Manşet

“Alman Disiplini” dediğin…

Abone Ol
Feyza Yılmaz Türk kültüründe yerleşmiş bir söz kalıbı vardır: Alman disiplini! Almanların fazla katı, fazla kuralcı, fazla doğrucu olduğu düşünülür. Ben Türk çevremde oldukça disiplinli bilinmeme rağmen, Alman kültüründe yetişmiş biriyle evli olarak bu “aşırı” disiplini anlamaktan uzaktım en başlarda. Her ne kadar kendimi o kategoriye dahil etmesem de üstüme yıllar yılı toz gibi yapışan “hallederiz” anlayışı yok değil. Fakat burada yaşamaya başladıktan sonra, Alman disiplini namıyla yürüyen gerçeğin, belli başlı ilkelere uymak şeklinde tanımlanabildiğini gördüm. Yani kaotik hayat yerine, düzenli hayat yaşıyorsunuz sadece. Türkiye’de yıllarca ne işe yaradığını çözemediğimiz, üzerine gün gün tarih yazılı kallavi defterleri bilirsiniz. Seneyi devriye yapınca yaşça küçük çocuklara karalaması için verilen ya da iş yerinde, okulda müsvedde yapılan kalın defterler…Her nasıl bir geçmişiniz olursa olsun, Almanya’da bu defterlerin amacına uygun kullanıldığını kesin olarak söyleyebilirim. Evet, ajandadan bahsediyorum! Ajanda, Almanya’da yaşayan çoğu kişinin mütemmim cüzü gibidir. Son zamanlarda online-mobil alternatifler piyasaya sürülse de genellikle bunun için tasarlanmış kağıt baskı cep boylar tercih edilir. Hafta içi herhangi bir randevuya gidiliyorsa, gelecekteki muhtemel terminleri not etmek için ajandasız çıkmak söz konusu olamaz. Almanların neden ajandasız yaşamadığını anlamak için, Almanya’yı tanımanız gerekiyor. Çünkü, bu kadar kurallı bir yerde ancak ajandayla yürütebilirsiniz işlerinizi. Bu kurallar her ülkede var diyebilirsiniz, ama işte burada insanlar, o kurallara uyuyor! Yani insanlar, meclisler tarafından “uymak” için tasarlanan kanunlara uygun hareket ediyor. Çok basit değil mi? Ve günlük hayat, belirlenen çerçeve içerisinde akmaya başlıyor. PEKİ ALMANYA’DA RESMİ İŞLER NASIL YÜRÜYOR? Bir önceki yazıda ifade edildiği gibi, çalışmak Almanya’daki birincil işiniz. Özellikle kamuya açık alanlarda, önceden ilan edilen çalışma saatlerine harfiyen uyulur. Kuruma ve iş yerine göre değişmekle birlikte, resmi makamlarda bu saatler benzerdir çoğunlukla. 07.30’ta gün başlar, ortalama olarak 16’da son bulur. Bu süre perşembeleri biraz daha uzundur. Yani resmi dairelerin önceden ilan ettikleri kapanış saati, perşembe günü biraz daha geçtir. Diğer yandan, çarşamba ve cuma günleri sadece öğleye kadar çalışılır çoğu bölgede. Yukarıda belirtilen süreler, çalışma saatlerini çalışan bakımından değiştirmez aslında. Çalışan kişi, iş sözleşmesine kaç saat yazdıysa (memurlar için maksimum 41, sözleşmeli çalışanlar için 39 saat) o kadar çalışmaya devam eder. Yani, müşteri kabul etmediği diğer saatlerde mail kutusunda biriken e-postalara cevap yazar, büroda kâğıt kürek işlerini halleder, yaptığı işlerin istatistiksel raporunu çıkarır. Dolayısıyla ricada da bulunsanız, minnet de etseniz, araya birini de soksanız, çalışma saati çok öncesinden bellidir ve onun dışına çıkılmaz. Almanya’da ikamet, vergi dairesi, vatandaşlık işleri haricinde, resmi işlerde akla ilk gelen diğer kurum ise okullar. Okullar, erkenden derse başlar ve öğlene kadar devam eder. Kreşten (Krippe) itibaren tüm kademelerde senelik program velilere ilan edilir. Bu da, Ağustos-Eylül ayında okula başlayan çocuğunuzun sene sonu kutlamasını (Abschlussfeier) hangi tarihte yapacağını bir sene öncesinden bilmeniz anlamına gelir. Bunun dışında, sene içerisinde hangi aktivitelerin hangi gün düzenleneceği, örneğin Ekim-Kasım ayındaki Fener gezisinin günü ve saati (Laternenumzug), ebeveynlerle hangi günlerde toplantı yapılacağı gibi şeyler öncesinden