Türkiye siyasi tarihinde yer alan hiçbir siyasi özne hiçbir zaman ‘bütün’ diye tabir ettiğimiz farklı ideoloji ve bu ideolojilere ait olan farklı kitleler tarafından ortak bir kabul görmemiştir. Hepimiz ayrı ayrı ‘karşıt görüş’ olarak kabul ettiğimiz tarafın herhangi bir temsilcisine sempati beslemiş olsak da bu durum ya anlık gelişmiştir ya da -üzülerek belirtiyorum çünkü bana çok yapmacık geliyor- bir vefat durumundan sonra oluşmuştur. Veya başka en popüler örneklerinden biri ‘Baba-oğul’ siyasetinin zirve yaptığı günümüzde “Babasını beğenmezdik ama şimdi gelse razıyız.” şeklinde dillerde yer almakta. Kısaca, öyle ya da böyle hiçbirimiz bu döneme kadar tüm objektifliğimizle ‘biri’ üzerinde “Tamam, budur.” diyerek uzlaşamadık.
Ta ki 67. Türkiye Hükümeti Kabinesi İçişleri Bakanı Sayın Ali Yerlikaya’ya dek. Türkiye’nin en eski ve en köklü üniversitelerinden İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü mezunu olan Ali Yerlikaya’nın hakkında ufak bir arama motoru araştırması yapmak kendisinin işin gerçekten mutfağından geldiğini bize göstermekte. Kaymakamlık yıllarından sonra Yerlikaya’nın Şırnak, Ağrı, Tekirdağ ve Gaziantep Valiliklerini son olarak İstanbul Valiliği görevi ile taçlandırması kendisi için de sürpriz olmamıştır sanıyorum. Çünkü basamakları üçer-beşer çıkanlar yerine hakkı ile teker teker çıkanlar elde ettikleri başarılara şaşırmazlar; bu onlar için beklenen bir durumdur. Kendi hayatınızdan pay biçin...Sayın Yerlikaya 4 Haziran 2023 tarihinde İçişleri Bakanlığı görevine gelir gelmez, zannediyorum kendisinden önceki İçişleri Bakanlığı döneminin kamuoyunda yaratmış olduğu “düzensizlik” imajı nedeniyle, bir “toparlanma” ihtiyacı hissedip hızlı adımlar atılmaya başlandı. Özellikle uyuşturucu, göçmen kaçakçılığı, dolandırıcılık gibi suçların üzerine gidildiği ve gidilmeye de devam edileceği yönündeki sosyal medya paylaşımları sıklaştı; sıklaştıkça da kamuoyu vicdanında bir “temizlik” algısı oluştu. 6 Şubat depreminde yaşanan enformasyon kirliliğinin ve hatta enformasyon yoksunluğunun aksine 23 Ağustos 2023 tarihinde Çanakkale’de gerçekleşen yangın felaketinde Sayın Bakan’ın anbe an sosyal medya hesabından yapmış olduğu bilgilendirmeler da kamuoyunda oldukça tatmin edici bulundu. Her iletişim dersimde söylediğim bazı altın kurallarım vardır. Bunlardan biri “Bir insanı değil anlamak, anlamaya çalıştığınızı göstermek bile bazen o insanın öfkesini yatıştırmaya yeter.”dir. Ali Yerlikaya, hepimiz hemfikiriz ki, geçmiş dönemden çok “öfkeli” bir vatandaş grubu teslim aldı. Kamu vicdanında yer almak için de ilk yapması gereken bu öfkeyi bertaraf etmekti. Sayın Bakan, bunun ilk adımını bizleri anladığını göstererek attı.
Çanakkale yangınında oradaki vatandaşları için hangi destek gruplarını ne şekilde ve hangi techizatla görevlendirdiğini bizlere kendisi iletti.
Bir yandan 81 İlin Emniyet Müdürü ile süreklilik arz eden iletişim halini bizlere gösterdi, bir yandan il il rakam rakam yakalanan göçmen kaçakçılarını sosyal medyasında paylaştı.
