Manşet

Bir rüya için ağıt

Abone Ol
[1] Bu yüzdeler ‘‘kadınların evinde oturup çocuk bakmasının daha öncelikli ve kadının ilk önce anne olduğu’’ inanışına sahip kişiler ve kurumlar için oldukça yüksek gelebilir ancak Türkiye nüfusu TÜİK verilerine göre 83 milyon 614 bin 362 kişi ve bunun %49,9’unu (41 milyon 698 bin 377 kişi) kadınlar oluşturmaktadır.[2] Neredeyse nüfusun yarısı kadın olan bir ülke için istihdamın düşüklüğü bir problem teşkil ederken diğer bir problem ise kayıt dışı çalışmadır. Buraya kadar verilen veriler çok rahatlıkla ulaşılabilecek verilerdir fakat çalışma çağındaki nüfusa baktığımızda 2020 yılı için toplam nüfusun içindeki payı %67,7’dir. Peki ya çocuklar ve yaşlılarda durum nedir? 0-14 (çocuk olarak tanımlanan) yaş grubunun nüfusa oranı %22,8; 65 ve üzeri (yaşlı) yaştaki grubun nüfusa oranı ise %9,5’tir. Kadın işgücünün ve istihdamının düşük olmasının nedeni olarak genel görüş eğitim seviyesinin düşük olması ile ilişkilendirilmektedir. Aşağıdaki grafikte kadınların ve erkeklerin eğitim durumlarını göstermektedir. [caption id="attachment_167124" align="alignnone" width="689"] Kaynak: TÜİK, Ulusal Eğitim İstatistikleri Veri Tabanı, 2008-2020[/caption] Okuma yazma bilmeyen kadınların sayısı (1 milyon 652 bin 282 kişi) erkeklerinkine (262 bin 501 kişi) göre oldukça yüksektir. Evet, burada bilgiye erişim kadın açısından problemli görülmektedir. Ortaokul ve dengi meslek okullarına bakıldığında; neredeyse okuma yazma bilmeyen kadın-erkek farkına yakın sonuç çıkmaktadır. Yüksekokul veya fakülteyi incelediğimizde (erkekler 5 milyon 810 bin 351 kişi; kadınlar 5 milyon 196 bin 092 kişi) aradaki fark büyük oranda kapatılmış, yüksek lisans ve üzeri eğitimde ilerleyen yıllarda farkın kapatılması daha olası görülmektedir. O zaman lise ve üzeri mezun olan kadınların oranlarına bakarsak bu eğitimi almış olmasına rağmen işgücünde bulunup da istihdamda olmayan kadınlar ne yapmaktadır? Bu sorunun cevabını soruyu okuduğumuz an aslında ister istemez vermiş oluyoruz. Kadınlar, sosyal-kültürel sebeplerle özellikle evliliklerinde erkek egemen anlayış gereği iş yaşamına katılamadığı gibi aynı zamanda çocuk, yaşlı ve engelli bakımının ezici çoğunluğunu üstlenmektedir. Türkiye’de mevcut son veriler bize göstermektedir ki çocuk ve yaşlı nüfusunun toplam nüfusa oranı 32,3’dir. Her iki grubun ölçüldüğü toplam yaş bağımlılık oranı 2020 yılı itibari ile %47,7 seviyesine ulaşmıştır.  Yaş bağımlılık oranı ise çalışma çağındaki her bir bireye düşen yaşlı ve çocuk sayısını ifade etmektedir. Oranı sayısallaştırmak istersek çalışma çağındaki her 100 kişi, 14,1 yaşlı bakımını; 33,7 çocuk bakımına zaman ayırmaktadır. Bu zamanın çoğu çocuk ve yaşlı bakımında mı geçiyor? İlkokul bile okuyamamış bir kadınla yüksek lisans-doktora mezunu kadın aynı saatleri mi harcıyor? Alınan eğitimin ev içi bölüşümde etkisi ne noktadır diye soracak olursak aşağıdaki tabloda TÜİK’in yapmış olduğu Zaman Kullanım Araştırması bize bu konuda birkaç fikir verebilir. [caption id="attachment_167125" align="alignnone" width="693"] Kaynak: TÜİK, Zaman Kullanım Araştırması, 2014-2015[/caption] Eğitim seviyesine göre istihdam faaliyetine bakıldığında hiç okul bitirmemiş bir kadının istihdam edilmede harcadığı süre ortalama 23 dakika iken yüksekokul ve üzeri eğitim almış olan bir kadının harcadığı süre ortalama 3 saat 1 dakikadır. İstihdam faaliyeti ölçülürken sadece işte geçirilen zaman olarak değil aynı zamanda iş arama süreside dâhil edilmektedir. İstihdam edilmede eğitimin önemini görürken hanehalkı ve aile bakımına gelindiğinde aynı kadınlar süre olarak birbirine yaklaşmaktadır. Erkekleri istihdam ve hanehalkı/aile bakımı açısından incelediğimizde istihdamda daha çok zaman, bakım işlerinde kadına göre oldukça az zaman harcamaktadır. Eğitim seviyesindeki artış ev içi bölüşümünde hâlâ gözle görülür bir ilerleme yaratmamıştır. Tablodan görüleceği üzere bir okul bitirmemiş bir erkeğin hanehalkı ve aile bakımına ayırdığı süre 59 dakikayken yüksekokul ve üzeri eğitim almış bir erkeğin ayırdığı süre 1 saat 2 dakikadır. Sektöre göre istihdam edilenlere baktığımızda ise aşağıdaki grafik karşımıza çıkmaktadır. [caption id="attachment_167126" align="alignnone" width="690"] Kaynak: TÜİK, İşgücü İstatistikleri, 2021[/caption] Grafiği okurken dikkat edilmesi gereken husus yüzdeliklerde gerçekleşen hesaplamalarda erkek istihdam sayısı 18 milyon 968 bin; kadın istihdam sayısı 8 milyon 422 bindir. Tarımdaki istihdamın %61,34'ü; sanayideki istihdamın %75,82'si; inşaat sektöründeki istihdamın 95,46'sı; hizmetler sektöründeki istihdamın %66,25'i erkekler tarafından sağlanmaktadır. Dolayısı ile paylaşılan istihdamdaki kadınların tarımdaki payı %38,66; sanayideki payı % 24,18; inşaat sektöründeki payı %4,54; hizmetler sektöründeki payı %33,75’tir. Yani kadınların istihdamının erkeklerden düşük olmasının yanında ayrıca tarım ve hizmetlerde daha çok aktif olduğu; bu alanlarda daha düşük ücret ve daha niteliksiz işlerde çalışıldığı gözlemlenmektedir. Kadınlar günlük hayatın getirdiği sorumlulukları yerine getirebilmek için daha az çalışıyor, bakıma daha fazla zaman harcıyor bu yüzden istihdamda geçirilen süre erkeğe göre daha düşük seviyede gerçekleşiyor dolayısı ile iş hayatında tecrübe ve birikim yetersizliği ile karşı karşıya kalan kadınlar daha niteliksiz işlerde daha düşük maaşlara katlanıyorlar. Kazancı ortalamanın üstünde olan kadınlar bakım ve hanehalkı işleri için yardımcı tutabiliyorlarken bu yardımcıların çoğu da kayıt dışı çalışmayla görünmeyen emeğin bir parçası haline geliyorlar. Kadının evde, işte ve toplumda görünür kılmanın maalesef bir formülü yok! Yapılan işleri yapmayı bıraktıktan sonra ancak göremediğimiz emeğin değeri ortaya çıkmakta –ki ne acı… * İzmir Demokrasi Üniversitesinde, İktisat  Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi Kaynakça TÜİK. (2020). Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları, 2020. (21.05.2021) TÜİK. (2021). İşgücü İstatistikleri, I. Çeyrek: Ocak - Mart, 2021. (21.05.2021) Not: Bir Rüya İçin Ağıt (Requiem for a Dream)  başlığını Hubert Selby’nin romanından esinlenerek kullandım. Romanın konusu ile yazının konusu birbirinden farklıdır. [1] (TÜİK, 2021) [2] (TÜİK, 2020)