Kötülüğün, siyasetten başlayarak toplumun her kesimi esir almasının sonuçlarını her an yaşamaya devam ediyoruz. Kötülük o kadar yaygın bir hâle geldi ki, şaşırtmıyor, tedirgin etmiyor bizi… Geçen gün ormanları yakan ve yakalanan kişilerin verdiği ifade adeta şoke etmişi beni. Ciğerlerimizi yakan ve 3-5 gün sonra salıverileceğinin farkında olan o kişiler “Canımız sıkıldı ormanı yaktık” diyecek kadar çok rahat ve çok profesyonel…
Elbette onun bu rahatlığının tek güvencesi ülkede siyasetçilerin yok ettiği adalet mekanizması. Eğer ülkede işleyen bir adalet olsaydı ne bu insanlar bu şekilde davranacak ne de kötülük bu denli yaygınlaşacaktı.
Yine bu hafta içi beni derinden sarsan bir cinayet olayı vardı gündemde. Lise yıllarım boyunca kendisinden yüzlerce kitap aldığım, “Daha sonra hesaba yatırırsın” diyecek kadar iyi bir esnaf ve aynı zamanda yazar bir abimizin oğlu canice katledildi. Gazeteci ve yazar Mustafa Kasadar’ın oğlunu fidye için kaçıran ve daha sonra öldüren katil, ifadesinde neler yaptığını açık açık anlattı. O anlatırken benim kanım dondu, o anlatırken ruhum sarsıldı…
Son bir haftada şahit olduğum bu iki sarsıcı olay bana Barabbas hikayesini anımsattı. Hoş her zaman anımsatıyordu da… Olayı bilmeyenler için kısaca özetleyeyim. Barabbas hikayesi, Roma döneminde yaşanıyor. Dört İncil’de de yer alan ibretlik bir hikâye...
Barabbas adlı kişi hem katil hem de hırsız ve ırz düşmanı biri… Roma Valisi Pilatus, bu katili zindana atıyor; işin en ilgi çekici tarafı ise Barabbas’ın zindan arkadaşı Hz. İsa... Roma geleneklerine göre Fısıh bayramlarında, valiler zindana attıkları mahkumlardan halkın istediği birini affedebiliyordu.
Kırılma noktası tam da burada cereyan ediyor, adeta günümüzde yaşanıyor gibi… Roma’da yaşayan halk ve din tüccarları, Hz. İsa’yı değil Barabbas’ın affedilmesini istiyor. Oysa Hz. İsa kendi toplumuna, hak ve adaleti, iyilik ve insanlığı öğütlüyordu. Ne var ki Hz. İsa’nın yaptığı bu eylem din tüccarlarının işine gelmediği için halkla beraber tercihlerini Barbbas’tan yana kullandılar.
Barabbas hikayesi yüzlerce yıl önce yaşanıyor ama olayın kahramanları hâlâ aramızda... Bu toplumlar “Barabbas Toplumu” olarak tanımlanıyormuş. Yani bir başka ifade ile kötülük yapanları ödüllendiren toplumlar için kullanılan bir metafor...
ü
Roma Valisi Pilatus’ta, halkın bu talebine uygun olarak Barabbas’ı serbest bıraktı. Bir anlamda halk, hak ve adaletin temsilcisi Hz. İsa’yı seçmedi; cinayet, kötülük ve adaletsizliğin temsilcisi Barabbas’ı tercih etti. Filmin sonunda Barabbas serbest bırakıldı ve Hz. İsa da çarmıha gerildi.
Peki sonra ne oldu? Barabbas serbest kalır kalmaz, ilk iş olarak birini öldürdü, bir başkasına tecavüz etti ve tekrar hapse atıldı. Gelecek yıl yine bir Fısıh bayramı vardı… Affedilmeye aday iki suçludan biri yine Barabbas’tı ve halk ve din tüccarları yine Barabbas’ın affedilmesi istedi.
Barabbas hikayesi yüzlerce yıl önce yaşanıyor ama olayın kahramanları hâlâ aramızda... Bu toplumlar “Barabbas Toplumu” olarak tanımlanıyormuş. Yani bir başka ifade ile kötülük yapanları ödüllendiren toplumlar için kullanılan bir metafor...
Özellikle son yıllarda toplumsal olarak başımıza gelen bu felaketler, yaşadığımız yönetim krizleri sürü hâline getirilmiş, düşünce gücü elinden alınmış kalabalıklar tarafından yaratıldı. Bu kalabalıklar adaletten, dürüstlükten, demokrasiden tam anlamı ile rahatsızlık duyuyor ve bunu savunanları da düşman ilan ediyor. Aslında burada düşman ilan edilen şey adalet ve demokrasi, bilim ve ilim... Basit menfaatler karşılığında köleleştirilmiş toplumlar, öncelikle bilim, adalet, eşitlik ve hukuk düşmanı oluveriyorlar.
Şimdi yukarıda bizleri derinden sarsan bu iki can yakıcı olayı takip edelim. Ormanları yakan kişiler birkaç ay sonra serbest mi kalacak yoksa ömür boyu kodeste mi kalacak? Gencecik bir kardeşimizi hayattan koparak o cani bir süre sonra serbest mi kalacak yoksa cezasını hayatı boyunca çekecek mi? Unutmayıp takip edecek birileri mutlaka çıkar elbette bu olayları, ama sonucu da pek merak etmiyorum doğrusu...
Şu bir gerçek ki, adaletsizlik ve kötülükler karşısında tepki vermeyen toplumlar bu kötülüklerin faturasını er ya da geç ödemek zorunda kalıyor.