Yüksel Işık yazdı | Maraş'tan 2019'a: Daha fazla cesaret!

Abone Ol
sizi iki kez halkın elinden kurtardık” diyen ABD Derin Devletinin karanlık elleri, Maraş’a gittikten bir hafta sonra “onun bunun oyuncağı”, “her türlü gizli el”in payandaları katlettiler 111 canımızı. 19 Aralık 1978’de başlamışlardı katliama; gerekçeleri çok tanıdıktı, “komünistler camiyi bombaladı” diye yalana başvurup halkı kışkırtmak istemişlerdi. Devlet, tam bir hafta seyretti katilleri; 26 Aralık’a kadar süren katliamı halkın direnişi durdurabilmişti, devlet de ancak o zaman orta yere çıkabildi. MARAŞ BİR DÖNÜM NOKTASIDIR! Bu ülkede çok katliam yapıldı; çok canımız faili meçhule kurban verildi ama Maraş katliamı, bir dönüm noktasıdır. Öyle bir dönüm noktasıdır ki o güne kadar uğradıkları bütün katliamlara rağmen ayak direyen, karşı duran halkın direnci, o gün itibariyle bütün Türkiye’de düştü. O günden sonra halk evlerine kapandı; halk eve kapanınca muktedirler, bu ülkenin vicdanlarını darağacında sallandırdı. Öyle bir dönüm noktasıdır ki o güne kadar demokrasi vurgusu yapan dönemin Hükümeti, “onun bunun oyuncağı” güçlere teslim olup Sıkıyönetim ilan etti. Öyle bir dönüm noktasıdır ki o gün rafa kaldırılan demokrasiye kapatılan kapı, 12 Eylül Darbesine açıldı. Öyle bir dönüm noktasıdır ki “sizi iki kez halkın elinden kurtardık” diyenlerin o güne dek “el bebek-gül bebek” büyüttükleri “yeşil kuşakçı İslamcılar”, 12 Eylül Darbesinin ektiği kötülükleri biçerek, bugün nefes borularımızı sıkacak güce erişti. O günden sonra zihnimizi, “musluğun sızmasına, damın akmasına” yorduğumuz kadar bu coğrafyanın içine düştüğü duruma, halkın içler acısı haline yormadık. O gün bugündür halk, hala evlerinde, hala korku duvarının pençesinde cebelleşerek umudu bekliyor; aklında, “yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini” dizesiyle! İKTİDARIN GİZLİ STRATEJİSİ: “BÜTÜN BELEDİYELER AYNI” 2019’a doğru yol alırken, bu sorunun cevabını arıyoruz. Bıktırıcı olacak ama 2019’a doğru giderken, AKP’nin yol haritasını, “amaca varmak için her şey mübah” üzerine kurduğunu tekrar belirtmekte yarar var. HDP’yi hapse, MHP’yi saraya “tıkan” AKP, 2019’u “kazasız belasız” atlatmak için CHP’yi de “yolsuzluk çarkının sıradan bir dişlisi” konumuna düşürmek üzere bir strateji geliştirdiği anlaşılıyor. Siyaset sahnesine çıkıp, iktidarı aldığı günden bu yana gerilimden beslenen AKP’nin, 2019 öncesi saf dışı bıraktığını varsaydığı HDP ve MHP’yi bir yana bırakıp, CHP’ye yönelik “sert” söyleminin altında halka vermek istediği mesaj çok net; “aynıyız, bir farkımız yok”. Bu “aynılık” mesajının CHP’nin en hassas olduğu yolsuzluklar üzerinden verilmesi halkın zihnini bulandırmayı amaçlıyor. Dikkat edilirse AKP, “yolsuzluk yapmıyoruz” demiyor; “siz de yapıyorsunuz” diyerek, halkı, yolsuzluk yapanlar arasında tercihe zorluyor. Kurguladığı algının etkisini kuvvetlendirmek için de Kılıçdaroğlu’nun kızının aldığı evi dillendiriyor. Çünkü biliyor ki halk, “madem hepsi yolsuzluk yapıyor, hiç olmazsa ‘yiyor ama çalışıyor’ imajına oy vereyim” psikolojisine hapsolmuş durumda. CHP, AKP’ye yolsuzluk üzerinden yüklendikçe, AKP de Ataşehir Belediye Başkanının görevden alınması örneğinde olduğu gibi sembolik adımlar atıyor. Bu imajı güçlendirecek yeni hamlelerin uzak olmadığı tahmin edilebilir; en az Ataşehir kadar sembolik önemi olan Belediye Başkanlarının görevden alınması sürpriz olmaz. Neredeyse “çamur at izi kalsın” sözüyle müsemma suçlamalara malzeme bulmanın hiç de zor olmadığını yakın geçmişin “ünlü davaları”na bakılarak bir tahmin yapılabilir. Türkiye’yi AKP’nin halkı ittiği bu “ikilem tuzağı”ndan kurtaracak bir hamleye ihtiyacı var. “Bal tutanın parmağını yalaması”nın mukadderat olmadığına halkı ikna etmenin elbette pek çok yolu var. Bunlardan biri, AKP’nin hedef alanına girmiş bütün belediyelerin geçirdikleri ve geçirmesi muhtemel soruşturmalara ilişkin bilgileri kamuoyuyla paylaşmalarıdır. 2019 DA BİR DÖNÜM NOKTASIDIR! Başta da belirttiğim gibi Maraş’ta bize yaşatılan “milat”tır. Maraş’tan önce yıllarca halka kalkan faşist elleri, “sağ-sol çatışması” olarak gösterdiler. Maraş Katliamı sonrasında halkın zihninde bu hegemonik söylem, tartışmasız kabul görmüştü. Zihni fethedilen halkın yenilgisi, esasında Türkiye demokrasisinin yenilgisiydi. Şimdi sırada 2019 duruyor karşımızda; ikinci bir milada aday olarak! İktidar istiyor ki halk, “yok birbirlerinden farkları” söylemine sabitlensin. Bu nedenle kendisini rantçı belediyecilik ile itham eden muhalefete, “siz de öylesiniz” demekten geri durmuyor. Halk, kendisine dayatılan “kırk katır mı, kırk satır mı” ikilemini kıramaz ise 2019, Türkiye için karanlık bir tünele dönüşebilir. Kural belli, “erken kalkan yol alır.” Hele bu “erken kalkan”ın çantasındaki dezenformasyondan ibaretse gerçek ayakkabılarını giyene kadar onun dünyayı üç kez dolaştığı bilinir. Dolayısıyla dezenformatik bilgilerin dolaşıma sokulmasının önünü kapatmak için gerçeği olduğu gibi halka açıklamak, yani bugüne dek hiç olunmadığı kadar şeffaf olmak gerekir. Şeffaflık, propagandif yöntemler için başvurulan cafcaflı bir sözcük değil; demokratik ve katılımcı belediyeciliğin olmazsa olmazıdır ve özel olarak CHP’li, genel olarak bütün belediye başkanlarının acilen şeffaflığa başvurmasının zamanı gelmiştir. Zira görünen o ki ekran önündeki atışmalar, yalnızca AKP’nin stratejisini kuvvetlendirmeye yaramaktadır. Atışmadan daha fazlasına ve elbette toplumu dalga dalga sarabilecek bir cesarete ihtiyaç var.