Siyaset meydanı Pir Sultan’ın deyişlerinde dile gelir. Muhalifler için kurulmuş ucunda urgan sallanan dar ağaçlarıdır siyaset meydanı. Muhalifleri açık havada ‘sallandırma’ geleneği tüm toplumlarda siyaseti ‘dilsizleştirme’nin aracı olarak kullanılageldi tarihte. Demokrasiler kurumsallaşana, insanın temel hakları kabul görene kadar da en vahşi yöntemlere tanıklık etti insanlık. Orta Çağ’da binlerce kadının içine cin/şeytan kaçmış diye karınlarının deşilmesi, muhaliflerin akbaba topluluklarının önünde boyunlarını giyotine vermesi gibi. Demokrasiyi insan haklarını rehber edinen toplumlarda siyaset artık muhalifi/muhalefeti yok etme aracı olmaktan çıktı, vatandaşa hizmet eden bir alana dönüştü. Ama Doğu toplumlarında siyaset hala halka hizmet etme aracından çok muhaliflerin cezalandırıldığı bir alan olarak karşımızda durur. Darağaçlarının siyaseti gölgelediği toplumlardan biri de Pakistan’dır. Baba kız Butto ailesi siyaset yolunda aynı kaderi paylaşırlar; baba Zülfikar Ali Butto 1979’da idamla kızı Benazir 2007’de bombalı suikastla yaşama veda ederler, aynı şehirde ve hemen hemen aynı yaşta. Butto ailesinin tarihçesi Kennedy ve Menderes ailelerinin yaşadığı dramlarla benzerlikler arz eder farklı coğrafyalarda olsalar da. Şili’de Allende, Pakistan’da Zülfikar Ali Butto’ların yok edilmesi siyasetin soğuk, acımasız çehresini göstermişti çocukluğumda. 12 Eylül darbesinin ardından Kenan Evren Batı dünyasından dışlanınca, en çok görüştüğü lider, Zülfikar Ali Butto’ya darbe yapıp idam eden cuntacı Ziya ül Hak’tı. Pakistan ilginç bir ülke. Hindistan’la birlikte 1947’de bağımsızlığına kavuşan Pakistan 75 yıllık siyasal yaşamının 43 yılı bilfiil darbelerle yönetilir. Geri kalan zamanlarda da hiçbir başbakanın görev sürelerini tamamlayamadığı istikrarsız bir ülke olur. Hatta ülkenin ilk Başbakanı Liyakat Ali Han’ın da suikaste kurban gitmesi baştan beri siyasetin ne kadar tehlikeli bir zeminde cereyan ettiğinin göstergesidir. Benazir Butto’nun suikastten iki ay önce tamamladığı ‘Doğu’nun Kızı’ otobiyografisi zengin bir kaynak Benazir’i, ailesini, Pakistan’ı ve onun özelinde Doğu’yu anlamak için. Otobiyografisinin ilk cümlesi ‘bu hayatı ben seçmedim, o beni seçti’ der. Yahudiler her ne kadar ‘seçilmiş insan’ metaforunu kendilerine ithaf etseler de her insan seçilmiş değil mi? Hiçbirimiz hayatımızı kendimiz seçmedik, bir aileye, bir kültüre bir coğrafyaya doğduk. Doğduğumuz alan ya bize özgürlük, refah sunuyor ya da çoğu kez açık cezaevi koşullarını, farkında bile olmadan. Butto ailesi Pakistan tarihi ile özdeşleşmiş bir aile. Benazir’in dedesi Şah Navaz genç yaşta Hinduluktan İslamiyet’e geçen toprak ağası olan nüfuzlu bir aileden gelir. Diğer toprak ağalarının tersine Şah Navaz çocuklarının eğitimine çok önem verir. Oğlu Zülfikar Ali Butto ABD’de Berkeley’de lisans, Oxford’da da Hukuk Fakültesi’nde yüksek lisansını yapar. Eğitimini tamamlayan Zülfikar Ali 1953’te Pakistan’a döner, aynı yıl kızı Benazir de Karaçi’de dünyaya gelir. Bir süre sonra siyasete atılan Butto Dışişleri Bakanı olur. Zülfikar Ali Pakistan’da kadını yok sayan feodal kalıpları kırmaya çalışır; siyasal yaşamında karısını, kızı Benazir’i yanından ayırmaz.  