Hakkını teslim edelim, AKP Filistin’deki siyasi dostlarına karşı oldukça cömert oldu. Her bakımdan! Bugün Gazze’de, rezidansları, lüks AVM’leri, otelleri göz ardı ediyorsanız ya gerçekten Filistin’i hiç takip etmiyorsunuz veyahut Filistin davasını çarpıtıyorsunuz. Milli Görüş bildiğiniz gibi. İsrail cumhurbaşkanı Yitzak Herzog’un Recep Tayyip Erdoğan’la görüşmek üzere Türkiye’ye gelmesini istemiyorlarmış. Neden? Filistin’de zulüm varmış. Filistin’de ne zulmü varmış çok merak ettim. Bu hafta size bunu yazmak istiyorum. Son 20 senedir AKP Türkiye’si ile İsrail birçok iniş çıkış yaşadı. ‘One Minute’ olayından sonra, Mavi Marmara’yı ve büyükelçilikteki alçak koltuk krizini, hepsini şöyle bir hatırımıza getirelim…Sonra bununla büsbütün bir karşıtlık içinde olarak, Erdoğan’ın ABD’li Yahudi kuruluşlarıyla yakın ilişkilerine dair çıkan haberleri…Çok ilginç bir süreç gerçekten. Türkiye AKP dönemine kadar Filistin konusunu da bir kenara atmadan, İsrail’le nispeten güzel ilişkiler kuruyordu. AKP ile birlikte beklenildiği üzere biraz daha siyasal İslam’ın coşkulu Filistin söylemlerine yol verildi ve yaşananları az evvel dile getirdim. Kuşkusuz bu süreç İsrail’le ilişkiler nasıl olursa olsun Filistin yönetimi açısından da çok kârlıydı. Hakkını teslim edelim, AKP Filistin’deki siyasi dostlarına karşı oldukça cömert oldu. Her bakımdan! Hem maddi hem de manevi desteklerini eksik etmediler. Bugün Gazze’de havuzlu villaları, rezidansları, özel okulları, lüks AVMleri, uluslararası mutfakların servis edildiği restoranları, zincir marketleri, otelleri bilmiyor gibi davranıyorsanız, ya gerçekten Filistin’i hiç takip etmiyorsunuz veyahut Filistin davasını bile isteye çarpıtıyorsunuz. Tüm Filistinlilerin mülteci kamplarında kalıp çamurlarda yuvarlandıklarını mı sanıyorsunuz? (O duruma düşmelerine sebep olanları da tartışmak gerekir ama hadi eski defterleri açmayalım.) Veya biz öyle sanalım mı istiyorsunuz? TİKA Filistin’e ne kadar yatırım yaptı, buyurun araştırın. Bunlar bilinmeyen gizli bilgiler de değil. AKP Filistin’deki yönetime ziyadesiyle destek çıkmıştır, zaten bu ideolojik saplantı yüzünden İsrail’le Türkiye hattında bunca zaman kaybedildi. Milli Görüşün bu zamanı donduran demode politikası can sıkıcı olduğu kadar gerçekçi de değil. Ne yapalım puşimizi takıp uçak mı kaçıralım sizi tatmin etmek için? Bu noktada bir dönem antiemperyalizm sandıkları İsrail düşmanlığını pratiğe dökerek Filistin kamplarında eğitim alan sosyalist-“solcu” militanları hatırlatayım. Onu da yapanlar yine siz değildiniz. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu derler adama. “AKP Filistin yönetimine çok destek oldu” deyince hükümetin politikasını çok beğeniyorum gibi bir algı oluşmasın. Gazze’ye ve Filistin halkına yatırım yapılmasından elbette şikayetçi olmazdım. Eğer hakikaten mazlum bir halka faydamız dokunacak ve yaşam koşullarını iyileştireceksek ne ala. Bu bizim ülkece mirasımızın da bir parçası sayılabilir. Ama bu noktada önemli bir soruyu sormak lazım: “Gerçekten halka faydamız dokundu mu?” Yoksa AKP’nin yardımları yine Filistin yönetimine ve yönetimdeki dar bir kadroya mı gitti? Sorunun cevabı çok kolay. Türkiye de dâhil birçok yerden gelen yardımlarla Filistin’i sömüren sınıfın cepleri doluyor, onların çocukları havuzlarda yüzüyor, en iyi okullara gidiyor ve bu arada sıradan Filistinlinin çocuğu bu bitmek tükenmek bilmeyen “Filistin davası”nda nefer olarak ölmeye ve öldürmeye yönlendiriliyor. Nereden baksanız, birilerinin kurban seçtiği garip, suçsuz, kimsesiz halk çocukları yine kurban ediliyorlar.
Yirmi senedir seçim yapmayan, Filistin’de kendileri dışında hiçbir siyasal fikre izin vermeyen, muhalifleri, mahkemesiz, yargısız hapse atan, bu Abbas yönetimini savunduğunuz sürece Filistin halkı mazlum olarak kalacak.
