Yurtdışında hava tersine dönüyor

Abone Ol
Her ne olursa olsun muhalefet iki şeyi aynı anda yapmak durumunda. Birincisi toplumun anlayacağı şekilde ve de onların hayatına doğrudan dokunacak politikalar üretmek ve de adayı bir an önce açıklamak. 

Loading...

Geçtiğimiz günlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu katıldığı bir programda şöyle bir laf etti; ‘bu saatten sonra bu seçimi iktidar kazanamaz, muhalefet kaybeder, kaybetmeye asla niyetimiz yok’. Bu cümleyi çok farklı anlamlarda yorumlamak mümkün ama cümleyi hiç yorumlamadan sadece birinci anlamı ile ele aldığımız zaman çok doğru olduğunu görebiliriz. Zira bu durum şu an için yurt dışındaki kimi mecralarda konuşulmaya başlandı bile. Geçtiğimiz iki hafta boyunca kıta Avrupa’sında Türkiye’nin mevcut durumu ve olası seçim senaryolarının tartışıldığı bir dizi toplantıya katıldım. Toplantılarda Türkiyeli uzmanlardan daha çok yabancı ülkelerde Türkiye’yi takip eden ve Türkiye’yi en az yerli uzmanlar kadar iyi bilen bürokratlar, siyasiler ve de akademisyenler vardı. Elbette konuşulan her konu 2023 seçimlerine ve de olası sonuçlarına bağlandı. Tartışmalarda üzerinde mutabık kalınan nokta ‘bu işin böyle gitmeyeceği ve gitmemesi’ gerekliliğiydi. Bir yandan Türkiye içerisinde her alana sirayet eden otoriterleşmenin yanı sıra ekonomik krizin varlığı iktidarın seçimi kazanmasının önünde bir engel olarak görülürken, diğer yandan yurt dışında da Türkiye yıllardır sergilediği görüntünün dışına çıkmış durumda. Bir yandan yurt dışındaki siyasete diaspora üyeleri ve de diğer Müslüman gruplar üzerinden müdahale ederek etki alanını arttırmaya çalışırken, diğer yandan da Diyanet başta olmak üzere ulus aşırı faaliyet gösteren kurumlarıyla toplumsal düzeni bozabilecek faaliyetlere giriyor. Misal Diyanet imamlarının dini hizmetin ötesinde muhalifleri ‘fişlemesi’ ya da radikal sayılabilecek diğer Müslüman gruplar ile ilişki kurmaları yurt dışında tedirginliğe yol açıyor ve de Türkiye’nin imajını olumsuz yönde etkiliyor. Hâl böyle olunca da yurt dışında da vazgeçilemez aktör olan Türkiye’nin ‘normalleşmesini’ talep eden büyük bir kitle ortaya çıkıyor. Zira mevcut durum sürdürülebilir değil ve optimal denge noktası çoktan geçilmiş durumda. Hoş bu yeni bir durum da değil. Uzun zamandır durum bu şekilde ancak yaz aylarında muhalefetin ‘umut’ dolu havası sadece içeride değil dışarıda da tersine dönmüş durumda. Bir yandan Erdoğan iktidarının aslında çok fazla bir getirisi olmasa da anlaşılır bir şekilde hane halkı ekonomisine yönelik yapmış olduğu ekonomik yardımlar, diğer yandan da yurt dışında çatışmalı olduğu Mısır ve Suudi Arabistan ile yeniden tesis etmeye çalıştığı ilişkiler havayı tersine döndürmüş durumda. Ancak bunların ötesinde havayı tersine döndüren diğer önemli bir nokta ise muhalefetin hâlâ toplumda karşılık bulacak politikalar üretememesi ve de adayını belirlememiş olması. Anketlerde ve de kulislerde konuşulan üç adaydan hangisinin Erdoğan’ın karşısına çıkacağı farklı senaryoların ortada dolaşmasına neden oluyor ki bu senaryoların tamamı bizlere ‘Erdoğan gidici’ sonucunu vermiyor. Kimi adaylar çok büyük riskler taşıyor. Bu durum Türkiye’de muhalefet bloğundaki kimi grupların kurduğu baskı nedeniyle çok dillendirilemiyor olsa da yurt dışında açıktan açığa konuşuluyor ve muhalefetin umut olma durumu hızlı bir şekilde yerini bu sefer de mi olmayacak sorusuna bırakıyor. Bu noktada her ne olursa olsun muhalefet iki şeyi aynı anda yapmak durumunda. Birincisi toplumun anlayacağı şekilde ve de onların hayatına doğrudan dokunacak politikalar üretmek ve de adayı bir an önce açıklamak. Siyaset de aslında hayat gibidir. Elbette kendi içerisinde çok fazla fırsat ve de şans barındırır ve her zaman umut vardır. Ancak kimi durumlar avantajken, işlerin dengesini kaçırmak ya da karşı tarafın zaman kazanmasının önünü açmak mevcut avantajları tersine çevirebilir. Her zaman böyle olmasa da eğer karşıdaki aktör sinsi ve de şapkasından her daim bir tavşan çıkarmaya hazır şekilde aportta bekliyorsa ona göre davranmak daha rasyonel olabilir. Hâlâ Türkiye için geç değil. Tersine dönmeye başlayan hava yeniden olumlu yönde esebilir. Yeter ki doğru hamleler geç olmadan yapılsın.