İktidar olunması hâlinde tüm bu girift mevzular, sürdürülmek, sonlandırılmak veya değiştirilmek üzere Altılı Masa’nın kucağında olacak.Tıpkı, savunma sanayii alanında girilen bazı sermaye ilişkilerini, o alandaki çeşitli mülkiyetlerin el değiştirmelerini, yine o alandaki uluslararası işbirliklerini ve bu işbirliklerinin hangi zeminlerde yürütüldüğünü bilmediğimiz gibi. Bu bilinmezlere eklenmesi gereken daha soyut ama en az bunlar kadar önemli başka sorunlar da var: TSK’nın kimi güdücü değerlerindeki değişiklikler, dinsel pratiklerin ve kimi ırkçı simgelerin artan görünürlüğü, Türk-İslam sentezinin aldığı yeni milliyetçi-muhafazakâr biçimler ve tüm bunların militarist ve yayılmacı bir politik ufukla girdiği yeni alaşımlar… Altılı Masa’da temsil edilen muhalefet partilerinin yukarıda değindiğim konulara ilişkin yaklaşımının hayatiyeti, seçimler yaklaştıkça artıyor. İktidar olunması hâlinde tüm bu girift mevzular, sürdürülmek, sonlandırılmak veya değiştirilmek üzere Altılı Masa’nın kucağında olacak. Hangilerinin sürdürülüp hangilerinin sonlandırılacağını ve hangilerinin hangi yeni biçimlerde değiştirileceği bu bakımdan önem taşıyor. Muhalefetin birincil konusu elbette ekonomi ve CHP’nin bu konuda almaya ve aldığını topluma göstermeye çalıştığı inisiyatif önemli. Ancak güvenlik politikalarının ekonomiden ayrışan bir tarafı var; o da güvenlik politikalarına ilişkin göstergelerin ekonomik göstergeler gibi ve ekonomik göstergeler kadar açık olmaması. Yukarıda değinmeye çalıştığım gibi dar koridorlarda ve sınırlı bir ekibin karar vericiliğinde yürütülen, toplumla ve Meclis’le paylaşılmamış bir politika dizgesinden bahsediyoruz. Öte yandan, güvenlik politikalarını Türkiye için ekonomi kadar önemli hale getiren bir neden var: Bu politikalar, askerî içeriğine ilave olarak, hem ülkenin iki kadim sorunu olan Kürt sorunu ve laiklik meselesini ve hem de mermi bedava olmadığına göre, ekonomiyi yatay kesen bir niteliğe de sahip. Kestiği bu yerlere, egemen siyasal kültürü ve dış politikayı da ekleyebiliriz. Dolayısıyla, eğer Altılı Masa güvenlik politikalarını bu işte yıllardır uzmanlaşmış bir yarı politik yarı teknokrat ekibe havale etmeyi peşinen düşünüyorsa, bu yaşamsal sorunları o bürokratik ekibin profesyonel/teknik bakışlarının belirlediği militer bir ufkun müdahalesine açık olmaya rıza gösteriyor demektir. Bunun önünü almanın ve bu konuda baskılayıcı karakter taşıyan teknik’i değil özgürleştirici bir politikayı konuşturmanın yolu ise muhalefetin bu güvenlik politikaları alanının kuşbakışı resmine değil kılcallarına şimdiden hâkim olmasından geçiyor. Yazının girişinde vurgulamaya çalıştığım güvenlik politikalarına ilişkin girift mevzuların tek elde toplanması işte bu bakımdan önemli. Bu yükün yoğunluğu, aciliyeti ve “devlet politikalarının” sürekliliği varsayımı, yeni siyasal iktidarı, hiç istemediği isimlerle çalışmak zorunda da bırakabilir. Bu isimlere, İyi Partili Milletvekili Aytun Çıray’a “nah alırsınız” diyen Milli Savunma Bakanı da dahil.
Editör: TE Bilisim