Emre Köse
Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı'dan 2 Ekim'de İstanbul konsolosluğuna girdikten sonra bir daha haber alınamaması gündemde geniş bir yer buldu. Kaşıkçı, Suudi yönetimine "muhalif" bir isim olarak öne çıkarken, geçmişi tam aksini kanıtlayan çok sayıda hadiseyi barındırıyor.
Diğer yandan 2 Ekim'de İstanbul'a gelen ve Kaşıkçı'yı öldürdüğünden şüphelenilen 15 kişilik ekipte, Veliaht Prens Muhammed Bin Selman'a yakın isimlerin yer alması da dikkat çekici.
1. Cemal Kaşıkçı kimdir?
Cemal Kaşıkçı 13 Ekim 1958'de Suudi Arabistan'ın Medine kentinde doğdu. Kaşıkçı, 1985 yılında ABD merkezli Indiana State University'den mezun oldu.
1990'lı yıllarda Suudi Arabistan'daki
Al Madina gazetesinin yazı işleri müdürlüğü ve genel yayın yönetmeni yardımcılığını üstşenen Kaşıkçı, bu süre zarfında Afganistan gündemine odanlanarak eski El Kaide lideri Usame bin Ladin ile Afganistan ve Sudan'da söyleşiler gerçekleştirdi.
Geçtiğimiz günlerde
Moon of Alabama isimli bir blog sitesinde Kaşıkçı'nın geçmişine ilişkin çarpıcı kanıtlar yer buldu.
Yazıya göre Kaşıkçı, Afganistan'ın istikrarsızlaştırılmasına dönük ABD projesi sürerken Bin Ladin ile yakın temaslar kurdu.
Aşağıdaki gazete sayfasının sol üst köşesinde Kaşıkçı, El Kaide militanlarıyla birlikte RPG taşırken görülüyor:
Yazıya göre Kaşıkçı, daha sonra Suudi istihbarat başkanı Türki Faysal el-Suud'un himayesine girdi.
Afganistan, Sudan ve Cezayir'deki pek çok "projeye" dahil olan Kaşıkçı, Londra ve ardından Washington elçisi olduğu sırada, Türki'nin medya danışmanlığını üstlendi
Öte yandan Cemal Kaşıkçı, "Arap Baharı" rüzgarında Müslüman Kardeşler'i (İhvan) destekçileri arasında yer aldı. Mısır'da Mübarek'in devrilmesinin ve seçimleri İhvan'ın kazanmasının ardından, Suudi yöneticiler arasında bir panik hakim olmaya başladı.
Kral Selman'ın ve oğlunun iktidarında, İhvan nüfuzunun bütün alanlarda baskılanması yoğunlaştı. Böylece koruma kalkanını yitiren Kaşıkçı, Suudi Arabistan'ı terk etmeye karar verdi.
12 Ekim'de
Washington Post'ta
Ignaitus David imzasıyla yer bulan bir editoryal görüş yazısına göre, arkadaşları Kaşıkçı'ya ABD'de kalıcı oturma izni alma konusunda yardımcı oldu.
Washington Post'un editörü Fred Hiatt, Kaşıkçı'yı işe aldı ve gazete, onun Suudi yöneticileri karşısına alan İngilizce ve Arapça köşe yazılarını yayımladı. Son zamanlarda Kaşıkçı, Suudi Arabistan'da bir tür "renki devrime" işaret eden yazılar yazmaya başladı.
AP News'te
Sarah El Deeb imzasıyla yer bulan yazıda şu ifadeler yer alıyor:
"Üretken bir yazar ve yorumcu olarak Cemal Kaşıkçı, entelektüeller, reformcular ve İslamcılarla birlikte Arap Dünyası İçin Şimdi Demokrasi [Democracy for the Arab World Now] adında bir grubun yola çıkışı için sessizce çalışıyordu. Basın özgürlüğünü kayıt altına almak için bir medya gözlem örgütü kurmak istiyordu. Ayrıca, propagandaya değil ama gerçek haberlere aç bir nüfusa çarpıcı gerçekleri sunmak için, uluslararası haberleri Arapça'ya çevirecek ekonomi odaklı bir web sitesi açmayı planlıyordu. Kaşıkçı'nın görüşü, "demokrasinin inşası" olarak tanımladığı sürece siyasal İslamcıları da dahil etmekti.
