Loading...
Tarihte, herhangi bir olağanüstülük yokken enflasyonu düşürmek amacıyla sürekli olarak uygulanan fiyat kontrolleri ticarethanelerin iflası ve hızla yükselen enflasyon ile sonuçlanmıştır.Fiyat kontrollerinin modern zamanlarda genelde uygulama bulduğu dönemler olağanüstü dönemlerdir. Savaşlar, salgın hastalıklar, doğal afetler geçici olarak firmaların üretim imkânlarını ellerinden alabilir. Bu durumda, tedarik zincirlerinde kırılma yaşandığı için arz çökebilir. Arz çöktüğü için talep karşılanamayabilir. Böylece, olağanüstü dönemlerde arz cephesinde geçici olarak tekelleşme ya da oligopolleşme eğilimleri ortaya çıkabilir. Bu gelişmeler, fiyatların hızlı artışına sebep olabilir. Böyle zamanlarda, geçici olması şartıyla, çökmüş olan üretim ayağa kalkana kadar fiyat kontrolleri kullanılabilir. Zira, tekelleşmiş ya da oligopolleşmiş piyasada zaten devlet yerine özel sermaye kendi “fiyat kontrolünü (!)” uygulayacaktır. Rekabetin olmadığı koşullarda özel sermaye istediği fiyatı piyasaya dikte edebilecektir. Sorun geçici ise, arz ile ilgili sorunların çözülmesi yönünde ekonomi politikaları uygulamaya sokulmalıdır. Bu noktada, sorun çözücü politika araçlarının ağırlıklı olarak maliye politikası bacağından gelmesi beklenmelidir. Sorun geçici değilse, ekonominin “yapısal nitelikli” sorunları var demektir. Olağanüstülüklerin olmadığı piyasa koşullarında, rekabeti tesis etmek ve sürdürmekle sorumlu kurumlar zaten vardır. Sorun geçici olmayan yapısal bir hâl almışsa, bu kurumların ve/veya hükümetlerin hesap verme sorumlulukları vardır. Tarihte, herhangi bir olağanüstülük yokken enflasyonu düşürmek amacıyla sürekli olarak uygulanan fiyat kontrolleri ticarethanelerin iflası ve hızla yükselen enflasyon ile sonuçlanmıştır. Türkiye’nin marketler nezdinde uygulamaya çalıştığı yöntem, bu tarz uygulamalarla benzerlik göstermektedir. Bu yöntemleri Türkiye gibi yakın geçmişte ya da bugün denemeye çalışmış ya da çalışan ülkeler de vardır. Ortada savaş ya da afet yokken neden fiyat kontrolü? Gelişmiş ekonomilerde son 40 yılın en yüksek enflasyon oranlarının görülmesiyle yakın zamanlarda fiyat kontrolleri önerisi dünyada da gündeme gelmiştir. Nedeni, “sadece enflasyonun yükseliyor olması” değildir. “Küresel bir salgın ile tedarik zincirlerinde geçici olarak oluşan kırılmaların enflasyonu yükseltmiş olması düşüncesi” bu politika önerisinin arkasındaki ana nedendir. Yani, “süreklilik” önerisi sunulmamıştır.
