?” Değil, “Gençlerle Birlikte Ne Yapabiliriz?” Sorusunu Sormak Adına ister “Z kuşağı” diyelim ister “gençler”, bugün oy potansiyeli nedeniyle siyasetin en çok konuştuğu alanlardan biri olabilir; ama bu ülkenin milyonlarca yurttaşı olarak sorunlarıyla, talepleriyle, hayalleriyle hayatın ve siyasetin nesnesi olarak değil, öznesi olarak da bilinmeyi ve tanınmayı hak ediyor. Önemli soru da burada karşımıza çıkıyor: “Gençlere nasıl ulaşırız?” değil, “Gençlerle ne yapabiliriz?” sorusuyla yola çıkmak; gençler için ne yapılacaksa tam da sorunların muhatabı olan gençlerin kararıyla ve gençlerle birlikte yapmak bugüne dek çok da tercih edilmeyen bir yol oldu. Teoride “Gençler yönetsin” diyenlerin gençlerin tecrübesizliği mazeretine sığındığı, en önemli pozisyonlarda 30’lu yaşlardaki yöneticileri gördüğümüz bir dönem hiç olmamışçasına davranıldığı bir dönemde genç kurtarıcılar aramak göründüğü kadar kolay değil. Cumhuriyet Halk Partili gençler, Gençlik Kollarının kurulduğu 1954 yılından itibaren tam da bu varlık mücadelesini sürdürürken Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan seçilmesiyle atama yerine kongre sistemi ve her kademede yüzde 10’luk gençlik kotasını da elde etmiş oldular. 2018 yılına gelindiğinde bu kota yüzde 20’ye çıkarılarak partinin daha çok genç başkan, yönetici ve seçilmiş gençle yoluna devam etmesi doğrultusundaki hedef pekiştirilmiş oldu. Gençlik Politikaları Nasıl Oluşturuluyor? “Gençlere nasıl ulaşırız?” değil, “Gelin, bizi eleştiriyorsanız değiştirin” demeyi ve “Gençlerle nasıl yönetiriz?” sorusunu sormayı tercih eden bu anlayış yönünde ekonomik buhranın en büyük yükünü çeken, işsizliğin toplum içinde saygınlığı da kaybetmek olduğunu bizzat yaşayan, kendini uçurumun kenarında hisseden ve özgürlüklerinin bir bir elinden alındığını gören gençler için politikalar, tam da o gençlerle birlikte üretilir hale geldi. Yaptığımız çalışmalarda gençlerin bugünlerde neleri sevdiğinden çok, gençlerin geceleri uyuyamama sebepleri üzerine gittik. Bu kapsamda gençlik alanında çalışan sivil toplum örgütleri ve aslında gençlerin çoğunluğunu oluşturan örgütsüz ya da küçük gruplar halinde örgütlenen gençlerle halen devam ettiğimiz görüşme ve toplantılar düzenledik. Doğrudan ve dolaylı olarak politik fikirlerini aldığımız gençlerin sayısı 2020 Ağustos’tan bugüne 2000’e varırken bu görüşmelere her düşünceden ve her bölgeden gencin katılımına özen gösterdik. Bu görüşmelerin ardından gençleri, meslekleriyle ve yaşadıkları sorunlarla gruplandırarak konu temelli çalıştayların ve yalnızca sorunlara değil, çözümlere dair de raporlamaların yapıldığı “Hep Birlikte” projesini başlattık. Çalıştayların organizasyonu ve tüm bu süreçlerin yönetiminde hukuk, ekonomi, eğitim, karşılaştırmalı politikalar, basın gibi çalışma grupları kurarak Gençlik Politikaları Platformu’nu tamamen gençlerin oluşturduğu ve konu temelli çalışan bir yapı haline getirdik. Gençlerin Yaşamak İsteyecekleri Bir Türkiye Yaratmak Bu çalışmalarda gördüğümüz temel bir mesele, artık neredeyse herkesin yurt dışında yaşama hayali kuruyor olması. Yakında yayımlayacağımız beyin göçü raporunda ortaya koyacağımız üzere beyin göçünün yalnızca Türkiye’yi ve buradaki hayatı tamamen geride bırakmak isteyen ya da olağanüstü başarılı bir hayatı diğer her şeyin önünde tutanların değil, ihtiyaçlarını karşılayacağı ama sevdikleriyle mutlu da olacağı bir yaşam sürmek isteyenlerin ve her şeye rağmen Türkiye için bir şeyler yapmak isteyenlerin dahi başvurmak zorunda kaldığı bir yol olması büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Bu yüzden yurt dışına göçe tek yönden bakmamakta ve gençlerin Türkiye’de kalmak isteyeceği bir hayatı nasıl inşa edeceğimizi kurgulamakta fayda bulunuyor. Yani mesele gençleri bir şekilde Türkiye’de tutmak değil, gençlerin yaşamak isteyecekleri bir Türkiye yaratmak. Üç Temel Hedef (ve bir tane daha) Gençlerin anlatımları doğrultusunda üç temel hedef belirledik. Birincisi; gençler, ekonomik buhranın kötü etkilerini en çok yaşayan kesim. İş aradığında tecrübe istenen, ancak tecrübeyi iş bulamadığı için edinemeyen; stajda ücretsiz, iş yerinde yasal haklarından mahrum çalıştırılan ve işsizlik riski nedeniyle haklarını arayamayan; yarınını planlayamayan, bir aile kuracaksa evlilik ve çocuk masraflarını karşılayamayacağını düşünen, iş bulsa da kendi alanı dışında çalışmaya mecbur bırakılan kesim. Bu nedenle ilk olarak “Gençler İçin İstihdam