Benazir’i daha çok gençken ülkenin gelecekteki siyasal yaşamına hazırlar. Zülfikar Ali de babası gibi kız erkek ayrımı yapmadan çocuklarının eğitimine çok önem verir. Benazir’in iyi bir eğitim alarak Müslüman bir toplumda kız çocuklarına örnek olmasını sağlar. Benazir yüksek öğrenimlerini önce Harvard ardından Oxford Üniversitesi'nde tamamlar. Benazir eğitiminin yanı sıra, babasıyla BM’deki toplantılarda, Indira Gandi ile yapılan müzakerelerde bulunarak çok genç yaşta siyasetin mutfağında pişme şansı yakalar. Zülfikar Ali Butto’nun 1967’de Pakistan Halk Partisi’ni kurması siyasal yaşamlarında önemli dönüm noktasıdır. Pakistan’ın en uzak köylerine giden, halkla diyalog kuran ilk politikacı olur Butto. ‘Yirmi iki aile’ denilen bir grubun ülkenin tüm kaynaklarına sahip olmasını, keyfi yönetimlerini eleştirir mitinglerde. Kendisini dinlemeye gelenlere ‘Allah’ın biz Pakistanlıların fakir olarak yaşaması gerekir diye bir yasası yok. Ülkemiz zengindir, çok kaynağı var. O halde neden açlık, fakirlik ve hastalık oluyor?’ diye anlatır. Butto siyasal yaşamda yıldızı parlayan, geniş halk kitlelerinin desteğini alan karizmatik bir liderdir artık. Bu gelişmelerden rahatsızlık duyan devlet erkanı ‘sen gençsin, önünde uzun bir hayat var, bizimle çalış kazançlı çık’ diyerek siyasi rüşvetlerde bulunur önce, dinlemeyince de ölüm tehditleri almaya başlar Butto. Benazir babasına silahlı saldırılar başlayınca, Pakistan siyasal yaşamının gerçekleriyle tanışır, ölüm tehditlerinin, yolsuzlukların, şiddetin de bunun parçası olduğunu çok genç yaşta kavrar. Devlet Başkanı, Zülfikar Ali ile baş edemeyince onu ve partili arkadaşlarını cezaevine gönderir. Diktatörlerin kendilerini yasaların yerine koyduklarını anlatır Benazir üzüntüyle. Doğu Pakistan Bangladeş olarak bağımsızlığına kavuşunca, Devlet Başkanı Yahya Han görevi bırakmak zorunda kalır. Butto 1971-1973 yılları arasında Pakistan Devlet Başkanı olur. 1973 yılında yapılan seçimlerde de Zülfikar Ali Butto Başbakan olarak hükümeti kurar. Butto iktidarı döneminde aşiret reislerinin elindeki toprakların bir kısmını halka dağıtarak toprak reformu yapar. Ardından kadın ve azınlık haklarını koruyan yasalar çıkarır, ücret politikalarında iyileşmeler yapar, eğitim alanındaki yatırımlara yoğunlaşır.  Butto’nun reformist politikaları ülkedeki sivil asker geleneksel güç dengelerini rahatsız eder. 1977 yılında yapılan genel seçimlerde tek başına iktidar olmasına rağmen, seçimlere hile karıştırıldığı bahanesi ile General Ziya-ül Hak, Butto’yu darbe ile iktidardan indirir ve tutuklar. Butto iki yıllık gözaltı süresi sonrası, uluslararası alandaki yoğun baskılara rağmen Ziya-ül Hak’ın dayatmasıyla 1979’da sonradan kızının da bombalı saldırıda hayatını kaybettiği Ravalpindi’de idam edilir. Butto’nun cenazesi ailesine verilmez, askerler gizlice onu aile mezarlığına defnederler. Benazir birkaç gün sonra ancak annesi ile gözaltında tutuldukları yerden mezarlığa gidebilir. Benazir mezar başında tüm halkı adına mücadele eden babasının izinden gitmeye karar verir. Ülkenin seçilmiş Başbakanı’nın idamı, iç siyasal karışıklıkların artmasının yanı sıra Butto ailesini de yeni trajedilere sürükler. Babasının idamı sonrası tüm aile olarak ev hapsine mahkûm