Olağandışı dönemlerde geçici olarak uygulanan tavan fiyat, uygulama terk edildiğinde hızla yükselen bir enflasyon sorununu beraberinde getirecektir. Kazanç kaybına uğrayan üreticiler fiyatlarını artıracak, ertelenen talep de geri gelecektir.Tarihin verdiği derslerle, geçici olarak da olsa fiyat kontrolü uygulamaları bugün gelişmiş ekonomiler genelinde benimsenmemiştir. Küresel salgın sonrasında, tedarik zincirlerindeki sorunlar önemli ölçüde hafiflemiştir. Rusya-Ukrayna Savaşı ile bir başka olağanüstü gelişme ortaya çıkmıştır. Ancak sorun, piyasa yapısı çerçevesinde alternatif enerji arzı imkânlarının yaratılmasıyla aşılmaya çalışılmaktadır. Zira, fiyat kontrollerinin ağır maliyetleri olacağı biliniyor. Fiyat, üretim ve tüketim miktarının piyasa koşullarında eşitlendiği bir noktadır. Piyasa koşullarında oluşan fiyat, ekonomide kaynakların etkin tahsis edilmesini sağlar. Piyasa koşullarında kaynakların etkinsiz dağıtılması da söz konusu olabilir ama bu, başka bir varsayım altında incelenmeyi hak ediyor. Tavan fiyat üzerinden tüketimde bulunmak, tüketici için caziptir. Fiyat tavanı, talepte artış yaratacaktır. Ancak, tavan fiyat arzda düşüşe neden olacaktır. Tavan fiyat nedeniyle mal ya da hizmet üretenler için üretmek cazip olmayacaktır. Tavan fiyat ile talep arzın üzerinde olacak ama kanun gereği fiyat değişmeyecektir. Böylece, doğal piyasa dengesinin dışına çıkılacaktır. Üretim kapasiteleri mevcut olduğu halde tatmin edilmemiş bir talep oluşacaktır. Yani, gereksiz ve suni bir talep fazlalığı yaratılmış olacaktır. Olağandışı dönemlerde geçici olarak uygulanan tavan fiyat, uygulama terk edildiğinde hızla yükselen bir enflasyon sorununu beraberinde getirecektir. Zorla bastırılan fiyatlar sonucu kazanç kaybına uğrayan üreticiler fiyatlarını artıracak, ertelenen talep de geri gelecektir. Enflasyon hızlı ve sert dönecektir. Yukarıda bağlantı referansı verilen çalışmalarda vaka örnekleri bulunmaktadır. Üretimin ve tüketimin ortaklaşa bir istekle buluşamadıkları noktada, üretici ve tüketici kanunların emrettiği fiyatların dışına çıkmak isteyecektir. Üretici ve tüketici karşılıklı fiyat mutabakatı sağlamak suretiyle arzu ettikleri bir fiyatta buluşmayı tercih ederse, yasal olmayan bir piyasa yaratacaklardır. Bu piyasaya, karaborsa denmektedir. Bu piyasalar, ekonomide kayıt dışılığı ifade eder ve kamu kesimi için vergi geliri kaybıdır. Her sorunu piyasa çözemez. Ancak, piyasanın başladığı ve bittiği yerin sınırlarını iyi bilmek ve çizmek lazım. Marketlerin nasıl fiyatlama yapacağı, tamamen piyasa içinde belirlenmesi gereken bir konudur. Marketlerin adil rekabet koşulları, marketlerde çalışan emekçinin çalışma koşulları, markete giden tüketicinin haklarının ve sağlığının korunması, Suriyeli göçmenlerin sigortasız çalışarak ve sömürülerek ekonomiyi ayakta tuttuklarını söylemek durumuna düşmek yerine işçinin sigortalı çalışma zorunluluğu ve sendikalaşma gibi konularda çalışmak da güçlü bir devletin konusudur. Bilmediğimiz herhangi bir başka neden yoksa, hükümetin marketler üzerinden fiyat kontrolü uygulamaya çalışması, işlemez hâle gelen ekonomi politikalarının bir sonucudur. Seçim propagandası da işin diğer bir yüzüdür. Hükümet, firmaların maliyet yapısını, tedarik kaynaklarını, karlılık oranlarını bilemez. Bilmesi de gerekmez. Fiyat belirlemek, maliyet yapısı, ürün kalitesi, rakiplerin fiyatlama stratejileri, beklentiler, vb. çok sayıda değişkenin analizini gerektirir. Hükümet, eğer bu işlere girmek istiyorsa, tüm marketlerin kamulaştırılması gerekir.