Ekonomik kriz ve pandemiye karşılık, banka karlılık seviyelerinin artış sebepleri arasında KKMH ve TCMB faiz politika oranı var. Bunların ne anlama geldiğini bankacılık uzmanı Prof. Dr. Şenol Babuşçu yazdı. Geçen haftaki yazımızda Türk Bankacılık Sektörünün 2022 yılı ilk altı ayına ilişkin kâr rakamlarının önceki yıl aynı dönemiyle karşılaştırıldığında önemli düzeyde arttığından söz etmiştik. Aynı yazımızda belirttiğimiz gibi yüksek görünen kâr rakamlarının bulunduğumuz ekonomik ortamda çok olumlu olup olmadığı tartışılabilir olmakla birlikte, sağlanan kârda geçen yıla göre yüksek oranlı artış olduğu da bir gerçektir. Nitekim, BDDK tarafından açıklanan verilere bakıldığında, sektörün 2022 yılı 6. ay sonu kârlılığı 2021 yılı ilk 6 ay rakamı olan 33.792 milyon TL’ye göre % 401 oranında artarak 169.145 milyon TL’ye ulaşmış durumdadır. Burada irdelenmesi gereken konu ise bankaların bu yüksek oranlı kâr artışını nasıl sağladığıdır. Farklı nedenler sayılabilmekle birlikte bunlardan ön plana çıkanlarını aşağıdaki gibi özetleyebiliriz. Bu nedenlerden ilki kur korumalı mevduat hesabı (KKMH) uygulamasıdır. Geçtiğimiz yıl aralık ayı sonlarında başlayan bu uygulamadaki tutar, Haziran 2022 sonunda 1 milyar TL’yi aşmıştır. Bu hesaplara bankaların uyguladığı faiz maksimum yıllık %17 olup, üzerinde gerçekleşen kur artış oranı farkı devlet tarafından karşılanmaktadır. Böylece bankaların kaynak maliyetinin önemli bir bölümü kamu tarafından karşılandığından önemli bir maliyet avantajı sağlanmaktadır. İkinci bir etken TCMB politika faiz oranıdır. TCMB uzunca bir süredir politika faiz oranını %14’e sabitlemiş olup, bankaları da bu faiz oranından fonlamaktadır. Enflasyonun üç haneli rakamlara yaklaştığı bir ortamda bankalar TCMB’den %14 oranla aldıkları bu kaynağı, yine devlete %20’lerin üzerinde faiz oranlı DİBS’leri satın alarak borç olarak vermekte ya da %30’lara ulaşan faiz oranlarıyla kredi kullandırmaktadır. Dolayısıyla bu işlemden de ciddi bir kâr elde etmektedir. Bir diğer faktör kredi ve mevduat faiz oranları arasındaki marjdır. Bankalar yılın ilk yarısında ortalama %16-17 faiz oranları ile topladıkları mevduatı, ortalama %30 faiz oranı ile krediye dönüştürmüştür. Bu yüksek marj bankaların kârlılığında önemli bir unsur olmuştur. 2022 ilk yarısında vadesiz mevduat da banka kârlılığında avantaj sağlayan önemli bir unsur olmuştur. Haziran 2022 itibariyle bankaların TL mevduatlarının yaklaşık %26’sı vadesiz mevduat olup, bu mevduatlara bankalar faiz ödememektedir. Dolayısıyla bankaların ortalama mevduat maliyetinin bu dönemde yüzde 13-13,5 düzeyinde olduğu tahmin edilmektedir.  Kaynak maliyetini önemli ölçüde düşüren bu unsur da kârlılığa ciddi katkı sağlamıştır. Banka kârlılığındaki yüksek oranlı artışın en önemli nedenlerinden biri de enflasyona endeksli menkul değerlerdir. Bankaların portföylerinde daha önceden almış oldukları uzun vadeli TÜFE’ye endeksli menkul kıymetler bulunmaktadır. TÜFE’nin resmi rakamlarla %80’lere ulaştığı bu ortamda, bankaların yukarıda belirttiğimiz kaynak maliyetinin düşük seviyesi de dikkate alındığında, TÜFE’ye endeksli menkul kıymetlerden önceki dönemlerin çok üzerinde kâr elde etmektedir. Kurlardaki gelişmelere