Büyük Taarruzun yıl dönümünde Mustafa Kemal Atatürk’ü “Mustafa Kemal Paşa” olarak anmaktan geri durmadı; 30 Ağustos’ta yayınladığı anma yazısında bunu devam ettirdi. Osmaniye, Bingöl, Mersin, Niğde, Yozgat, Diyarbakır, Ankara İlleri hattında gerçekleşen narkotik suçların üzerinde özellikle durduğunu gösteren sosyal medya paylaşımları da dikkate değerdi doğrusu.6 Eylül 2023 tarihinde İstanbul’da gerçekleşen sel felaketinde ise ilin Büyükşehir Belediye Başkanı tavrı ile dakika dakika açıklamalar yapması ve vatandaşa “elinin onların üzerinde” olduğunu göstermesi de bu “kişiyi anlayamıyorsak da anlamaya çalışıyor olmak” durumunun bir parçası idi.
Hatırlayın, Temmuz ayında Samsun Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünde görevli memurun motorsikletini hızlı kullanan bir genci durdurup “Sana bir şey olsa anana babana biz ne deriz şimdi?” şeklindeki babacan ve duygusal konuşması dahi bizi Ali Yerlikaya’nın elindeki sihirli değneğe minnet duymaya itti. Çünkü bu dil aslında “en tepedeki”nin diliydi. Kibarlığını, o sakin ama karizmatik duruşunu, nezaketini, sesinin tehditkar olmayan kucaklayıcı tınısını belki de Terazi burcu olmasından alan Sayın Bakan, biz vatandaşlara uzun zaman sonra azarlanmadan da iletişim kurulabileceğini gösterdi 21 yıllık Ak Parti iktidarında ilk defa.
İnsan ilişkileri üzerine çok da “Her şey içimizde, pozitif bakarsak her şey düzelir” mantığında olmayan benim gibi karamsar birine derste sorulan “Hocam, peki ideal sağlıklı iletişim nasıl olacak?” sorusuna verdiğim “Olmayacak” cevabı, tamamen vurucu ve gerçekçidir. Fakat devamında “En azından bizi asgari müşterekte buluşturacak o 3 şey nedir?” sorusuna verdiğim her cevap Sayın Yerlikaya’da vücut bulmuş gibi görünüyor: Ortak payda (anlamaya çalışmak), nezaket ve güler yüz.Tüm bunlara ek olarak Sayın Yerlikaya’nın 29 Ekim 2023’te, Cumhuriyetimizin 100. yılını kutladığımız bu en anlamlı günde yaptığı konuşmanın da müthiş bir “gönül alma” hamlesi olduğunu, en pesimist halimle düşünüyorum. Çünkü bu konuşmanın tamamen samimi duygular ile yapıldığına içten içe inanmak istesem de, geçmiş dönemin hepimizde yaratmış olduğu o “kandırılmışlık” hissini yeniden yaşamak istemiyorum; istemiyoruz.
Ben de Sayın Yerlikaya’nın samimiyetine, çabasına ve hatta başarısına kendime her ne kadar engel olmaya çalışsam da hayran kalmıyor değilim fakat, hepsinin günün sonunda tek bir amaç uğruna kurgulandığını düşünüyorum: 2024 Yerel Seçimleri. Bu durumun ihtimalini arttıran ise Yerlikaya’nın bize sunulan yüzü kadar kendisini tanıyor oluşumuz değil, Sayın Erdoğan’ı artık 21 yıldır çok iyi tanıyor oluşumuz.Sayın Erdoğan geçmiş dönem yerel seçimlerinde-hem de-iki kere Ekrem İmamoğlu’na karşı kaybettiği maçın rövanşını artık şansa bırakmayacaktır.
Herhangi bir sezgi değil, tamamen Ak Parti tarzı siyasete 21 yıldır şahit oluş ve az biraz siyasal iletişim eğitimim sonucunda Sayın Ali Yerlikaya’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Adaylığı şimdiden hayırlı olsun.