Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır'da çözüm sürecine ilişkin "Çözüm Süreci’ni biz başlattık ama sonlandıran biz olamadık" sözlerine DEVA Partisi lideri Ali Babacan, "Çözüm süreci sayesinde bazıları hapse giderken, yine çözüm süreci sayesinde şu anda Cumhurbaşkanlığı Sarayında olduğunu unutmaması gerekiyor" diyerek tepki gösterdi. Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gaziantep’te partisinin Şehitkamil ve Şahinbey ilçe kongrelerinde konuştu. Babacan'ın gündeminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır ziyaretindeki "Küresel emperyalizmin ülkemizde yaklaşık 1.5 asırdır kaşıdığı bir yarayı kapatmak için evet, Çözüm Süreci’ni biz başlattık ama sonlandıran biz olamadık. Çünkü Çözüm Süreci’ni bunların (HDP'liler) kötü niyeti, art niyeti, gizli gündemleri sonlandırdı" ifadeleri vardı. "ÇÖZÜM SÜRECİ SAYESİNDE KENDİSİ SARAY'DA ORTAKLARI HAPİSTE" Babacan, Erdoğan'ın sahip çıktığı çözüm sürecinin bugün bazı davalarda suçlama konusu olduğunu hatırlatarak, "Bunu bilmiyor mu?" diye sordu. Babacan, Erdoğan'ın çözüm süreci açıklamalarını şöyle değerlendirdi: "Ama artık bir karar vermeli: Çözüm süreci yargılama konusu olan adli bir vaka mı, yoksa başarısız olduğu için üzüldüğü bir tecrübe mi? Çözüm sürecini Ankara’da başka, Diyarbakır’da başka değerlendiremezsiniz. ‘Çözüm sürecini biz başlattık, sürecin bazı partnerlerini de cezaevine koyduk’ mu demek istiyor? Çözüm ortaklarının hapiste olduğu bir dönemde, çözüm süreci sayesinde bazıları hapse giderken, yine çözüm süreci sayesinde şu anda Cumhurbaşkanlığı Sarayında olduğunu unutmaması gerekiyor." "BİR DAHA YAŞANMAMASI İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPACAĞIZ" Babacan'ın açıklamaları şöyle: “Biz geçmişten ders çıkarmasını bilen bir siyasi hareketiz. Çözüm süreci iyi niyetli bir girişimdi. Ancak Kürtlerin doğuştan sahip oldukları haklarının tanınmasının bir pazarlık konusu yapılması, al-ver konusu yapılması bir hataydı. Bizler; vatandaşlarımızın analarından emdikleri ak süt kadar helal olan bütün hakları koşulsuz, pazarlıksız, müzakeresiz derhal tanıyacağız. Geçmişte yaşanan hiçbir acıya kör, hiçbir feryada sağır kalmayacağız. Bu acıların bir daha yaşanmaması için elimizden geleni yapacağız. Kürt meselesinin varlığını dahi reddeden bu zihniyetin, Kürt meselesini çözmesi mümkün değil. Önce bir sorunu kabul edeceksin. Diyarbakır’a gelince Dicle’nin kenarındaki kuzuyu hatırlıyor, Ankara’ya gidince kurdun yanı başında hepsi buharlaşıyor. "İŞKENCEYE GÖZ YUMAN YÖNETİM DİYARBAKIR CEZAEVİ'Nİ ANLAYAMAZ" Tüm bu ziyaret sırasında söylediği tek yeni konu Diyarbakır Cezaevini kültür merkezi yapmak. Diyarbakır Cezaevi ki, gencecik insanlara akla hayale sığmayacak işkencelerin yapıldığı yer. Acının, eziyetin, şiddetin adresi. Bu utanç