edilirler. Benazir’in erkek kardeşi Şahnavaz 1980’de, diğer erkek kardeşi Mir Murtaza da 1996’da öldürülür. Benazir’in hayatı Pakistan’ın trajedileri ile özdeştir gerçekten. Benazir babasının idamına, annesinin ve kendisinin zaman zaman hapsedilmelerine, iki erkek kardeşinin öldürülmelerine rağmen, mücadeleden vazgeçmez. Babasının kurduğu Pakistan Halk Partisi’nin başına geçerek siyasi mücadelesine devam eder. Pakistan toplumunda özgürlük ve sosyal adaleti sağlamayı hedeflediğini belirten Benazir ‘bu hedefler için savaşmak çok zordu, kadın olarak savaşmak ise daha da zordu’ der. Bu aşamadan sonra Benazir ve ailesinin sürgün yaşamı başlar. 1984 yılında yurt dışına çıkmasına izin verilince İngiltere'ye yerleşmek durumunda kalır. Sürgünde babasının kurduğu muhalefet partisi Pakistan Halk Partisi’nin liderliğini yapar. 1987 yılında iş adamı Asıf Ali Serdari ile evlenir. İLK KADIN BAŞBAKAN Askerî cuntanın lideri Ziya ül Hak 1988'de suikast sonucu ölünce Pakistan'da, 1977 yılından beri ilk kez serbest seçimler yapılır. 1988’deki seçimlerde Halk Partisi kazanır, Benazir Butto iktidara gelir. Butto 35 yaşında ülke tarihinin ilk kadın başbakanı olur. Müslüman bir ülkede seçilmiş ilk kadın başbakan olarak kendini kutsanmış olarak düşünür. Toplumu değiştirme, ülkenin modernize edilmesi, kadın haklarının iyileştirilmesi, İslam coğrafyasındaki kadınlara emsal olma gibi misyonlar bu kutsanmışlığın yansımalarıdır ona göre. Benazir Başbakanken ikinci çocuğuna hamileliğinde siyasi kriz çıkar. Başbakanın doğum izni olamayacağını, doğum sonrası hükümetin başsız kalacağını bahane eden muhalefet Benazir’in görevden alınmasını ister. Tarihte Başbakanken anne olan ilk kadın olduğunu da sonradan öğrenir Benazir. Kadının adı olmadığı bir coğrafyada çalışkan, iyi eğitim almış, güzel, seküler bir kadın olmanın yanı sıra analığı ile de gündemde olur. Güçlü karizmatik siyasi yönü kadar, bir kadın, eş ve ana olarak da Pakistan toplumunda tabuları kırar, ezberleri bozar Benazir. Pakistan siyaset geleneğinde hükümetlerin darbe ya da sudan bahanelerle görevden alınması oldukça rutin bir durumdur. Bu durum Benazir’in de başına gelir. Askeri güçler Devlet Başkanı İshak Han’a baskı yaparak Benazir’in hükümeti kurduktan 20 ay sonra yolsuzlukla suçlanarak görevden alınmasını sağlar. Suçlamalar yargıya taşınmasa da iktidardan düşürülünce Benazir ve ailesine yeniden yoğun saldırılar başlar. Ayrıca, Pakistan tekrar iç karışıklığa gömülür, insanlar sokakta, işyerlerinde, otobüslerde saldırıya uğrar, öldürülür. Benazir sonrası göreve getirilen Navaz Şerif, dine dayalı bir yönetim inşa etmeye çalışır. Kurucu lider Muhammed Ali Cinnah laik bir Pakistan inşa etse de popülist söylemlerle dinin siyasete alet edilmesi Pakistan siyasetinde dinsel söylemlerin güç kazanmasına vesile olur. Sovyetlerin 1979’da Afgan işgali de zaman içinde Pakistan siyasetinin radikal grupların denetimine girmesine zemin hazırlar. El Kaide militanlarının Benazir Butto’yu öldürdüğü dikkate alındığında Afganistan’daki gelişmelerin Pakistan’ı nasıl doğrudan etkilediği anlaşılır. Başlangıçta Sovyet işgaline direnen Mücahidin hareketleri zamanla bölgede dinci radikal hareketlerin güçlenmesine yol açar. Sovyetlerin