size liste halinde sunulur. Bir değişiklik yapıldığında da mutlaka herkese tek tek haber verilir. İşte bu yüzden, ajandanız olmazsa bu tarihlerin hepsi birbirine girer. DİĞER KURUMLAR NASIL ÇALIŞIYOR? Resmi dairelerden sonra kamu hizmeti konusunda akla gelen ilk yer, hiç şüphesiz muayenehaneler. Yani doktorlar. Almanya’da nüfusa göre ciddi ölçüde doktor açığı var. Dolayısıyla, acil bir rahatsızlığınız sebebiyle yaşadığınız muhitte doktor aradığınızda, bir ay, iki ay, üç ay gibi makul olmayan ileri tarihlerde randevu verilmesi oldukça normal bir durum. Eğer durum kritikse, o zaman hastaneye gidin diye tavsiye edilir. Bu her branşta ve her doktorda böyle değil elbette. Ama jinekoloji, dermatoloji veya oftalmoloji (göz sağlığı) gibi bölümlerde mutlaka hesaba katılması gereken bir detay. Bu yüzden, eğer randevu aldıysanız, onu mutlaka doğru not ediyorsunuz ve asla kaçırmıyorsunuz! Kamuya açık özel işletmeler deyince akla gelen ikinci yer ise kuaförler. Almanya’da kuaförler sadece pazar değil, pazartesi günü de kapalı. Yani dinlenme günü (Ruhetag). Çoğu işletme, müşterilerini randevu sırasına göre alıyor. Eğer siz, ben canım isteyince giderim diyenlerdenseniz, terminsiz hizmet almak mümkün olabilir. Ancak uzun bekleme süreleri mutlaka hesaba katılmalı. Bunlar gibi, randevuyla hizmet veren daha pek çok kurum var Almanya’da. Öyle ki, nüfusun önemli bir bölümü tatilini bile seyahat acentesine danışmadan planlamıyor. Ancak konu ajandalı çalışmaksa, kaçırılmaması gereken bir nokta daha var. O da dakiklik! İŞLERİ ZAMANINDA YAPMAK: DAKİKLİK İngilizceden hatırlayacağımız “punctuality” kelimesinin karşılığı “die Pünklichkeit” Almanya’da yaşarken dost olmanız gereken bir kelime. Öyle ki, işleri gün ya da saat bakımından tam zamanında teslim etmek bile yeterince dakik olarak algılanmıyor burada. Varacağınız yere ya da randevunuza birkaç dakika öncesinden gitmek, randevuya ya da buluşacağınız kişiye verdiğiniz ehemmiyetin bir kanıtı. Aynı zamanda da karakterinizin de bir göstergesi. Zira zamanında yapılan her şey, sorumluluk sahibi olduğunuz anlamına geliyor. Almanya’da ajanda kullanımının neden çok önemli olduğunu anlatırken, resmi ve özel kurumlarla dakiklikten bahsettim şimdiye kadar; ancak burada bir kültür söz konusu. Toplu taşıma saatleri, arkadaş buluşmaları, hafta sonu için planlanan aile ziyaretleri, spor amaçlı çıkılan orman koşuları, hobiler için ayrılacak gün ve saat… Daha fazla yazarak sizi sıkmak istemediğim her şey! GÜNLÜK HAYAT SIKICI MI? Ajandasız hareket edemediğiniz bir ülkenin, insanı robotik bir yapıya sokabildiğini düşündüğünüzü duyar gibiyim. İtiraf etmeliyim ki, bunda haklılık payınız var! Alman kültüründeki disiplin, zaman zaman insanın doğallığına ket vurmuyor değil. Sonuçta kâğıt üstüne alınan notlar, bir insanın hayatının izdüşümü demek. Hayat bu, su her zaman yatağında akmıyor. Bazen ne yaparsanız yapın yarım kalan işler, yetişmeyen randevular oluyor. Böyle durumlarda eğer insaflısına rastlarsanız, sağlam mazeretlerle işlerinizi “halledebiliyorsunuz” bir şekilde. Az biraz gecikince gözlüğün üstünden hesap sorar gibi bakılsa da, belki bir iki laf edilse de, genellikle işin “yapılması” yarım kalmasına tercih ediliyor. Dolayısıyla günlük işlerde planlı olmak sadece kurumların değil, vatandaşın da işini kolaylaştırıyor. Çünkü burada hayatın akışı büyük ölçüde olağan, planlı ve öngörülebilir. Bana sorarsanız, Almanya’daki ajanda sistemi kültürün kodlarına yerleşmiş iş ahlakının, istikrarlı bir hayatın ve disiplinin en önemli göstergesi. Bu nedenle ajandalar, üstüne not alınan defterlerden öte, uzun soluklu bir kültür meselesi.