abidesinden kültür merkezi çıkmaz. Olması gereken; Diyarbakır işkencehanesini hafıza müzesi olarak gözden geçirilmesi ve vatandaşlarımızın yaşadığı acının hafızalardan silinmemesi. Bunlarla yüzleşmemiz gerekir ki herkes ders alsın. Biz Van’da işkence sonucu hayatını kaybeden Servet Turgut’un evini ziyaret ettik. Buna sebep olan yönetim, işkenceye göz yuman yönetim Diyarbakır Cezaevini anlayamaz. "SAYIN ERDOĞAN, SİZ HANGİ SÖZÜNÜZÜN ARKASINDASINIZ?" ‘2005’te ne dediysem arkasındayım’ diyor. 2005’te ne dediğini hatırlatayım ama örneğin 2015’te, 2019’da, 2020’de ne dediğini de bir hatırlayalım. 2005’te ‘Kürt sorunu benim de sorunumdur’ demişti. Hatırlatayım, 2015’te ne dedi: ‘Varsa yoksa Kürt sorunu. Kardeşim, ne Kürt sorunu ya?’. 2019’da ise ülkemizin vatandaşı olan Kürtlere ‘Kürdistan’a defolun’ dedi. Daha yeni, 2020’de ‘Kürt sorunu yok’ diye de tekrarladı. Sayın Erdoğan, siz hangi sözünüzün arkasındasınız? "SAYIN BAHÇELİ'Yİ NİÇİN GÖTÜRMEMİŞ?" İki buçuk senedir adım atmadığı Diyarbakır ne hikmetse aklına geldi. Tabii sokaklarda DEVA rüzgârı var, telaş başlamış. Sözüm ona milleti dinlemeye Diyarbakır’a geldiğini söylüyor ama sürekli kendisi konuşmuş. Çözüm sürecini başlattığıyla ve bitiren taraf olmadığıyla övünmeye başlamış. Küçük ortak çözüm süreci için ‘ihanet’ demişti ama Erdoğan nasılsa ‘Diyarbakır’da konuşulan Diyarbakır’da kalır’ diye düşündüğünden olsa gerek, rahat rahat konuşmuş. Sayın Erdoğan Diyarbakır’a küçük ortağını, Sayın Bahçeli’yi niçin götürmemiş, niye beraber görüntü vermemiş acaba? "AFGANİSTAN'DAKİ ASKERİ VARLIĞIMIZIN TÜRKİYE'YE NE FAYDASI OLACAK?" Sayın Erdoğan’a soruyorum; Afganistan’daki askeri varlığımızın Türkiye’ye ne faydası olacak? Bu kararları milletimize sordunuz mu? Dışarıda asker bulundurmanın meşruiyeti TBMM, uluslararası meşruiyeti ise BM Güvenlik Konseyi kararıyla sağlanır. Ortada BM’nin, TBMM’nin bir kararı yok. Allah korusun, bir ana kuzusu Afganistan’da şehit düşerse, ‘Bunu ailesine nasıl anlatırım’ diye acaba Sayın Cumhurbaşkanı düşündü mü? Çıkış planı ne? Afganistan’la ilgili strateji, hedef ne? Güvenlik unsurlarınızı başka ülkelerde bulundurursanız stratejik hedefi olur. Hangi şartlar yerine geldiğinde oradan çıkacaksınız? Bu planı bilmek milletimizin hakkı. "ERDOĞAN TÜRKİYE'Yİ RİSKE ATAN BİR PLANLA MESELENİN ORTASINDA" İktidarlarının sürmesini barışlarla değil, çatışmayla, kutuplaşmayla arayan bir yönetim anlayışı var. Ülkemizi de dış ilişkilerde kendi menfaatlerinin oyuncağı ettiler. Bu sefer de Amerika’yla arayı düzeltmek için Afganistan’ı gündeme getirdi. El alem ‘Afganistan’dan nasıl çekilirim, askerlerimi bu ortamdan nasıl çıkarırım’ diye hesap yaparken Sayın Erdoğan ise hesapsız kitapsız bir şekilde Türkiye’yi ve askerlerimizi riske atan bir planla bu meselenin ortasında."