Afganistan’dan çıkması ile ortak düşman yok olunca, ülkedeki militan Mücahidin grupları bu kez silahları birbirine yöneltirler. Pakistan medreselerinde yetişen Taliban kadroları da Afgan iç savaşına dahil olur. Butto dahil Pakistanlı siyasilerin komşu Afgan iç savaşından istifade etme yanılgıları ülkede dinci radikal grupları güçlenmesine yol açar. Afganistan’dan gelen mülteci akınları komşu Pakistan siyasetini esir alır bir süre sonra. Zaten istikrarsız olan Pakistan, bu sefer de radikal dinci grupların etkin olduğu bir ülke olarak ciddi güvenlik krizleriyle karşı karşıya kalır. 1993’te tekrar Başbakan seçilen Butto Pakistan'ın siyasal ve ekonomik istikrarın önündeki en önemli engel olan feodal yapıya karşı savaş açar.  İktidarında kapsamlı reformlar sonucu zengin toprak sahipleri ve elit grupların politik güçlerini kaybetmeye başlamaları Benazir’e karşı asker destekli muhalefetin de ana nedeni olur. Hükümete yönelik yolsuzluk suçlamaları nedeniyle Devlet Başkanı Faruk Leghari tarafından Benazir’in 1996’da tekrar düşürülmesi de şaşırtıcı değildir. Butto’nun yerine geçen Navaz Şerif de 1999’da General Pervez Müşerref’in düzenlediği askeri darbe ile düşürülür. Müşerref hem Butto’yu hem Şerif’i ülke dışına sürgüne gönderir. Askeri darbe sonrası Pakistan'ı terk etmek zorunda kalan Butto bu sefer sürgün hayatına Dubai’de devam eder. Benazir Butto 8 yıllık sürgünden sonra 2007’de yapılacak seçime katılmak için ülkesine dönme kararı alır. Butto’nun dönme kararına bu kez en sert tehdit El-Kaide örgütünden gelir. 19 Ekim’de taraftarlarının sevgi gösterileriyle karşılanan Butto’ya yönelik El Kaide bombalı bir suikast girişiminde bulunur. Benazir’in yara almadan kurtulduğu bu saldırıda çok sayıda kişi yaşamını yitirir ve yaralanır. Butto suikastın ardından yaptığı konuşmada El Kaide’ye meydan okur, göreve geldiğinde ‘bu aşırılık yanlılarından ülkeyi hep beraber kurtaracağız’ der. Bu olayı fırsat bilen Müşerref, olağanüstü hâl ilan eder, seçimleri iptal eder, binlerce muhalifi gözaltına, Butto’yu da ev hapsine alır. Kamuoyunda artan baskılar sonucu Müşerref seçimlerin yapılacağını söylese de El Kaide 8 Ocak’da yapılacak seçimleri engelleyeceklerini açıklar. Zaten istikrarsız bir ülke olan Pakistan’da El Kaide gibi terör örgütlerinin güçlenmesi, Pakistan’ı derin krizlere sürükler; ülke yönetilemez hale gelir. Genel seçime az zaman kalmışken Başbakanlığın güçlü adayı Benazir Butto 27 Aralık 2007'de Ravalpindi düzenlenen mitingde El Kaide’nin üstlendiği bombalı saldırı sonucu yüzlerce kişiyle beraber yaşamını yitirir. Benazir Butto da tıpkı babası Zülfikar Ali Butto gibi siyasi mücadelesini canıyla öder; üstelik aynı şehirde. Butto, seküler-laik ve ılımlı kesimler tarafından ‘yeni bir umut’ olarak algılansa da Butto’nun öldürülmesi ile Pakistan tekrar geleneksel iç çatışmalarına döner. Siyasetin iki gömleği var denir; bayramlık ve idamlık. Bayramlık gömleğini herkes giymek ister elbet ama idamlık gömleği siyaseti esir alır. Pakistan’daki siyasetin üzerinde de hala darağaçlarının gölgesinin mevcut olması çözüm adresi olan siyaseti de etkisizleştirmekte. Çözüm üretemeyen siyaset, bir süre sonra kriz üreten merkeze dönüşmekte maalesef.

Editör: TE Bilisim