Başka bir arkadaşı, Halit Saffuri'nin söylediğine göre, Kaşıkçı, DAWN adındaki demokrasi savunucusu grubunu, Ocak ayında Delaware'de tüzel kişiliğe kavuşturmuştu... Bir başka arkadaşı, Filistinli-İngiliz aktivist ve TV sunucusu Azzam Tamimi'nin aktardığına göre ise, İslamcıları ve liberalleri temsil eden projenin, gazetecilere ulaşması ve değişim için lobi faaliyeti yürütmesi bekleniyordu.
Tamimi, kendisinin ve Kaşıkçı'nın, 1992'de ilk defa tanıştıklarında benzeri bir demokrasi yanlısı proje başlattıklarını söylüyor. Tamimi'nin aktardığına göre, projenin adı Cezayir'de Demokrasi'nin Dostları'ydı ve Cezayir'de acemice düzenlenen ve hükümet tarafından kesin bir İslamcı zaferini engellemek için iptal edilen seçimler takip ediliyordu."
Kaşıkçı Eylül 2017'den itibaren ABD'de yaşamaya ve Washington Post gazetesinde köşe yazmaya başladı. Ülkesinden ayrılık kararı hakkını şu satırlarla açıkladı:
"Birkaç yıl önce bazı arkadaşlarım gözaltına alındığında çok acı çektim. Hiçbir şey söylemedim. İşimi veya özgürlüğümü kaybetmek istemiyordum. Ailemden endişe ediyordum. Şimdi farklı tercihlerde bulundum. Evimi, ailemi ve işimi arkamda bırakmam gerekti ama düşüncelerimi söylüyorum. Aksini yapmak cezaevlerinde çürüyen insanlara haksızlık olurdu. Pek çok kişinin konuşamadığı bir dönemde konuşabiliyorum."
Kaşıkçı, Suudi Arabistan'da 2017'de yolsuzluğa karşı yapıldığı açıklanan ve çok sayıda prensin gözaltına alındığı operasyonun, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın iktidarını pekiştirme operasyonu olduğunu savundu. Bununla birlikte Kaşıkçı, yazılarında eleştirilerin yanı sıra övgülere de yer veriyor, Veliaht Prens Muhammed'in "2030 vizyonunu" desteklediğini dile getiriyordu.
2. Türkiye tarafının meseleye tavrı nasıl? Neler söylendi?
Geçtiğimiz gün ABD medyasında Kaşıkçı'nın konsoloslukta uyuşturucu verilerek öldürüldüğü ve cesedinin Suudi adli tıp uzmanı Salah el-Tubeyki tarafından 7 dakikada parçalara ayrıldığı iddiası yer buldu. Bu iddialara kaynak olarak da ismi belirsiz Türk yetkililer gösterildi.
Öte yandan Kaşıkçı'dan haber alınamamasının ardından Türk yetkililerin başlattığı soruşturma kapsamında Kaşıkçı'nın konsolosluğun kapılarından çıkmadığı açıklandı. AKP Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay, "Konsolosluğun iki kapısı var, hangi kapıdan çıktı? Tüm kameraları inceledik, kapıdan girdiği gözüküyor ama çıktığı görülmüyor" dedi.
Aktay, şu ifadeleri kullandı:
"Arabalarla bir çıkış olmuş olabilir, ölü müdür diri midir bilemiyoruz, öldürüldükten sonra cesedini daha kolay taşımak için bir şeyler yapmışlar mıdır bilmiyoruz. Normal yollarla çıkmadığı kesin, cevaplayamıyorlar, normal yıllarla girmiş biri neden anormal çıksın? Konsolosluğa giren bir insana bunu yapanlar kendi ülkelerinde neler yapıyordur? Suudi cezaevlerinde binlerce kişi tutuluyor, bu olay Suudi Arabistan'ın insan hakları ihlallerini gündeme getirmek için bir vesile oldu. Hayatta kalmış olma ihtimali binde bir bile olsa ona sarılmaya çalışıyorum."
Öte yandan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İlnur Çevik,
Yeni Birlik'te yayımlanan yazısında gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'ın İstanbul başkonsolosluğunda kaybolmasının Suudiler açısından içinden çıkılmaz bir noktaya geldiğini belirtti.
"Son dönemde ülkesinde ve Ortadoğu'da at oynatan" Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın bir anda sessizliğe bürünüp direksiyona "kriz çözücü" olarak Suudi Kralı Selman bin Abdulaziz'in geçtiğini belirten Çevik, kralın ABD Başkanı Trump'la skandalı nasıl çözeceklerini tartıştığını söyledi.
