Manşet

Cennet ve cehennem

Abone Ol
Aşk ve nefret, bal ve kan, kahkaha ve gözyaşı, umut ve ölüm, neşe ve keder nasıl bu kadar iç içe olabilir? Bütün bu soruları Lübnanlılara sorabiliriz, yanıtını en iyi onlar verebilir, çünkü onlar cennet ve cehennemi bir arada yaşıyor yıllardır... Akdeniz’e uzanan masmavi kıyılara sahip, güneşin her mevsim insanın içini ısıttığı bir ülkede yaşamak nasıl bir duygu? Zirveleri bembeyaz karla kaplı yüce dağları, kadim sedir ormanları olan bir ülkede yaşamak ya da? Gecenin zifiri karanlığında roket ve silah sesleri ile uyandırılmak, fidye için insan kaçırmalarının olduğu bir ülkede çocuk büyütmek, henüz beş yaşındaki bir çocuğun dışarıdan gelen patlamaların havai fişek mi yoksa silah mı olduğunu ayırt edebildiği, çok erken büyümek zorunda kaldığı bir ülkede yaşamak nasıl bir duygu? Aynı mahallede yasayan komşuların birbirini yaraladığı hatta öldürdüğü, kontrol noktasından geçerken protokolün yaşayarak öğrenildiği, sabahın üçünde boynunda kalaşnikof asılı 6 yaşlarındaki bir çocukla göz göze gelindiği bir ülkede yaşamak nasıl bir duygu? Savaşların paramparça ettiği dünya güzeli kadim bir ülkede, dış güçlerin rekabet sahası haline gelmişken birlik olmak yerine komşunun komşuyla kavga ettiği bir ülkede yaşamak nasıl bir duygu? Aşk ve nefret, bal ve kan, kahkaha ve gözyaşı, umut ve ölüm, neşe ve keder nasıl bu kadar iç içe olabilir? Bütün bu soruları Lübnanlılara sorabiliriz, yanıtını en iyi onlar verebilir çünkü onlar cennet ve cehennemi bir arada yaşıyor yıllardır. Cennet ve cehennem ancak Lübnan’da bu kadar iç içe olabilir. FENİKELİLERDEN GÜNÜMÜZE ÇALKANTILARI BİTMEYEN COĞRAFYANIN ŞEKİLLENDİRDİĞİ İNSANLAR Tarih boyunca dış etkenler ve içteki farklı grupların çekişmesi arasında düşe kalka dengede kalmaya çabaladı hep Lübnanlılar. Bu toprakların eski sakinleri olan Fenikeliler; Mısırlılarla Mezopotamyalılar arasında kaldıkları halde nasıl zamanın en önemli medeniyetlerinden biri haline geldi? Bir zamanlar Yunanlarla Farslar arasında, sonrasında Haçlılarla Müslümanlar arasında kaldılar. Denizin ve dağların güzel oluşu kadar hayatın da zor olduğu bir ülke burası. Lübnan, dünya medeniyetlerinin üssü olan kadim bölgedeki en eski insan yerleşim yerlerinden bazılarının ev sahibidir. Yine de modern tarihte Lübnan, bağımsızlığını 1942'de elde etmiş olduğu halde, Fransız birlikleri 1946'ya kadar kalmış olsa da yeni uluslardan biri olarak kabul edilir. Denizi ve dağlarıyla, eğlence ve dinlenme avantajları nedeniyle "Orta Doğu'nun oyun parkı" olarak anılan bu güzel ülke, 1975'te başlayan ve 15 yıl süren iç savaşta derin yaralar aldı. Çoğu zaman yabancı güçler tarafından desteklenen birçok küçük grup arasındaki çatışmalar, tüm zenginliklerine rağmen, Lübnanlıların huzur ve refah içinde yaşamalarına engel oldu. Tarih boyunca birçok kez kültür, eğitim ve sanat merkezi olan bu toprakların sakinleri haklı bir gurur taşır. Beş bin yıl önce Fenikeli denizciler uluslararası zenginliği ülke kıyılarına çekerek, yirminci yüzyılda da Lübnanlı bankacılar ülkelerine kapital yığarak, ne kadar iyi tüccar ve girişimci olduklarını tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de ispatladılar. Modern Lübnan, Orta Doğu'da ticaret ve finansal hizmetler için önde gelen merkez haline geldi. Kleopatra’yı cezbeden dağların ve denizin ihtişamlı güzelliği, yüzyıllar sonra da turistleri Lübnan’a çekiyor. Nisan ayında dağda kayak yapıp, bir saatlik yolculuktan sonra Akdeniz’de yüzmek mümkün bu cennet ülkede. Bulunduğu bölge itibariyle stratejik bir öneme de sahip olan Lübnan’ın dağları ve vadileri yüzyıllardır baskıdan kaçanlar için bir sığınak haline geldi ve halktaki bağımsız ruhu besledi. Dolayısıyla nüfusun Fenikeliler, Yunanlar, Romalılar, Bizanslılar, Haçlılar ile Arap Yarımadası’ndan gelenlerin torunları, Çerkesler, Ermeniler, Filistinliler ve Suriyeliler ile çok sayıda etnik ve dini gruptan oluşması şaşırtıcı değildir. Bu grupların her biri kendi din ve kültürünü getirdi; ve her birinin mevcut Lübnan nüfusu üzerinde etkisi oldu. Sınırları içinde yaşayan birçok grubun çıkarlarını dengede tutarken sadece Orta Doğu'daki değil dünyadaki güçlü devletlerin etkisi altına almaya çalıştığı bu ülkenin zor kazandığı bağımsızlığını koruması da oldukça zor. Bunun bilincinde olan özgür ruhlu Lübnanlılar, zoru başarmak ve bağımsızlık için çabalamaktan vazgeçmiyor.