Bankacılık sektörü son dönemde her ne kadar kârlılık açısından yüksek bir performans gösterse de, enflasyon dışarıda bırakıldığında sayıların sanıldığı kadar yüksek olmadığı fark ediliyor. Akademisyen, bankacılık uzmanı Prof. Dr. Şenol Babuşçu yazdı. Bankacılık sektörünün açıklanan 2022 ilk altı aylık rakamları, geçen senenin ilk altı ayı ile karşılaştırıldığında, sektör bu sene kârlılık açısından muhteşem bir performans sergiliyor gibi görünüyor. BDDK tarafından açıklanan verilere bakıldığında, sektörün 2022 6. ay sonu kârlılığı 2021 yılı ilk 6 ay rakamı olan 33.792 milyon TL’ye göre % 401 oranında artarak 169.145 milyon TL’ye ulaşmış durumdadır. Banka grupları itibariyle baktığımızda kamu bankaları, kâr artış oranının en fazla olduğu banka grubudur. Kamu bankaları 2022 yılı ilk yarısında karlılığını geçen yılın ilk altı ayına göre %831 oranında artırmış olup oranın çok yüksek olması, bu bankaların diğer banka gruplarına göre daha başarılı olmalarından değil, geçen sene hükümet politikalarının da etkisiyle kredi ve yabancı para uygulamalarına bağlı kârlılıklarının çok düşük düzeyde gerçekleşmesindendir. Sonuçta bu sene elde ettikleri kâr, karşılaştırma yapılan geçen sene gerçekleşen kârın düşük olması nedeniyle oransal olarak çok yüksek artmış görünmektedir. Kâr artış oranı yerli özel bankalarda %450, yabancı mevduat bankalarında %298, katılım bankalarında %583, kalkınma ve yatırım bankalarında ise % 100’dür. Sektör kârının yüksek oranlı artmasının KKMH, enflasyona endeksli DİBS’ler gibi pek çok nedeni olmakla birlikte, bu yazımızda nedenlere hiç girmeden konuya farklı bir yönden bakacağız. Öncelikle sorulması gereken soru gerçekten bankalar 2022 yılı ilk altı ayını muhteşem bir başarıyla mı kapatmıştır? Aslında kâr rakamları önemli bir gelişim göstermekle birlikte, yapılacak değerlendirme bardağın hangi tarafına bakıldığıyla ilgilidir. Rakamın büyüklüğü ve artış oranı dikkate alındığında gerçekten ortada muhteşem bir sonuç var gibi görünüyor. Fakat konuya sırf artış oranı ve hacim olarak bakmayıp temel kârlılık rasyolarını hesaplayıp, bazı makroekonomik göstergelerle karşılaştırırsak farklı sonuçlarla karşılaşılmaktadır. Bütün sektörlerde olduğu gibi bankacılık sektöründe de kârlılık rasyoları çok önemlidir. Bu rasyolar içinde temel alınanlar ise Net Dönem Kârı / Özkaynaklar (ROE) ile Net Dönem Kârı / Toplam Aktifler (ROA) oranlarıdır. Bunlardan da özellikle çok genel olarak ortakların koyduğu sermayenin ve şirketin yarattığı sermayenin getirisi olarak belirtebileceğimiz özkaynak karlılığı bankacılık açısından daha ön planda denilebilir. 2022 Haziran sonu itibariyle bankacılık sektörü özkaynak kârlılığı %16,5’dir. Bu oranın ara döneme ait olduğu, yani 6 aylık kâr rakamını kapsadığı için, bunu yıla tamamlamamız gerekmektedir. Aynı eğilimin devam ederek sektörün kârını yılın ikinci yarısında ikiye katladığını ve özkaynakların da değişmediğini varsayarsak basit bakış açısı ile bankaların özkaynak kârlılığı yıl sonunda %16,5*2=%33 olacaktır. Bu rakam ilk başta iyi bir getiri gibi görünmekle birlikte enflasyon oranı karşısında son derece düşük bir oran olup aynı zamanda kârlılıkta reel bir artış olmadığını göstermektedir. TCMB tahminlerinde bile yıl sonu enflasyon oranının %60,4 olarak gerçekleşmesinin beklendiği, gerçekte çok daha yüksek oranda gerçekleşeceğinin bilindiği bir ortamda %33 gerçekten bankaları memnun edecek bir oran mıdır? Bankaların gerçek durumunu görmemizi sağlayacak unsur aslında enflasyon muhasebesinin uygulanmasıydı. Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde bütün işletmelerde olduğu gibi banka bilançolarının da daha gerçekçi olması için enflasyon muhasebesi ile düzeltilmesi gerekmektedir. Fakat yetkili otoritelerce bu sene enflasyon muhasebesinin uygulanmayacağı açıklandı. Sonuçta da açıklanan rakamlar enflasyondan arındırılmadan verildiğinden, kâğıt üzerinde gerçeği tam olarak göstermeyen rakam kalabalığı şekline dönüştü.
Devlet bankaların kârlarını sıkı bir şekilde izlemektedir. Her ne kadar reel olarak gerilemiş olsa da miktar olarak yüksek görünen kâr rakamlarından devlet de payını almak üzere beklemektedir.
Bir diğer konu, bankaların tahsili gecikmiş alacaklarıyla ilgilidir. Bankalar halen BDDK’nın devam eden hem yasal uygulamaları hem de diğer teşvikleri ile yasal takibe aktarmaları gereken bir kısım kredilerini aktarmamakta ve canlı kredi grupları içinde yüzdürmektedir. Bu tür kredilerin miktarının ne olduğu bilinememekte olup, bu kredilerin en azından bir bölümünün geri dönüşü olmayacağından bankaların önümüzdeki dönemde ne kadar kayıp yaşayacağı da belli değildir. Son olarak devlet de bankaların kârlarını sıkı bir şekilde izlemektedir. Her ne kadar reel olarak gerilemiş olsa da miktar olarak yüksek görünen kâr rakamlarından devlet de payını almak üzere beklemektedir. Üstelik bilindiği gibi bankalar için uygulanan kurumlar vergisi oranı %25’e çıkarılmıştır. Bu çerçevede bankalardan hatırı sayılır bir kaynak çıkışı da olacaktır. Sonuçta, acaba genelde herkesin olumlu bir çerçevede değerlendirdiği banka kârları gerçekte çok iyi durumda olduklarını mı göstermektedir? Eğer iyimser bakmak istiyorsanız veya genel olarak ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumun iyi olduğuna ilişkin veri yaratmaya çalışıyorsanız bankacılık sektörünün 2022 Haziran sonu kârı ve oransal artışı hiç de fena olmayan bir veridir. Ancak bardağın boş tarafına bakarsanız, enflasyonun çok yüksek olmasına rağmen enflasyon muhasebesinin uygulanmadığı finansal tablolar, bütün sektörlerde olduğu gibi bankalarda da gerçeği tam göstermemekte ve bankaların gerçek durumunu gizlemektedir. Banka yöneticilerinden hemen hemen hiç birinin bu yüksek görünen performansa rağmen ortada görünmemesi ve bir başarı açıklaması yapmaması da acaba bundan kaynaklanıyor olabilir mi?