Siyaset Bilimci Doç. Dr. Şebnem Yardımcı Geyikçi, değişen seçim yasası sonrası Ümit Özdağ’ın Mansur Yavaş’ı öne çıkarmasını ve muhalefetin olası seçeneklerini değerlendirdi. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın cumhurbaşkanı adayımız Mansur Yavaş çıkışı yeniden isim tartışmalarını alevlendirdi. Bu gelişme şaşırtıcı değil çünkü 28 Şubat’ta altılı masanın ortaya sunduğu birlik resmi beklenilen heyecanı ne yazık ki yaratamadı. Bunun üzerine bir de yeni seçim yasasının kabul edilmesi oyunda kartların yeniden dağıtılmasına neden oldu. Zaten önemli olan cumhurbaşkanlığı seçiminin önemini çok daha artırdı. Nasıl mı? Muhalefetin oyun planı ittifak yasası ve yasanın seçimlerde ortaklık kurmaya sağladığı faydalara dayanıyordu. Oyunun kuralları değişince ortaklığın içeriği de değişmek durumunda kaldı. Yeni yasanın amacı muhalefetin parlamento seçimlerinde çoğunluğu elde edememesi üzerine kurulu. Bunun iki hedefi var. Birincisi eğer ki muhalefet beklenilen parlamento çoğunluğunu elde edemezse parlamenter sisteme geçiş sözü kendiliğinden geçersiz kılınacak. İkincisi ise eğer cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kalırsa parlamento çoğunluğunun tek bir tarafta toplanmamış olması Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ikinci turda elini güçlendirecek çünkü belediyelerde olduğu gibi meclisi kontrol etmeden başkanlığı ele geçirmenin birçok süreci tıkayabileceği iddiası ortaya atılabilecek. Değişiklik öncesi muhalefetin parlamentoda çoğunluğu elde etme olasılığı daha yüksekti, dolayısıyla cumhurbaşkanlığı seçimleri için parlamento ile uyumlu çalışabilecek, yeni sisteme geçişi sağlayacak, belli ilkeleri benimsemiş, güvenilir bir isim bulunmalı fikri ön plana çıkıyordu. Kanımca Kılıçdaroğlu’nun adaylığı da tam olarak bu çerçevede olumlandı ve kabul görüyordu. Bugünkü tabloda ise isimlerin yeniden konuşulmaya başlamasının nedeni muhalefetin meclis yeterli çoğunluğu elde etme ihtimalinin azalması.
Muhalefetin birinci önceliği ne olursa olsun belirlediği ilkeler ve bu ilkeler doğrultusunda kurmayı planladığı güçlendirilmiş parlamenter sistem ve demokrasiye dönüş sözünü sahiplenmek ve bu söz etrafında birliğini korumak olmalıdır.
Parlamento seçimlerinde yeterli çoğunluğu kazanmanın tehlikeye düştüğü bir durum cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başka bir strateji üzerinde düşünmeyi zorunlu kılıyor. Çünkü belki ki istenilen dönüşümün – özellikle bürokrasinin liyakat üzerinden yeniden yapılandırılması gibi- sağlanabilmesinin tek koşulu cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kazanılması çünkü parlamentoda yeterli çoğunluk sağlanamaz ise cumhurbaşkanlığının kontrol edilmesi sistemin sağladığı bütün yetkileri kullanacak ve dönüşümü bu şekilde tamamlayacak bir ismin, dolayısıyla icracı olmaya hazır ve toplumun geniş kesimlerine hitap edebilecek bir ismin aday olmasını gerektiriyor. Ve tam da burada popüler bir ismin aday olması gerekliliği ön plana çıkıyor. Uzun yıllardan sonra ilk defa muhalefet aday sıkıntısı da çekmiyor. Popüleritesiyle, gençliğiyle, çalışkanlığıyla, iki defa üst üste İstanbul gibi bir şehri kazanmasıyla, mesela, çok güçlü bir aday var- Ekrem İmamoğlu. Ya da Mansur Yavaş ismi gündeme geliyor – o da Ankara’da dürüstlüğüyle, çalışkanlığı ve şeffaflığı ile ön plana çıkmış sağ seçmene cevap verebilecek bir isim. Ya da Kılıçdaroğlu