İsrail bayrakları yakan bu güruha daha açık bir ifadeyle sorayım, Filistin’de mazlum olan kim? Zulmü yapan kim? Filistin yönetimi mi? İsrail mi? Ne zamandan beri Filistin’i İsrail yönetiyor? Herzog’un veya başbakan Bennett’in Filistin halkı üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunma hakkı mı var? Zulmü yapan kim? Artık bu laf dolandırmaları bir kenara bırakalım. Filistin yönetiminin adaletsizliği, yolsuzlukları, terörle ilişkileri ayyuka çıkmış durumda. UNRWA (Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı) Filistin yardımlarını bu yardımların gerekli yerlere gitmediğini, terörün finansmanına harcandığını ifade ederek kesti. Bunun faturasını da Filistin halkı ödüyor. Geçen sene İsrail’e yağdırdıkları o bombaları halkın eğitimine harcasalardı, şimdiye bir kuşak liseyi bitirmişti. Ama ne gerek var? Türkiye gibi dünyada hatırı sayılan bir ülkede gazeteciler tutuklanıyorken, yağ kuyruklarında bekleyenler varken, benzin motorin fiyatları uzaya varmışken, suni bir Filistin davası için alanlara inecek kadar rüyalar âleminde yaşayan böyle kitleler var nasılsa, Abbas o koltuktan niye kalksın? Çok açık söylüyorum. Yirmi senedir seçim yapmayan, Filistin’de kendileri dışında hiçbir siyasal fikre izin vermeyen, muhalifleri, homoseksüelleri, insan hakları aktivistlerini, barış yanlılarını mahkemesiz, yargısız hapse atan, hapiste kaybeden bu Abbas yönetimini savunmaya devam ettiğiniz sürece Filistin halkı mazlum olarak kalacak. Abbas daha çok sömürür halkını. Bir gün de çıkın gerçekleri konuşun. Abbas yönetimine karşı bir protesto yapın da dürüstlüğünüze, hakkaniyetinize inanayım.
Lamı cimi yok, biz Filistin halkının yanındayız diyorsanız o zaman Filistin yönetimini eleştirerek işe başlayın. İsrail’i eleştirmek en kolay iş. Tribünlere oynamaktan öteye geçmez.
Neredeyse tüm İsrailleri insanlıktan çıkmış canavarlar gibi sunacaksın ama yardım paralarını cebine indirip Avrupa’da cipleriyle dolaşan iktidar yakınlarını görmeyeceksin. İsrail hükümetlerinin politikalarını eleştirmek yerine, topyekûn bir ülkeyi şeytanlaştıracaksın, adına eleştiri diyeceksin. Filistin’deki muhaliflerin zindanlarda çürümesine ses çıkarmayacaksın sonra da Türkiye’de “Ben muhalefetim” diye gezeceksin. Kusura bakmayın AKP’nin İsrail’le yakınlaşması için geç bile kalındı. Ortadoğu’da kartlar dağıtılırken yılların Arap-İsrail düşmanlığı bile neredeyse aşılmışken, Türkiye gibi önemli bir devlet yaya kalmak üzere. Kırk yılın başında bir doğru adım atılıyor ona da karşı duruyorsunuz. Savunduğunuz da Abbas rejimi. Lamı cimi yok, biz Filistin halkının yanındayız diyorsanız o zaman Filistin yönetimini eleştirerek işe başlayın. İsrail’i eleştirmek en kolay iş. Tribünlere oynamaktan öteye geçmez. Eğer gerçekten Filistin halkının doğru düzgün bir hayat yaşamasını istiyorsanız önce siyaseten fikirlerini beyan etmelerine fırsat tanıyacak bir demokratik ortama kavuşmaları için çaba sarfetmek gerekiyor. Başka ülkede demokrasi istemeyen bir rejimi savunan bir kitle kendi ülkesinde demokrasiyi savunsa ne çıkar? Milli Görüş’ün Filistin davası nutuklarını dinlerken Davaro filminin unutulmaz repliği geliyor aklıma “Ağlama Memo ağlama beni de ağlatacaksın”. Her şeye rağmen, Herzog ve Erdoğan’ın birlikte verdikleri fotoğraf, eşlerinin müze ziyaretleri çok güzel anlar olarak basına yansıdı. Atatürk’ün ne kadar değerli olduğunu bize hatırlatan ve Nazım Hikmet’ten dizeler okuyan Herzog gönlümüzü fethetti desek yeridir. Ancak bundan da önemlisi iki ülkenin işbirliği için olumlu adımların atılacağına dair her iki liderin de yaptığı açıklamalar… Umuyorum ki içerideki Abbas sevdalılarının tarihin çöplüğüne atılması gereken vizyon yoksunu fikirlerinden etkilenmeksizin bu yeni başlangıç her iki ülkeye de olumlu şekilde yansır. Belki bu gelişmeler, Abbas yönetiminin de değişmesinin önünü açar. Çünkü Filistin halkına çok daha iyi bir yönetimi seçme hakkı verilmeli. Filistinli çocuklar da tüm çocuklar gibi iyi bir geleceği hak ediyor. Bunun yolu belki de saraydan geçiyordur. Bekleyip göreceğiz.