Trump'ın artık bu işin bir cinayet olduğu, ama faillerin kralın bilgisi dışında hareket eden "Suudi serseriler" olduğu noktasına geldiğini belirten Çevik, şunları söyledi:
"Türkiye kendisine tepeden bakan, hatta PYD'ye ve YPG'ye yardım eden, Birleşik Arap Emirlikleri ile ülkemize karşı bazı fitnelerin içine girdiği sanılan Veliaht Prens Selman'ın yaptıklarına karşı bu olayı kullanıp dünyayı Suudilerin başına yıkmak yerine yine kraliyet ailesine dostluğunu gösterip olayı fazla deşelemeden, aksine iyi niyetle adımlar atarak Kral Selman'a yardımcı oluyor… İşte bu yüzden Kral Selman, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı arayıp teşekkür etti. Türkiye gerçekten kıymetini bilene iyi dost."
3. ABD ve İsrail tarafları neler dedi?
İsrailli bir güvenlik yetkilisi, Suudi gazeteci Kaşıkçı olayıyla ilgili, "Tel Aviv rejiminin, Türkiye'den çıkan haberlere değil Suudi Arabistan'ın açıklamalarına güvendiğini" söyledi.
Sputnik'in aktardığı habere göre, İsrail'in, Kaşıkçı olayını yakından takip ettiğini belirten yetkili, "Türkiye'den yayımlanan haberlerin kanıtlara dayanmadığını" ileri sürdü ve Tel Aviv'in, Riyad yönetiminin yanında yer aldığını kaydetti.
Maariv gazetesi güvenlik analisti
Yossi Melman daha önce sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımda, Kaşıkçı olayına İsrail istihbarat servisi Mossad'ın karışmış olabileceğini ima ederek, "Umarım ki dolaylı olarak bile Mossad'ın Kaşıkçı'nın öldürülmesi olayında parmağı yoktur" dedi.
Kaşıkçı'nın akıbetiyle ilgili gelişmeleri yakından takip ettiklerini dile getiren ABD Başkanı Trump ise Suudi Arabistan’a yönelik silah satışının durdurulması yönündeki çağrılara cevaben, "Böylesi bir adım bize zarar verir" diye konuştu.
İlk yurt dışı ziyaretini Suudi Arabistan’a yapan ve yakın zaman önce 110 milyar dolarlık devasa bir silah satışı anlaşmasında bulunan Trump, "Bu ülkede işimiz var, çok şey yapıyoruz. Öyle bir ülke ki ekonomik açıdan muhtemelen daha önce hiç olmadığı kadar iyi ilişki içerisindeyiz" dedi.
ABD Başkanı Trump, gündeme ilişkin görüşmeler yapmak üzere ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'yu Suudi Arabistan'a gönderdi.
Reuters'in aktardığına göre Pompeo'yu karşılayan Suudi Kralı Selman, "Umarım burada rahatsınızdır" dedi. Pompeo, Suudi Kralı'na "Başkan Trump adına gerçekleştirdiğim ziyaretimi kabul ettiğiniz için teşekkürler" diyerek yanıt verdi.
Görüşmenin detayları henüz açıklanmadı. Pompeo'nun Suudi Arabistan Kralı'na teşekkür ettiği açıkladı. Teşekkürün sebebinin "Kaşıkçı konusundaki şeffaf soruşturma" olduğu belirtiliyor.
4. Türkiye'ye gönderilen 15 kişilik ekipte kimler var?
2 Ekim günü İstanbul konsolosluğuna gelen ekipte Muhammed bin Selman'a yakın isimlerin yer alması bir başka tartışma başlığını oluşturdu. New York Times'ta (NYT) bugün yer alan haberde, "Kaşıkçı'yı öldürmek üzere İstanbul'a gönderildiği iddia edilen 15 kişilik ekipteki şüphelilerden en az 4'ünün, Bin Selman ile bağlantıları var" ifadesi yer aldı.
Habere göre şüphelilerden Mahir Abdülaziz Mutreb, 2007'de Londra'daki Suudi Büyükelçiliği'ne diplomat olarak atandı. İkinci şüpheli Abdülaziz Muhammed el-Havsavi, Muhammed bin Selman'a seyahatlerinde eşlik eden yakın korumalardan. Üçüncü şüpheli, Taar Galib el-Harbi, geçen yıl Suudi kraliyet muhafızlarında teğmen rütbesine terfi etmişti.
Bir diğer ve en kritik şüpheli ise Suudi adli tıp uzmanı Salah el-Tubeyki. Adli delil konusunda uzman olduğu belirtilen Tubeyki'nin çok sayıda subaya olay yeri inceleme konusunda eğitim verdiği biliniyor. Tubeyki'nin delilleri karartmak üzere ekipte yer aldığı ihtimali üzerinde duruluyor.