gibi muhalefetin son yıllarda liderliğini üstlenmiş, toplumun farklı kesimlerine hitap etme yetisini artırmış ve gerektiğinde geri çekilmeye hazır bir aktör var. Bütün bunların dışında ne kadar kendisini başbakan olacağım diye liste dışı bırakmış olsa da yine geniş kitlelere hitap etme yetisi olan Akşener ismi de muhalefet kanadında ortaya çıkan isimlerden. Muhalefet ne yapmalı? Muhalefetin birinci önceliği ne olursa olsun belirlediği ilkeler ve bu ilkeler doğrultusunda kurmayı planladığı güçlendirilmiş parlamenter sistem ve demokrasiye dönüş sözünü sahiplenmek ve bu söz etrafında birliğini korumak olmalıdır. Fakat bu birliği korumak, sabit kalmak ve yeni oluşan koşullara uyum sağlamamak anlamına gelmemeli. Öyle ki şu andaki tabloda muhalefetin stratejisini yenilemesi ve çok daha karmaşıklaştırması gerekiyor. Parlamento seçimlerinde birinci hedef meclis yeterli çoğunluğunun elde edilmesi olmalı. Ve bunu yaparken tekil parti çıkarlarından ziyade bu çoğunluğu getirecek formülün bulunması önemli. Seçim yasası değişikliği sonrası parlamento seçimlerinde altılı masayı oluşturan sağ partilerin İYİP listelerinden girmesi etkili sonuçlar doğurabilir. Sağ ittifak özellikle AKP’den kopan kararsız seçmeni etkileme ve sağ oyları konsolide etme ihtimalini artırabilir bu da bütün oyunu birinci parti olması üzerine kurmuş olan AKP’nin belki de birinci parti olmasını engelleyebilir. Diğer taraftan hem CHP seçmeni için hem de DEVA ve Gelecek Partisi seçmenlerinin daha huzurlu oy kullanmalarına yol açabilir. Buradaki temel tehdit İYİP tabanında anti-AKP unsurunun güçlü olması. Dolayısıyla İYİP’in seçmeni bu ortaklığın gerekliliği konusunda ikna etmesi gerekecektir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ise stratejik olarak tek bir isimle gidilmesi gerekiyor kanımca. Bu noktada da muhalefetteki dengenin korunması için cumhurbaşkanı adayının CHP’den olması anlamlı olacaktır. Aday hemen mi açıklanmalı yoksa seçime yakın mı? Peki aday ne zaman açıklanmalı? Eğer ki halihazırda adı geçen isimlerden biri aday olmayacaksa ve tamamen yeni bir isim düşünülüyorsa – ki bunun çok yanlış bir strateji olacağı kanaatindeyim- o zaman aday hemen açıklanmalı ki seçim çalışmaları bir an önce başlasın ve topluma aday yeteri kadar tanıtılabilsin. Ama eğer ki popüler bir ismi aday gösterilecekse bu ismin şu anda açıklanmasını doğru bulmuyorum. Zaten iktidarın ısrarlı bir şekilde adayınızı söyleyin baskısı olası zararları işaret ediyor. İçinde bulunduğumuz sistemde sadece kamu kaynaklarının tamamına hükmeden bir aktörle değil aynı zamanda bütün ana akım medya kanalarını elinde tutan bir aktörle mücadele ediliyor. Hatta daha fazlası kaybedeceğini hissedince oyunun kurallarını değiştiren sürekli olarak kendisi lehine yeni kurallar tanımlayan bir iktidar ile mücadele ediliyor. Dolayısıyla bu koşullar altında ideal olan davranışları sergilemek çok zorlaşıyor. Normal demokratik bir sistem içerisinde seçimlere bir sene kalmışken muhalefetin adayını ortaya çıkarması beklenilebilir ama içinde bulunduğumuz koşullar altında bu bilgiyi karşı tarafa vermek oyun teorisi açısından da doğru olmaz. Aday belirlendiği an bütün medya kanalları ile bütün kamu kaynakları ile bu adayı zayıflatmak için seferberlik ilan edebilecek bir iktidar var. Bu bilgiyi elinizde tutmak ve son ana kadar paylaşmamak daha akılcı olacaktır.
Editör: TE Bilisim