Yüksel Işık yazdı | Ne Gördün Hocam?
Okuyan Bir İşçinin Düşündükleri” şiirinde, “Genç İskender fethetti Hindistan’ı,/ Tek başına mı?” diye soruyor ya o İskender hakkında “Kelile ve Dimne”de şunlar anlatılıyor.
Buna göre İskender, Hindistan’ı fethetmeden önce Anadolu’yu, İran’ı egemenliği altına almış; karşı koyanları yenmiş, teslim olanlarla barış anlaşması imzalamış.
Derken Hindistan’ın sınırlarına dayanmış.
O sırada Hindistan’ın başında Fevr adında güçlü bir hükümdar varmış.
Fevr, İskender'in Hindistan’a doğru geldiğini duyunca karşı koymak ve hatta İskender’i gerisin geri püskürtmek için hazırlıklara başlamış.
İSKENDER’İ BÜYÜK YAPAN…
O tarihlerde Hindistan’a saldırmak, büyük cesaret istermiş; çünkü Hintliler herhangi bir savaşta, savaş tecrübesi olan fiilleri, düşmana saldırmak üzere eğitilmiş yırtıcı hayvanları kullanırlarmış.
Bu kadarla da kalmaz, çok iyi atları, keskin kılıçları ve göz alıcı kargılarıyla dünyayı saldırgan düşmana dar ederlermiş.
İskender gençmiş ama Hintlilerin bu özelliğini bilecek kadar da tecrübe sahibiymiş.
Bu nedenle her ne kadar Hint sınırına kadar gelmişse de savaşa girmek için hiç acele etmemiş.
Önce karargâhının çevresine bir hendek kazdırmış; sonra da savaşta galip gelmek için ekibiyle birlikte stratejiler üzerine çalışmış.
Tek amacı kesin zafer elde etmekmiş. Bunun için her yola başvurduğu söylenir.
Tarihçilerin, elde ettiği savaş zaferleri nedeniyle İskender’e “büyük” sıfatını layık gördüklerini biliyoruz ama İskender’i asıl “büyük” yapan “farklı akla” verdiği önemmiş.
Rivayet edilir ki uğradığı her yerde alanında uzmanlaşmış sanatkarları bulur; onlarla sohbet edermiş. İşine yarayacağını düşündüğü mahir insanları da yanına alır, onları taltif edermiş.
AKIL AKILDAN ÜSTÜNDÜR!
Hindistan’ı fethetmek için de zekası ve ileri görüşlülüğüyle bilinen pek çok insandan da yararlanmış; yetinmemiş müneccimlere bile savaş için hangi günün daha uğurlu olacağını sormuş.
Dedik ya, İskender için “akıl akıldan üstün”müş!
İşte o “farklı akıllar”, Hint Hükümdarının fillerine karşı, “üzerinde insan heykelleri bulunan içi boş bakır atlar yapmalarını, bunların itilip hızla gitmeleri için tekerlekler üzerine yerleştirilmelerini” önermiş.
İskender de gereğini yapmış!
“Bakır atlar”ın içini neft ve kibritle doldurtup, canlı görüntüsü vererek, ön saflara yerleştirmiş.
Hazırlıklar tamamlanınca İskender, Fevr’e bir kez daha teslim olması için haber göndermiş.
Bugüne kadar güçlü filleri ve eğitilmiş yabani hayvanların yardımıyla düşmanlarını kolaylıkla yenen Fevr, İskender’i küçümsemiş.
Zamanı gelmiş; savaş meydanına çıkılmış. Fevr, fillerini; İskender de “bakır atlar”ını ön safa koymuş.
GEMİLERİ KARADA YÜRÜTMEK
Fevr’in filleri, her savaşta olduğu gibi hortumlarıyla atlara saldırmışlar ama bu kez Fevr açısından hiç beklenmedik bir şey olmuş; çünkü “bakır atlar” çok kızgınmış ve kızgın bakıra dolanan hortumları yanan filler, gerisin geri kaçışmışlar. Kaçışırken, Fevr’in askerlerini de ezmişler ve böylece İskender, Hint seferinden zaferle dönmüş.
Tarihler İskender’i yazmış ama İskender’i tarihe yazdıran en önemli yanı, yeniliklere açık olmasıymış; işte bu nedenle her zaman bilgelerle çalışırmış.
Değil mi İskender’in fethederek geçip gittiği bu topraklarda daha sonra Fatih diye bir çıkmış ve O da konvansiyonel olan ile yetinmemiş; “gemileri karada yürütmüş”tü!
“Yürütme” denince şimdikilerin aklına başka şeyler geliyor ama yüzyıl önce bu topraklar teslim almak üzere estirilen rüzgarı, direniş rüzgarına çeviren Mustafa Kemal de, “kullukla malul” Anadolu insanından tarihte iz bırakmış muhteşem bir “Kurtuluş Savaşı Destanı” kahramanları çıkmasına öncülük etmişti.
Güç liderlerde olabilir; tarihler liderleri yazabilir ama güce tapmaktansa, bilimsel bilginin rehberliğini kabul eden liderler, tarihe iz bırakırlar.
Meramıma gelince!..
Farkındayım; kritik dönemeçlerden geçiyoruz.
Bu dönemeçlerde “normal şartlar altında” yan yana olmaları pek mümkün görünmeyen insanların, “yeniden demokratik parlamenter sistem” için birbirini tamamlayacak şekilde yan yana geldiğinin de farkındayım.
ORMANI SÖNDÜRELİM AMA…
“Orman yanıyor” çünkü!
Gelecek Partisi Genel Başkanı ve bir dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu da “ormanı söndürmek” için harekete geçmiş.
Bunu küçümsemek, bizden uzak olsun!
Harekete geçer geçmez söylediği, “ihalelerde neler döndüğünü gördüm” sözü nedeniyle dikkatleri üzerine çekti.
Ne gördü acaba?
Uzun süre hem başdanışmanlık hem de bakanlık yaptı. Bu süre içinde gördüklerini “teyit etme” imkanı bulamamış olabilir ama ardından da yaklaşık 20 ay boyunca Başbakanlık yaptı.
Bu kadar uzun süre gördüklerine karşı neden sessiz kaldığını elbette merak ediyorum ama gene “Kelile ve Dimne”de bir bilgeye söyletilen şu sözü aktararak bu faslı bitirmeyi tercih ediyorum:
“Biliyorsunuz ki, bir vatanın güzelliği ve sağladığı hayatın kolaylığı bahane edilerek (kötücül güçler) ile yan yana yaşamak cana kıymaktan başka bir şey değildir.”
Daha ne denebilir ki?