Seferberliği”ne ihtiyaç var. CHP’nin 2018 seçim bildirgesinde olduğu gibi gençlerin istihdamını, ücretli stajını, eğitim desteğinin garantisini sağlayacak; tüm organize sanayi bölgelerinde iş garantili teknoloji liselerinin kurulacağı bir “Gençlik Garantisi”ne ihtiyaç var. Gençlerin güvenceli istihdamını sağlayacağız. İkincisi; gençlerin eğitim sisteminin nesnellik ve bilimsellikten uzak olmasından, sınav ve eğitim sistemlerinin sürekli ve siyasi nedenlerle değişmesinden, dinin belli bir anlayışı doğrultusunda empoze edilen anlatılarla dolu bir sistemden şikayeçi olduğunu gözlemliyoruz. Bu nedenle eğitim konusunda uzmanlaşmış akademisyenlerin; atanmış, atanmamış veya sözleşmeli öğretmenlerin ve özellikle öğrencilerin de görüşleri alınarak kurgulanacak yeni bir eğitim sistemine ihtiyaç var. Darbe ürünü YÖK’ün kaldırılmasına, üniversite rektörlerinin tüm bileşenlerin seçimiyle geleceği bir sisteme; üniversitelerin idari, mali ve bilimsel özerkliğine ihtiyaç var. Hak ettiğimiz eğitim sistemini kuracağız. Üçüncüsü; gençlerin özgürlüklerini her gün daha da kaybettiklerini, yargıya güvenmediklerini, tek bir kişide bütün yetkilerin toplanmasını doğru bulmadıklarını, sosyal medyada bir düşünce paylaşımından dolayı bile kendilerini sansürlediklerini gözlemliyoruz. Gençlerin tabuların olmadığı, her düşüncenin tartışmaya ve dikkate değer görüldüğü bir ortamda ifade özgürlüklerini kullanabilecekleri bir düzene ihtiyaç var. Yargının bağımsız olduğu, herkesin hiçbir ayrım gözetmeksizin eşit olduğu bir sisteme ihtiyaç var. Güçlendirilmiş demokratik parlamenter sisteme ihtiyaç var. İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasına ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin hayata geçmesine ihtiyaç var. İnternette özgürlüğe, internetin hızlı ve erişilebilir olmasına ihtiyaç var. Bu özgürlüğü getireceğiz. Son olarak ve hepsinin gerçekleşmesinde elzem gördüğümüz, gençlerin gençler tarafından temsili. Sorunları çözmek yerine pekiştirmek görevi gören siyaset, bize göre halkın sorunu ne ise onunla ilgilenmek ve bunları çözebilecek bir sistemi önce hayal, sonra inşa etmek zorunda. Evrensel vizyonla, dijital dönüşümde ve artık yalnızca gelecek kuşakları ilgilendiren değil, bugünün düzenini ve ekonomisini etkileyen iklim krizi gibi konularda politikalar, çocuklar ve gençlerin önderliğinde kurgulanmalı. Bu noktada “Halk bunu ister” ya da “Toplumun hassasiyetleri bu yönde” diye önümüze sunulan ön kabullerin birçoğunun artık halkın büyük bir kesimini yansıtmadığını kabul etmek, gençlerin bugün toplumun en az yarısını oluşturduğu gerçeğini benimsemek gerekir. Yani artık “halk”, basitçe zihnimizde canlanan “halk” değil. Yukarıda saydığımız konular ve daha birçok meselede gençlerin sorunlarını en iyi anlayacak, bunları en doğru yöntemlerle çözecek olanlar da gençlerdir. Hayatın her alanında yaş ayrımcılığına uğrayan gençler potansiyellerini fark ettikleri ve belli bir amaç uğruna örgütlendikleri; siyasetin de bunu benimsediği ölçüde sorunları en doğru yöntemlerle çözebilecek olan da gençlerin kendisidir. Darbe döneminden kalan anlayışla gençlerin örgütlenmesinin engellenmesi değil, tam aksine, gençlerin örgütlenerek sorunları ve çözümleri dile getirmesinin desteklenmesi çözümün anahtarı olacaktır.
  • CHP Gençlik Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı

Gökçe Gökçen, 24 Eylül 1991 tarihinde İstanbul, Bakırköy’de doğdu. Galatasaray Lisesi ve Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olan Gökçen, yüksek lisansını İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku programında “Fransa’da Olağanüstü Hal” konulu yüksek lisans teziyle tamamladı. Gökçen, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Doktora programını sürdürmekte ve yine Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı’nda araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır. Gökçen, 2010 yılında Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kolları’na katılarak ilçe ve genel merkez düzeyinde çeşitli görevlerde bulunmuş; 2018 yılında gerçekleştirilen 36. Olağan Kurultay’da Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi üyeliğine seçilmiştir. Geçtiğimiz dönem Cumhuriyet Halk Partisi İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini tamamlayan Gökçen, 2020 yılında 37. Olağan Kurultay’da yeniden Parti Meclisi üyeliğine seçilerek CHP Gençlik Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirilmiştir.