Başbakan Binali Yıldırım gazetecilerin katıldığı toplantıda ihraç edilen akademisyenler, referandum süreci, grup toplantısında yaptığı bozkurt işareti ile ilgili konularda açıklamalarda bulundu. Yıldırım; ihraç edilen akademisyenlerle ilgili olarak "kurunun yanında yaş da yanıyor olabilir" diye konuştu. Yıldırım'ın açıklamaları şöyle: -Çok sayıda akademisyenin ihraç edildiği son KHK’da ölçünün kaçırıldığı, çok sayıda akademisyenin mağdur edildiği, FETÖ ve PKK’lı olmayanların atıldığı (Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu gibi), aralarında 28 Şubat’ın antidemokratik uygulamalarına tavır koymuş hocaların da olduğu yolundaki eleştirileri nasıl karşılıyorsunuz? Ayrıca Ahmet Şık gibi FETÖ’nün hapse attığı bir gazetecinin bugün FETÖ’yü desteklediği iddiasıyla yargılanmasındaki çelişkiyi nasıl izah ediyorsunuz? Önemli bir soru gündeme getirdiğiniz için teşekkür ediyorum. Biz büyük olay yaşadık. Dünyada böyle olayı yaşayan elinde silah olmadan canlarını vererek etkisiz yapan başka ülke yok. Büyük bir travma yaşıyoruz. 100 bin kamu görevlisi görevden çıkarıldı. Tehlike henüz geçmiş değil, kapalı bir örgüt. Yanı başınızda biri olan örgüt elemanı. Vahim bir şey. İki Almanya birleştiği zaman 500 bin kamu görevlisi atıldı. Hiçbir devlet kendisine sadakatle bağlı olmayan memurlarla çalışmak zorunda değil. Büyük olayda hatalar oluyor mudur; oluyordur. İntikam değil adalet diye ilk gün söyledik. Kurunun yanında yaş da yanıyor olabilir. Genelge yayınladık, imzasız ihbar mektupları işleme konulmasın diye. Bazı yerlerde bunun dikkate alınmadığını, savcıların imzasız ihbar mektupları dikkate alarak işlem yaptığını duyuyoruz. 19 bin civarında göreve dönüş oldu. 100 bine yakın da ‘Bize haksız işlem yapıldı’ diye müracaat var. Böyle yürümeyeceğini gördük. Yeni bir karar aldık. OHAL Denetleme Kurulu kurduk. Birkaç haftaya uygulamaya konulacak. Hatalı işlem olabilir. Baştan beri söylüyoruz. Maalesef bu süreci bazı yöneticiler geçmişteki hesaplarını görmek için de kullanıyor. Rektörlük seçimi veya bir konu olmuş bunları kullanıp fırsat bu fırsat kullanayım diyor. Takdir edersiniz ki önümüze gelen binlerce listeyi kontrol edip, doğru yanlış yapıldığını bilemeyiz. Böyle mekanizma yok. Ancak bunlar olduktan sonra haberlerde çıkıyor, ondan sonra haberimiz oluyor. Bu da gayet doğal. (Öncesinde ince elenip sık dokunulamaz mıydı?) Teker teker inceleme şansımız yok. ‘Şu şu kriterlere göre işlem yapın’ diyoruz. İki unsur var. Bölücü terör ilgili ve FETÖ ile irtibat unsur. Gönlümüz arzu ediyor ki, hiç hata yapmayalım. Ama büyük bir travma ve olayda hatalar oluyor mu? Oluyor. Oran yüksek değil. Kişilerin kimliğinden kaynaklanan algı olabilir. Haksızlıklar varsa düzelecek. Akademik çevrelerde bu şikâyetler geliyor. (Bildiriye imza atılması ihraç gerekçisi midir?) Samimiyetle söylüyorum. Tek tek olaylarla ilgilenmedim. 100 bin kişi diyor ki bana da bak ona da bak. Mümkün değil. Hassasiyet gözetiyoruz. Geneline bakıyoruz. Kamuoyundaki etkilere göre önlem alıyoruz. Başka yöntem bulamadık. (Anlamlı evet bekliyoruz demiştiniz, yüzde 55’in üstü müdür?) Anlamlı evet demek, millet gönlünden ne geçiyorsa, hangisi gönlünden geçiyorsa, anlamlı olan odur. Kimisi için yüzde 80’dir, kimi için 55. ‘Ne verirsen elinle o gider seninle’ diye bir tabir var. Artık millet ne verirse. Bizde vatandaşın verdiğine şükretmekten, teşekkür etmekten başka bir şey olmaz. Oran almaya çalışıyorsunuz ama veremem. Kimin ne vereceğini bilmiyorum. Vatandaşın iradesine önceden oran belirlemek bize yakışmaz. Patron seçmen. Onların iradesini yok sayamayız. Ama anlamlı bir evet beklemek hakkımız. Vatandaş olumlu yanıt verirse ne ala, vermezse yine de başımız gözümüz üstünde yeri var. Bütün kararsızların kararının evet yönünde olması için çalışıyoruz. Kararlarını oluşturmaları yönünde yardımcı olacağız. Kendilerini dinleyeceğiz. ‘Ne istediniz de verilmedi’ gibi sorular olacaktır. Bunlara cevap vereceğiz. İkna edersek evet diyecek. Edemezsek aksine karar verir. (MHP ile kampanya) Bizim de ayrı bir siyasi programımız var. Belki süreç içinde 1-2 programda, hangi formatta olacağını şu anda söyleyemem ama beraber olabiliriz. Karşılıklı mutabakat çerçevesinde. Prensipte her iki parti de kampanyayı ayrı sürdürecek. Grup toplantısında bana girerken, ‘İşitme engelliler de var. Nasıl vereceğiz mesaj’ dediler; ‘Şöyle yapacaksınız’ dediler. ‘Tabii ki evet’ anlamında. Konuşurken bozkurt işareti yapan bir izleyici bağırınca ben de ülkücülerin işareti ile karşılık verdim. Yanlış bir şey var mı, herkesin işaretini yaparız. Türkiye’nin tüm renkleri bizim için aynıdır, 80 milyonu kucaklayacağız derken bundan tek istisna olan terör örgütleridir. Kötü emelleri olanlar dışında herkesle beraber oluruz. Demokrasi içinde ülkenin birliği beraberliği, kardeşliği özümsemiş kişilerle bir oluruz. Ortak çalışma da yaparız.