Yüksel Işık yazdı | Bu bir başkanlık operasyonudur!

Abone Ol
Asıl amaç, hem HDP tabanını provoke etmek hem de haksız gözaltı ve tutuklamalara ve yaratılan mağduriyetlere karşı sesini yükselten CHP’yi HDP çizgisinin savunucusu göstererek, toplumsal izolasyonu gerçekleştirmektir. Başkanlık tartışmalarının hızla sürdüğü bir ortamda Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak ile Eşbaşkan Fırat Anlı, gözaltına alınması, “terör operasyonu” değil, Başkanlık operasyonudur! MHP’nin önce “referanduma gidilmesine evet, referandumda hayır” biçimindeki “yaman çelişki”li açıklamalarının iktidara yetmediği; AKP’yi ikna etmek için Bahçeli’nin, “mecliste evet dersek, referandumda da evet deriz” açıklamasının da yetersiz kaldığını biliyoruz. BAŞKANLIK İÇİN MHP MANİVELASI YETMEZ! “Siyasetin itibarı”nın MHP aracılığıyla yerle yeksan edilmesi, Başbakan Yıldırım’ı, “Bahçeli’nin sözünün üstüne söz söylemek yakışmaz” sözünde dile getirdiği gibi memnun etmişse de MHP yönetiminin desteğinin Başkanlık Rejiminin için yeterli olmadığı bilinmektedir. 7 Haziran sonrası MHP yönetiminin takındığı tutumun MHP tabanını hayal kırıklığına uğrattığını ve bu “kırıklığın”, MHP’yi baraj çizgisine kadar indirdiğini İktidar da görmektedir. Kurumsal kimliği hercümerç olmuş MHP’nin Başkanlık için “manivela” misyonunu üstleneceğine ilişkin açıklamalarını yeterli bulmayan AKP, kamuoyundaki kararsızlığı giderecek yeni bir hamleye ihtiyaç duydu. O hamleyi, Darbe Komisyonu’na gelip bildiklerini anlatan Gültan Kışanak’ın ve belediyeyi eş yetkiyle yönettiği Fırat Anlı’yı göz altına alarak yaptılar. Kışanak'ın gözaltına alınması, Başkanlık sürecinde kararsız seçmeni konsolide etmeye yönelik bir operasyondur. Gözaltıların 1995'de görülen Demokrasi Partisi (DEP) Davası’nın karara bağlandığı güne denk getirilmesi de tesadüf değil ama asıl amacının, toplumu gererek, seçmeni hızla ikiye bölmek olduğu anlaşılmaktadır. Gözaltılarla ilk önemli adımı atan AKP’nin, asıl amacı ise bölünmenin taraflarından birinin kendileri, diğerinin de PKK olduğuna ilişkin bir söylemi topluma kabul ettirmektir. Çünkü eldeki araştırmalar, Erdoğan’a yönelik ilginin Başkanlık için yeterli olmadığını göstermektedir. 7 Haziran’dan sonra içeride şiddetin körüklenmesi, “Allah’ın lütfu” olarak görülen darbe girişimini her alanda ve her anlamda muhalif unsurları sindirmek ve bastırmak amaçlı kullanılması; dışarıda Suriye ve Irak ile savaş için her yolun denenmesi de Başkanlığa giden yol üzerindeki engellerin kaldırılmasına yönelik planın diğer parçasıdır. HDP’li Başkanlara yöneltilen operasyonun tarzının, tıpkı 1995’de sonuçlanıp, Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak’ın 15'er yıl; Mahmut Alınak ve Sırrı Sakık’ın 3'er yıl 6'şar ay hapis cezasını almalarına neden olan operasyona benziyor olması, şoven milliyetçi kesimlere yönelik bilinçli biri tarihi hatırlatmasıdır. İKTİDAR, CHP=HDP ALGISI YARATARAK BAŞKANLIĞIN KAPISINI AÇMAYI AMAÇLAMAKTADIR! Resmi açıklamalar ise zevahiri kurtarma girişimidir. Bırakalım evrensel hukuk kurallarını; Türkiye’nin mevcut hukuk düzeni içinde bile kabul edilemez bulunan bu operasyonun asıl amacı, açıklandığı gibi, “terör örgütü”ne yönelik “yardım ve yataklık” değildir. 1999’dan beri HDP çizgisi tarafından yönetilen Diyarbakır Belediyesi’ni tarihinde ilk kez kurumsal bir kimliğe kavuşturmak için çabalayan Gültan Kışanak’ı gözaltına almak, “yardım ve yataklık” gibi adli bir suç iddiası nedeniyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Asıl amaç, hem HDP tabanını provoke etmek hem de haksız gözaltı ve tutuklamalara ve yaratılan mağduriyetlere karşı sesini yükselten CHP’yi HDP çizgisinin savunucusu göstererek, toplumsal izolasyonu gerçekleştirmektir. Böylece hem kurdukları CHP=HDP denklemiyle MHP tabanında kararsız kalan ve hatta Başkanlığa kesinlikle karşı çıkan seçmeni yanlarına çekeceklerinin hem de Suriye ve Irak’ta ABD tarafından PYD dolayımıyla “müttefiklik” statüsüne kavuşturulan PKK’ya geri adım attırmanın hesabını yaptıkları anlaşılmaktadır. CHP’nin FETÖ’yü savunduğu iddiasının toplumsal karşılığının olmadığını gören iktidarın, CHP’yi bu kez “HDP’nin kalkanı” olarak göstermek istemesi, toplumsal gerilimi artırmak amaçlıdır ve böylece Başkanlık için bir adım daha öne geçeceğini hesap etmektedir. Uluslararası hukukta, “mevcut hukuk kurallarının ihlal” edildiği anlamına gelen “fiili duruma yasallık kazandırmak” sözü, iktidarın her hal ve şartta Başkanlık için daha çok baskı yapacağının ipucu niteliğindedir. Başkanlık karşıtı güçlerin bu ipuçlarının ışığında politik bir duruş sergilemesi ve göz altıların, tutuklamaların ve kışkırtmaların toplumsal çıkarlarımıza aykırı olduğu; çözümün demokraside olduğu gerçeğini bütün topluma anlatması gerekmektedir.