Orijinal Master Chef çevreci, sağlıklı, erişilebilir gıda meselelerine vurgu yaparken, Türkiye versiyonunda tüketim kültürünün bir aparatı. Etnik kimliklerimiz, söz ve davranışlarımız, sınıfsal farklılıklarımız yemek üzerinden yeniden inşa ediliyor; tıpkı siyaset gibi!  Biri gelip “TV’lerde bir yemek yarışması yapılacak, usta aşçılar, çaylaklar olacak ve izlenme rekorları kıracak” deseydi asla inanmazdık. Çünkü TV’lerde yıllar önce yapılan yemek programı denemeleri hüsranla sonuçlanmıştı. Fakat TV’lerdeki bu tür programlara dedikodu, kavga, tartışma, aşağılama gibi kavramlar girince işin rengi değişti ve rüya adeta bir gerçeğe dönüştü. Evet, Türk televizyon tarihinin belki de en başarılı programlarını yapan Acun Ilıcalı’nın İngiltere’den ithal ettiği Master Chef programı rekor seviye de izlenmelere ulaşıyor. Bu programın rekor kırmasında bana kalırsa en büyük etkenlerden biri Televizyonun bir araç olarak ulaşılabilir ve ucuz bir iletişim aracı olması geliyor. Zira dijital medya platformlarının arttığı ve kişiye özel ücretli yayın yaptığı günümüzde TV hala kolay erişilebilen araç. Dolayısı ile TV’ye kolay ulaşabilen bu geniş kitleye sunulan programlar da izlenme rekorlarına koşuyor. Acun’un programlarına göstergebilimsel açıdan baktığımızda analiz yapmak, programların algoritmasını çıkarmak kolaylaşabiliyor. Örneğin ‘Var Mısın yok Musun’ ile başlayan programlar serisinden Master Chef’e kadar aradaki bütün programları ele alalım. Yetenek Sizsiniz, Var mısın Yok Musun, Doya Doya Moda, O Ses Türkiye, Yemekteyiz, Survivor Panorama ve diğerleri… Adeta bir stadyum atmosferini andıran bu programlarda; adrenalin, sertlik, duygusal ve fiziksel şiddet, dedikodu, tezahürat, bağrışma, tartışma, kavga, dramatik hayat hikâyeleri karşılıyor izleyicileri. Hepsi neredeyse bütün programların değişmez özelliği. Programları izleyen sıradan bir kişi ister istemez yarışmacılardan birini ya da birilerini takım tutar gibi tutmak istiyor. Sosyal hayatta taraftar olmanın veya kutuplaşmanın en üst seviyede olduğu son yıllarda bu tür programlar da adeta turnusol kâğıdı görevi görüyor. Peki, Master Chef’te durumlar nasıl? Master Chef Türkiye’de seçilen şeflerin genel durumuna bakıldığında adeta bir Türkiye gerçeği karşılıyor bizleri. 3 şef var: Avustralya’ya göç etmiş Somer Sivrioğlu, İtalyan Şef Danilo Zanna ve Bolulu Şef Mehmet Yalçınkaya. Somer Şef, Batılı bir ülkeye giden ve oradaki kültüre adapte olmuş biri gibi duruyor. Batı görmüş hemen her vatandaş kendi ülkesindeki vatandaşa tepeden bakan, biraz kibarlık biraz da ego ile aşağılayan bir yaklaşım ortaya koyar. Batıdan aldığı özgüven ile Somer Şef, yarışmacılar tatlı tatlı eleştirip, espriler yapıyor. Sıklıkla özlü sözler paylaşan ve bazı yazarlardan alıntı yapan Somer Şef, Almanya’da yaşayıp ülkemize geldiklerinde hava atan gurbetçi tadında bir karakter. Yerli ve Milli Şef görünümünde karşımıza çıkan Mehmet Şef ise tam bir Türkiye özeti. Aile yapımızdan eğitim dünyamıza, siyasetten din ve sosyal hayatımıza kadar her yerde görebileceğimiz bir prototip Mehmet Şef. Sürekli agresif, hiçbir şeyi beğenmeyen, pesimist, bağıran, aşağılayan ve “ben çektim sen de çek” psikolojisini her daim hissettiren bir karakter. Hepimizin okul hayatında karşısına çıkan bir öğretmen, bir hoca veya aile büyüklerimiz gibi… Cesaretlendirmeyen eleştiren, hakaret ederek baskı kuran, sindirerek konuşmasını engelleyen, özgüveni saygısızlık olarak gören… Danilo Şef ise tam bir Batılı prototipi. Kırık Türkçesi ile bile kendisine güvenen, karşısındaki insanı motive eden, aşağılamadan eleştirilerde bulunan, sempatik ve güler yüzlü modern bir Batılı. İzlerken insanın Danilo şefe sarılacağı geliyor, Mehmet şefin azarlamaları ve aşağılamaları ile ortam buz kesiyor Somer şefin soğuk esprileri ile de ortam biraz normale dönüyor. Programdaki şefler yarışmacılara sıklıkla kızıp bağırıyor, yarışmacıların birbirleri ile kavga etmesini sağlıyor ve bütün bunlara ek olarak şeflere saygısızlık asla kabul edilmiyor. Elbette bu gergin ortam beraberinde rekabet ve ekran şiddetini getiriyor. Ayrıca yarışmacıların yaşamış oldukları dramatik hikayeleri, acılar, öfkeler de ekranda izleyiciye sıcak sıcak servis ediliyor. Bütün yarışmacılar seçilirken ülkenin hemen her şehrinden olmasına özen gösteriliyor. Bu hem izlenmeyi artırıyor hem de milliyetçi duyguların yeniden inşa edilmesine katkı sunuyor. Diyelim ki Mehmet Şef tarafından ‘gariban bir yarışmacı’ aşağılandı ve onuru kırıldı. Hoop, sosyal medya yıkılır, yarışmacı bir anda TT olur. Sonuç olarak program öylesine etkileşim alır ki YouTube’ta, İnstagram’da, yemek sipariş ederken dahi Master Chef reklamları ile karşınıza çıkıverir. Orijinalindeki Master Chef çevreci, sağlıklı, erişilebilir gıda meselelerine vurgu yapmayı amaçlarken, Türkiye versiyonunda tüketim kültürünün bir aparatına dönüşüyor. Etnik kimliklerimiz, söz ve davranışlarımız, sınıfsal farklılıklarımız yemek üzerinden yeniden inşa ediliyor; tıpkı siyaset gibi!
Editör: TE Bilisim