Yüksel Işık yazdı | Şeffaflık İtibarın Can Simididir

Abone Ol
Politikyol’u takip edenler bilirler; daha önceki yazılarımda, AKP’nin 2019’u kazanmak için her yolu mübah göreceğini; bu “yollar”dan birinin de simgesel önemi olan CHP’li belediyelere operasyon çekeceğine dikkat çekmiştim. Merak edenler özellikle "2019 için her şey mübah mı?" olmak üzere PolitikYol’daki diğer yazılarıma bakabilir.
Yüksel Işık'ın diğer yazıları
Yazının mürekkebi kurumadan Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi görevinden alındı. Devamının da geleceği söyleniyor. Görevden alınması muhtemel CHP’li Belediyelerin kim olacağı ise simgesel önemlerine bakılarak tahmin edilebilir. SEÇİMLE GELEN SEÇİMLE GİDER! Gökçek’in istifaya zorlanması sırasında da belirttiğim gibi “Gökçek’siz bir Ankara hoş olabilir ama hoşumuza gidiyor diye evrensel ilkelerin hiçe sayılması kabul edilemez.” Yani genel kural şudur; “seçimle gelen seçimle gider”. Öncelikle belirtmek gerekir ki bir belediye başkanını İçişleri Bakanlığı’nın el çektirmesinin savunulacak hiçbir yanı yoktur. İçişleri Bakanlığı, kendisini halkın iradesinin yahut yargının yerine koyamaz. “Çünkü demokrasilerde iktidarın kaynağı halktır ve halkın iradesi tek kişinin insafına bırakılamaz. İşte bu nedenle seçimle gelenin seçimle gitmesi esastır.” Anlaşılan o ki AKP’nin temel hareket noktası, her hal ve şartta 2019’u kazanmaktır. AKP de farkında ki bu kadar yolsuzluğun, bu kadar kayırmacılığın olduğu, rüşvetin kol gezdiği bir ülkede halkın algısını yönetmenin “en kestirme yolu”, CHP’nin de rüşvete bulaştığı kanaatini yaygınlaştırmaktan geçer. “HERKES Mİ YİYOR”? AKP’nin 15 yıllık iktidarı süresince başarıyla gerçekleştirdiği algı operasyonunun başında, “herkes yiyor, hiç olmazsa bunların alnı secde görüyor” yargısı gelmektedir. Bilerek ve isteyerek, “herkes yiyor” algısını zihinlere yerleştirerek, halkın, “aslında yoktur birbirlerinden farkları” yargısına ulaşmasını ve böylece AKP’den desteğini çekmesinin önüne set oluşturdular. Bu yargılarını güçlendirmek için her fırsatta Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürlüğü dönemine atıfta bulunarak, yolsuzluk ile CHP arasında da bir “illiyet bağı” oluşturmak istemektedirler. Böylece CHP’nin yolsuzluklara karşı yüksek hassasiyetinin sözden ibaret bir karşı çıkış olduğu kanaatini güçlendirmek istemektedirler. İTİBAR, SOSYAL SERMAYEDİR! Kılıçdaroğlu, halk nezdinde, “yolsuzlukları açığa çıkaran” lider algısına sahiptir. Bu bile, Kılıçdaroğlu’nu “sosyal sermayesi yüksek” biri konumuna yükseltmek için yeterlidir. AKP de bunun farkında olmalı ki CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun “sosyal sermayesi”ni zarara uğratmak için uzun süredir aradığı “bahane”yi bulmak için CHP’li belediyeleri hedefe koydu. Denebilir ki bu yöntem tam bir “belden aşağı vurmak” yöntemidir. Evet, öyledir ama CHP’nin de bu “vuruş tekniği”ni izlemekle yetindiğini de unutmayalım. “İtibar, bir sosyal sermayedir” ve deyim yerindeyse biriktirmek “bir ömür sürer”; harcamak ise “bir dakika”! Erdoğan, CHP de kendi belediyelerine bakmalı; yoksa İçişleri Bakanlığı gereğini yapacaktır” dediğinde hedef açığa çıkmıştı. Belli ki AKP’li belediyelerden etrafa yayılan “pis kokular”ın CHP’li belediyelere bulaşması için bir çaba içine gireceklerdi. YOLSUZLUK ÇAMURU BULAŞICI MI? Ataşehir’e yapılan müdahale, esasen böyle bir çabanın dışa vurumudur. CHP, işte bu “çaba”nın gerçekleşebilme ihtimalini görebilmeli; adımlarını buna göre atabilmeliydi; çünkü Ataşehir, Ataşehir olmanın ötesinde bir anlam ifade etmektedir. Yıllar önce İSKİ’de gerçekleşen ve bugünkü AKP’li en sıradan belediyenin yaptıklarının yanında dahi devede kulak kıvamında kalan “yolsuzluk çamuru”ndan kurtulabilmek, epey pahalıya mal olmuştu. CHP, iktidarın başvurduğu “itibar cellatlığı”nın kurbanı olmak istemiyorsa, attığı her adımı doğru atmalı, doğru adımlarını çoğaltmalı ve süreklileştirmelidir. Halkı muhatap alarak, attığı her adımın gerekçelerini zamanında ve doğru bir biçimde halka anlatabilmedir. AÇIK, ANLAŞILIR VE ŞEFFAF OLMAK! Nedir bu doğru adımlar? Çok basit; açık, anlaşılır ve şeffaf olmak! Anlaşılan o ki Ataşehir Operasyonu öncesinde “bekle gör” politikasına teslim olunmuş. Kılıçdaroğlu’nun da her konuşmasında dile getirdiği gibi CHP’li belediyeler, “müfettiş kıskacında” ve bu “kıskaç”taki dosyaları yolsuzluklarla ilişkilendirmek, neredeyse “çantada keklik” kolaylığında. “Operasyon” ile yandaş medyanın ekranlarına düşen, sayfalarını dolduran söz konusu “suçlamalar”, aslında rutin hizmetlerden ibarettir. O halde o bilginin İçişleri Bakanlığı operasyonundan önce halk ile paylaşabilme basiretinin gösterilmesi gerekirdi. Geç kalınmış sayılmaz; bugünden tezi yok, CHP’li bütün belediyeler, müfettişler tarafından soruşturulan dosyalarını, gerekçeleriyle birlikte kamuoyuyla paylaşabilmelidir. KURTTAN KUZU KURTARMAK! Denilebilir ki “kurt kararını vermiş, kuzuyu yiyecek; ne yapsa nafile”! Siz yaptığınızdan eminseniz, ne istediğinizi biliyorsanız; isteklerinizi gerçekleştirmek için gerekli ortamları da sağlamalı ve kendinizi “kurdun etki alanından” çıkarmalısınız. Kısacası eğmeden, bükmeden, doğrudan ve bütün açıklığıyla halkı bilgilendirmeli ve gönlünü fethetmesini bilmelisiniz. Tribüne oynamaktan değil, halkın gönlünü fethetmekten bahsediyorum. Bunun için atılacak her adımın halka güven vermesi, yapılan her icraat ile halkın önemsendiğinin gösterilmesi ve mutlaka halkın çıkarlarını korumakta titiz olunduğunu göstermek, halkı ikna etmenin anahtarıdır. “İtibar cellatlığı”nın en büyük panzehiri de, halkı, zamanında bilgilendirmek ve onlarla doğru bilgiyi eğip bükmeden, olduğu gibi paylaşmaktır. Operasyonları püskürtmenin yolu, halkı ikna etmekten; halkı ikna etmek ise açık, anlaşılır ve şeffaf olmaktan geçer.