bağlı kambiyo kârları da banka kâr artışlarında önemli bir diğer faktördür. Bu faktörü iki farklı yönüyle değerlendirebiliriz. İlk olarak son dönemde bankalar döviz alım satımlarında devletin de yönlendirmesiyle dövize olan talebi azaltmak amacıyla, uyguladıkları marjı çok yükseltmiştir. Geçtiğimiz yıllarda %0,01-0,02 olan alım satım marjı, 2022 ilk yarısında %0,03-0,05 arasında uygulanmıştır. Bu dönemde dövize olan talebin azalmadığını düşündüğümüzde, yüksek alım satım marjı bankaların kâr artışına katkı sağlamıştır. Kurlara bağlı kâr artışının ikinci yönü bankaların döviz pozisyonları ile ilgilidir. Özel sermayeli yerli ve yabancı bankalar yılın ilk yarısında sınırlı da olsa genellikle long pozisyonda (döviz cinsi varlıkların döviz cinsi yükümlülüklerden fazla olması) kalmıştır. Kurun da yükseliş trendini koruduğu dikkate alındığında bu bankalar pozisyonlarından dolayı kâr sağlamıştır. Banka kârlarını artıran diğer bir etken bankalara mevduat faizlerinin artırılmaması yönündeki kamunun baskısıdır. Bankalar bu baskının da etkisiyle mevduat faizlerini yılın ilk yarısında %18’lerde tutmuş ve maliyetleri de düşük kalmıştır.
Kaybedenler ise ilk sırada yüksek enflasyona karşın çok düşük faiz getirisi sağlayan mevduat sahipleri ile ikinci sırada KKM uygulaması vb. nedenlerden dolayı bütçeden ciddi rakamlar ödeyen devlet, dolayısıyla da vergi ödeyen halktır.
Yılın ortalarına doğru başlayan kamunun diğer bir baskısı kredi kullandırmama yönlü telkinleri olup, bu uygulama bankalar için kârlarını yükselten bir unsura dönüşmüştür. Ekonomi yönetimi %100’leri aşan enflasyonun tamamen kontrolden çıkacağı endişesi ile son aylarda bankaların kredi kullandırımını sınırlandırma yönlü baskı uygulamaktadır. Bunun uygulamadaki sonucu ise özellikle özel bankaların kredi faiz oranlarını %40-50’ye yükselterek kredi talebini azaltmaya çalışmaları olmuştur. Ancak piyasada kredi ihtiyacının devam etmesi ve bu oranların da enflasyonun oldukça altında bulunması kredi talebinin belirli ölçüde devam etmesine yol açmıştır. Dolayısıyla özel bankalar bu yüksek faiz oranlı kredilerden önemli kâr sağlamaktadır. Son olarak baz etkisi bankaların yüksek oranlı kâr artışı sağlamış görünmelerini sağlayan bir diğer etkendir. Geçtiğimiz yıl pandemi vb. nedenlerle başta kamu bankaları olmak üzere sektör kârlılık açısından iyi bir yıl geçirmemiş ve kâr rakamları daha düşük kalmıştı. Bu sene ise yukarıda anlatılan nedenlerin de etkisiyle bankalar kârlılıklarını artırmıştır. Dolayısıyla bu seneye ait kâr rakamlarıyla geçen yılın aynı dönemi karşılaştırıldığında yüksek oranlı kâr artış rakamları karşımıza çıkmaktadır. Sonuç olarak, bankalar 2022 ilk yarısında kârlılık açısından daha iyi görünmektedir. Ancak, yukarıda anlattığımız nedenlere baktığımızda, bu nedenlerin büyük ölçüde ekonomi yönetiminin uygulamalarına bağlı unsurlar olduğu görülmektedir. Dolayısıyla bankalar halen ekonomi yönetiminin kararlarına bağlı kazananlar tarafında bulunmaktadır. Kaybedenler ise ilk sırada yüksek enflasyona karşın çok düşük faiz getirisi sağlayan mevduat sahipleri ile ikinci sırada KKM uygulaması vb. nedenlerden dolayı bütçeden ciddi rakamlar ödeyen devlet, dolayısıyla da vergi ödeyen halktır.