CHP ve liderinin anlaşılamaz “Amerika gezisi” ya da muhalefetin Bartın’da maden işçilerinin ölümüne ortak ve güçlü tepki vermemesi gibi yaptığı stratejik hatalar devam ettikçe, Erdoğan lehine oluşan ortam ve algı devam edecektir.   Geçen Pazar PolitikYol’da yayımlanan “Dış politika seçim kazandırır mı?” başlıklı yazımda Cumhur İttifakı’nın “Erdoğan Odaklı” ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da uygulamaya sokmak istediği “altı boyutlu seçim stratejisi” üzerine düşüncelerimi yazmıştım. Bu yazımdaysa son dönemde yurt içinde ve dışında katıldığım toplantılarda, okuduğum yazılarda, dinlediğim yorumlarda ortaya çıkan ve dolaylı ya da dolaysız Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın lehine gelişen bir eğilim üzerine yazmak istiyorum. İlginç olansa; bu eğilim en geniş anlamda bugün Türkiye’yi yöneten Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine, Cumhur İttifakına, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a eleştirel bakan kesimlerden geliyor. Bu kesim içinde farklı sesler, farklı aktörler, farklı stratejik posizyonlar var.  Farklılıkları içinde ortak noktaları ise farklı derecelerde, demokrasiden ve hukuktan kopuştan otoriterleşmeye ve sert güç kullanan dış politikaya kadar uzanan bir alanda yaptıkları eleştirelerde Erdoğan’ı odak noktası yapmaları, bu sorunların temel aktörü olarak görmeleri ve kendilerini bu anlamda farklı tonlarda “anti-Erdoğan” bir yerde konumlamaları. Bununla birlikte seçimler yaklaşırken ve daha da önemlisi ciddi kamu oyu araştırmalarının gösterdiği gibi 2002’den bugüne ilk defa muhalefetin seçimleri kazanma olasılığının yükseldiği bir dönemde, bu kesimler içinden yapılan çıkışlar ve yorumlar, dolaylı ya da dolaysız, niyetli ya da sonuçları açısından Erdoğan lehine bir havayı ya da algıyı oluşturuyor. Dahası, “Anti-Erdoğan konumdan Erdoğan’a destek” diyebileceğimiz bu pozisyon ya da görüş, yurt içinde ve dışında, hem de muhalefetin kazanma şanşı olduğu bir dönemde çıkıyor. Yurt dışı ve içi seslendirilen bu konumu oluşturan en az beş görüşten bahsedebiliriz: Birincisi, Türkiye’nin ciddi demokrasi ve hukuk sorunları var ama Rusya’nın Ukrayna işgaliyle başlayan süreçte gördüğümüz gibi uluslararası konjektür o kadar riskli ve Türkiye’nin jeopolitik konumu o kadar kritik önemde ki, “bir dönem daha Erdoğan ile Türkiye”nin Batı, Amerika, NATO, AB ve Avrupa için daha yararlı olabileceği görüşünü vurgulamak. İkincisi, Millet İttifakı ve muhalefetin, Türkiye’nin jeopolitik önemini uygulamaya sokacak dış politikayı ve liderliği Erdoğan liderliği kadar etkili ve başarılı yapamayacağını önermek ya da ima etmek. Türkiye dış politika analizleri yapılırken, “muhalefete güvenmeyen ve dış politika vizyonu olmayan muhalefetin başarılı olması çok zor” görüşünü sıklıkla dile getirmek; Üçüncüsü, demokrasi-ekonomi ile güvenlik alanları arasında kesin bir ayrım yaparak ve ilk iki alanla ilgilenmeyerek son dönemde Türkiye dış politikasının değişimine gönderimde bulunarak ve bunu yaparken Ukrayna savaşında oynanan “diplomatik ve arabulucu rol” ve Körfez ülkelerinden İsrail’e ve Mısır’a kadar uzanan alanda ilişkilerin iyileştirilmeleri çabalarını ön plana çıkartarak, “bu başarılı girişimin sadece Erdoğan liderliğinde olabileceği ve sürdürülebileceği algısı”nı güçlendiren analizler yapmak. Dördüncüsü, altılı masanın adayı olması güçlü bir olasılık noktasına gelmiş CHP lideri “Kemal Kılıçdaroğlu’nu çok sert eleştiren, çok başarısız olmuş ve başarılı olma şansı olmayan bir aktör” olarak niteleyen yazılar yazmak ya da sözlü yorumlar yapmak.  Ve bu tür yazıları yazarken ya da yorumları yaparken, muhalefetin adayının kim olması üzerine de bir öneride bulunmamak, dolaylı da olsa, Cumhur İttifakı adayı Erdoğan’ın siyasi, söylem ve algı yaratma etkisini artıracak bir durum yaratmaktadır. Beşincisi,  muhalefetin yanındayım ya da oyum muhalefete derken, yalnız “şu kişi aday olursa oy vermem ya da şu kişi aday olursa tercihim Erdoğan olabilir” türü açıklamalarda bulunmak. Altını çizerek ekleyelim: bu tür anti-Erdoğan konumdan Erdoğan desteği yaratan görüşlerin, Cumhur İttifakı’nın önemli seçim stratejilerinden birisi de yazılı ve görsel medyada sürekli olarak, altılı masanın dağılması olasılığı, aday çıkartamaması, belli aday isimleri arasındaki sorunların ve benzeri konularda olumsuz algıların bir bağlamda dile getirilmiş olması. Daha da önemlisi vurgulayalım: burada esas sorun ve bu desteği yaratan esas sorumlu olan, başta Millet İttifakı olmak üzere, muhalefettir. Muhalefetin, gerek etkili muhalefet yapmaması, yapamaması, Türkiye’nin yeni öyküsünü yaratacak bir noktaya gelememesi, dış politikayla ilgilenmemek ya da bu alanda sessiz kalmayı tercih etmesi, gerekse de CHP ve liderinin anlaşılamaz “Amerika gezisi” ya da muhalefetin Bartın’da maden işçilerinin ölümüne ortak ve güçlü tepki vermemesi gibi yaptığı stratejik hatalar devam ettikçe, Erdoğan lehine oluşan ortam ve algı devam edecektir.