49 diye bir film
IŞİD’in elinden kırkdokuz kişiyi sağ salim almak büyük bir başarıdır. Ama kurtaran ve kurtarılan kişilerin adı bir kez olsun geçmiyor, onlardan hiç söz edilmiyor. Çünkü bugün muhalefetteler.
Yakın tarihi anlatan film yapmak zordur.
Olayların etkisi devam etmektedir, sebeplerle sonuçlar karışabilir, o an fark etmediğiniz başka sonuçları gözardı etmiş olabilirsiniz.
Dahası, karar vericiler muhtemelen hayattadır, en azından tanıklar vardır ve çeşitli sebeplerden ötürü bildiklerini tam anlatmamışlardır.
Bilgi eksik olduğu için anlatıda da eksiklikten kaynaklanan boşluklar olması muhtemeldir.
Türk sinemasında yakın tarihte yaşananlara dair doğru dürüst film varsa da çok azdır.
Daha II. Dünya Savaşı’nı bile derli toplu anlatamadık, I. Dünya Savaşı, 1915, Mübadele…
Aklıma ilk gelen görece başarılı örneklerden biri Varlık Vergisi’ni konu edinen Salkım Hanımın Taneleri.
Neyse, biraz daha yakın tarihe gelmek istiyorum.
IŞİD adlı barbar terör örgütünün gücünü yitirmesinden sonra dizi ve filmlere konu edildiğini gördük.
Ama Türk yapımı bir filmde IŞİD’in konu edilmesi merakımı celbetti ve soluğu derhal sinema salonunda aldım.
IŞİD’in Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu’nu ele geçirmesi, Başkonsolos Öztürk Yılmaz dahil olmak üzere kırkdokuz kişiyi rehin alması ve o insanların başarılı bir operasyon sonucunda kurtarılmasını anlatan bu filme dair söyleyebileceğim ilk şey, hiç çekilmemesinin bu kadar kötü çekilmesine evla olduğu.
Ama madem çekildi ve ben de merakla koşarak sinemaya gittim, bazı eleştirilerimi söylemek istiyorum.
IŞİD’i olanca vahşiliğiyle gördüğümüz filmde epik alt hikayeler de mevcut.
İsmail Hacıoğlu’na da maşallah, tek başına IŞİD’i dümdüz etti desem yeridir, içinden hem James Bond hem Jason Bourne çıkmış, durdurulamıyor.
Birkaç yüz IŞİD militanını tek başına halletti.
Gelelim, filmdeki saçmalıklara.
Bu olay ne zaman gerçekleşti?
11 Haziran 2014’te.
Yani, Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı’ndan Başbakanlığa geçmekte olduğu günlerde.
Peki, kimlerin adı asla geçmiyor filmde?
Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz’ın!
Yani, kurtaran ile kurtarılanın adının anılmadığı bir operasyon filmi çekmişler.
Dahası, rehineler kurtarıldıktan sonra verilen o meşhur fotoğraflardan da bahis yoktu hiç.
Özel uçakla Ankara’ya gelme, ailelere kavuşma, devlet erkanı tarafından karşılanma…
Hiçbiri, hiçbiri yok bu filmde. Stalin döneminde fotoğraflardan dostları nasıl silindiyse adeta aynısını yapmışlar.
Kerem Alışık’ın canlandırdığı bir MİT Başkanı karakteri var.
Ben Hakan Fidan olsaydım, bu kadar karton oyunculukla beni ve teşkilatı oynayamazsınız, der, asla kabul etmezdim.
Senaryodan kötü bir şey varsa filmde, o da oyunculuktu.
Toplantı yapılıyor, en üst düzey askeri yetkili bir öneride bulunuyor ama anlıyoruz ki bu askerlerden hiçbir şey olmaz çünkü alandaki süper kahramanımız İsmail Hacıoğlu’nun planını uygulamaya koyuluyoruz hemen.
Askerin strateji kurma becerisinin ne kadar kötü olduğunu görüyoruz.
Sanmıyorum ama bu olaylar böyle gerçekleşmiş de olabilir ama bu kadar kötü ve art niyetli bir senaryo ve bu kadar kötü oyunculukla ancak parodi olur çektiğiniz film.
49, tam bir parodi filmi.
IŞİD’in elinden kırkdokuz kişiyi sağ salim almak büyük bir başarıdır.
Ama kurtaran ve kurtarılan kişilerin adı bir kez olsun geçmiyorsa, onlardan hiç söz edilmiyorsa, gerçek fotoğraflar hiç kullanılmıyorsa kusura bakmayın ama benim gibi yanılıp gidenler için bu izledikleri film değil para ve zaman kaybıdır.
İsimleri geçmiyor çünkü bugün muhalefetteler.
O zaman çekmeyin kardeşim bu filmi, başka bir dönemi alın, onun filmini çekin.
Bu çektiğiniz filmle operasyonu yapanlara da, kurtarılanlara da ayıp ediyorsunuz çünkü.
Bunlar da ilginizi çekebilir