Diana Kallas Birine, benimsediği bir fikrin yanlış veya taraflı bir önermeye dayandığı için kusurlu olduğunu açıklama yönündeki nafile çabanın yarattığı hayal kırıklığını ne sıklıkla hissediyorsunuz? Örneğin, bir kişi neden kendi gayretiyle milyoner olduğu için “başarılı” kabul edilir? Elinden gelenin en iyisini yapmakla yetinen, sıradan bir hayat yaşayan ve ev bitkisini canlı tutmayı başaran kişi neden genel olarak başarısız sayılır? Ortalama bir yaşamın “ortalama” olarak değerlendirilmesi neye dayanır? Başarının ve başarısızlığın ne anlama geldiğine ve bunların neden önemli olduğuna kim karar veriyor? Anlatı nedir? Politika tartışması düzeyinde de benzer sorular mevcut. Ekonomik büyümenin temel haklardan ve eşitsizliği azaltmaktan daha önemli olduğuna kim karar veriyor? Bu konudaki göstergeleri kim belirliyor ve bu göstergeler ne zaman ve nasıl politika gündemini belirleyen tartışılmaz normlar haline geldi? İktisatçılar servet veya emlak kazançları üzerinden vergi alınması gerektiğini söylemeden önce neden “komünist olduğumdan değil de…” gibi bir sorumluluk reddi beyanı sunmaları gerektiğini düşünüyorlar? Neden dünyanın birçok yerinde iktisadi faaliyet alanında kamu sektörünün doğası gereği kötü olduğu düşünülüyor? Bu tür sorular hâkim anlatıların ne olduğunu, nasıl şekillendiğini ve hayatımızı nasıl etkilediğini anlamamıza yardımcı olur. Hâkim anlatılar, ne tür söylemlerin hakikat sayıldığını ve bu hakikat üzerinde kimin kabul edilmiş bir otorite figürü olabileceğini belirleyen bir hikâye anlatımı çerçevesi –bir “hakikat rejimi”– oluşturur. Anlatılar güç aygıtlarıdır; seçkinlerin çıkarlarını destekleyen ideolojilerin ilerletilmesine yardımcı olur; fikirlerinin geniş çapta meşru olarak kabul edilmesini ve halk tarafından çok az dirençle karşılanmasını sağlayarak siyasi süreci etkilemelerine olanak sağlar. Bir süredir, The Magic Potion of Austerity and Poverty Alleviation: Narratives of political capture and inequality in the Middle East and North Africa (Sihirli Kemer Sıkma ve Yoksulluğu Azaltma İksiri: Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da siyasi ele geçirme ve eşitsizlik anlatıları) raporunu inceleyen çalışmaları okuyorum. Bu raporun arkasındaki fikir, ODKA[1] bölgesinde yüksek düzeyde eşitsizliğe neden olan ve genellikle IMF’nin ekonomik söylemleriyle mali yardım programları tarafından desteklenen kemer sıkma politikalarına dayalı bir neoliberal ideolojiyi teşvik etmede hâkim anlatıların rolünü incelemekti. Bu anlatılar genel olarak kamu sektörünün kapsamının daraltılmasını, özel sektör öncülüğündeki ekonomik büyümenin teşvik edilmesini ve yoksulluğun ekonomik toparlanmanın gerekli bir yan ürünü olarak görülmesini desteklemektedir. Hâkim anlatıların içeriğini ve nasıl şekillendiğini araştırmaktaki amaç, değişim aktörlerinin (aktivistler, değişim hareketleri, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri ve alternatif medya) anlatıyı yeni bir toplumsal sözleşmeye dönüştürmelerine yardımcı olacak bir araç seti sunmaktır. Anlatıların sahipleri kimler? Bu konu, ODKA bölgesinde ve diğer yerlerde eşitsizliğin temel itici gücü olan siyasi ele geçirme meselesinden ayrı olarak incelenemez. Siyasi ele geçirme, bir siyasi ve ticari seçkinler ağının kamu yararı pahasına kendi çıkarlarını gözetmek için kamu politikalarını kötüye kullanmalarıdır. Sömürücü seçkinler, kaynaklar üzerindeki denetimlerinin ötesinde okullar, üniversiteler, araştırma faaliyetleri ve tabii ki medya aracılığıyla bilgiyi ve kültürel üretimi de kontrol ederler. Anlatıların ekonomi politiğine bakmak önemlidir. Örneğin medyanın kime ait olduğuna ve medya finansmanının TV veya gazetelerdeki siyasi ve ekonomik içeriği nasıl etkilediğine bakmaksızın hâkim anlatıların ana akım medya tarafından nasıl güçlendirildiğini inceleyemeyiz. Sivil toplumun yeni anlatılar üretmek konusunda ne ölçüde özgür ve yetenekli olduğuna ya da hükümette veya parlamentoda kaç zengin iş adamı bulunduğuna bakmaksızın anlatıların politika süreci üzerindeki etkisini inceleyemeyiz. Hikâye anlatımı oldukça soyut olduğundan kamusal söylemi şekillendiren çerçeveleri saptamak ve hâkim anlatıların hem hizmet ettiği hem de kaynak aldığı siyasi ele geçirme mekanizmalarını ortaya çıkarmak oldukça güçtür. Bir hikâyenin, bir efsanenin veya yaygın bir kültürel inancın, kamu politikalarının sonucunu etkileyebilecek ölçüde güçlü olabileceğini nasıl kanıtlarsınız? Yukarıda sözü edilen rapor, incelenen beş ODKA ülkesinde uygulanan ekonomik modellerin ve kamu borcu, kemer sıkma, vergilendirme, ticaret politikaları, ekonomik büyüme ve özel sektörün istihdam yaratmadaki rolüne ilişkin temel söylemlerin çarpıcı benzerlikler gösterdiğini ortaya koyuyor. Rapora göre ayrıca bu ülkelerde yoksulluğun azaltılması tek seçenek olarak görülüyor; evrensel sosyal koruma hedeflenmiyor. Bu söylem oldukça güçlüdür, çünkü hem ana akım medya ile kültürel kurumlarda hâkimdir, hem de kolektif psişeye kök salmış mitlere ve inançlara dayanmaktadır. Bu anlatının tartışılmasının zamanı geldi. Değişim hareketleri doğru araçları kullanarak anlatıyı değiştirmeye ve yeni bir hikâye anlatmaya başlayabilir. ( https://www.oxfam.org/en/blogs/narratives-and-their-impact-inequality adresinden Pelin Tuştaş tarafından çevirilmiştir) --- [1] Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesi için kullanılan kısaltma.