5. Müslüman Kardeşler bunun neresinde?
BBC'nin haberine göre Kaşıkçı'yı 25 yıldır tanıyan arkadaşı Halit Safuri, Kaşıkçı'nın Mısır'da Müslüman Kardeşler iktidarına karşı yapılan askeri darbeyi desteklememesinin kraliyet ailesi ile temel ayrılıklarından biri olduğunu söyledi.
Kaşıkçı'nın eşinin kraliyet sarayında çalıştığını ve bu yüzden Cemil Kaşıkçı'yı boşadığını söyleyen Safuri, "Suudi Arabistan'da iki oğlu var ve onlar için endişeleniyor. Bu yüzden iktidara yönelik eleştirilerinde kelimelerini çok dikkatli seçiyor" dedi.
Kaşıkçı'nın kaybolmasının ardından, köşesinin yayınladığı Washington Post gazetesi, "Suudi hükümetinin destekleyenler Kaşıkçı'nın yalnızca hükümeti eleştirmediğini, Müslüman Kardeşler'i desteklediğini savunuyor" ifadelerini kullandı.
Gazeteye konuşan "Tanıdığım Usame bin Ladin" kitabının yazarı ve New America düşünce kuruluşunda El Kaide uzmanı
Peter Bergen, Kaşıkçı'nın geçmişte Müslüman Kardeşler gibi ılımlı İslamcılara yakınlık duyduğunu, ilerleyen yıllarda ise daha liberal ve seküler bir görüşe sahip olduğunu öne sürdü.
6. Meselenin Suudi ekonomisine yansımaları nasıl oldu?
ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Senatör Bob Corker, "ABD istihbarat raporları incelendiğinde, Kaşıkçı'nın konsolosluğa girdiği gün öldürüldüğü anlaşılıyor" demişti. Corker, "Her ne olursa olsun hadisede Suudi parmağı vardı, çünkü her şey onları işaret ediyor" ifadelerini kullanmıştı. Cumhuriyetçi ve Demokrat Parti'ye mensup 22 senatör ise Trump’a gönderdiği mektup ile Suudi Arabistan'a yaptırım uygulanması çağrısında bulunmuştu.
Suudi Arabistan üzerindeki soruşturma baskısı sonucu Suudi Arabistan Borsası dün yüzde 7 değer yitirdi. Bu 2014 yılında petrol fiyatlarındaki düşüşün ardından yaşanan en büyük değer kaybı olarak kayıtlara geçti. Bölgenin en büyük petrokimya ürünleri üreticisi Saudi Basic Industries'in hisseleri yüzde 7,9 düştü.
Bunun yanı sıra ABD merkezli uluslararası yatırım bankası JP Morgan’ın CEO’su James Dimon ve Amerikan otomotiv devi Ford’un Yönetim Kurulu Başkanı Bill Ford, Kaşıkçı’nın kaybolması nedeniyle bu ay Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da yapılacak konferansa katılmayacaklarını açıkladı.
Suudi Arabistan yönetimi, 23-25 Ekim tarihleri arasında yapılacak "Future Investment Initiative" (Geleceğe Yatırım Girişimi) adlı konferansa büyük önem veriyor.
Konferans, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman’ın ülkesinin petrole bağlılığının bitirilmesine yönelik 2030 Vizyonunun vitrine çıkarılması için planlanmıştı. Daha önce de Virgin şirketlerinin sahibi İngiliz milyarder iş adamı Richard Branson ve Uber’in CEO’su Dara Khosrowshahi ile CNN, Financial Times, New York Times, CNBC ve Bloomberg gibi dünyanın önde gelen bazı medya kuruluşları ‘Çöldeki Davos’ adıyla bilinen konferanstan çekildiklerini açıklamışlardı.
Goldman Sachs, Mastercard, Bank of America, Citigroup ve Credit Suisse ise konferansa katılma kararlarını değiştirip değiştirmedikleri konusunda bir açıklama yapmadı.Amerikan medya kuruluşu Fox Business Network ise konferansa katılma kararını yeniden değerlendirdiğini duyurdu.
“Suudi Başkonsolosluğundaki herkesi sorgulama ve yargılama hakkımız var”
AP: Türk polisi gazeteci Kaşıkçı’nın konsoloslukta öldürüldüğünü kanıtlayan delillere ulaştı
ABD Dışişleri: Kaşıkçı soruşturmasında Türkiye’ye yardıma hazırız
Times: Trump, Cemal Kaşıkçı olayı sonrası ip üstünde yürüyor