Yüksel Işık yazdı | Bir ziyaret: Söz uçar, fotoğraf kalır!
Geçmiş olsun” dedim; “Ankara trafiğinde araç kullanmak, hakikaten zor iş” diye teselli etmeye kalkıştım.
“Ben” dedi, yattığı yerden hafif toparlanarak; “çok iyi kullanırım da, aracın freni ömrünü doldurmuş”.
“E be kardeşim” dedim; “Allah korumuş, insan bir bakım yaptırmaz mı?”
“Benim değil ki araba” dedi.
“Kimin?” dedim.
“Başbakanlığın” dedi; “Başbakanlık kapanıyor ya, o nedenle araçları yenilemiyorlar”.
ELDEKİ KUŞ MU, DALDAKİ KUŞ MU?
Gel de espri yetenekleri ve hazır cevaplıklarıyla Demirtaş ve İnce’yi anma!
Ama ne yazık ki ikisi de orada değillerdi.
Biri hapse tıkılmış; “ketılındaki arıza” nedeniyle son anda “tamam” kervanına katılmış. Diğeri de, biz hastane odasında bu konuşmayı yaptığımız sırada hapistekini ziyaret etmiş.
Bendeki de ne şans!
Türkiye’nin şu ana kadar görebildiği espritüel iki siyasetçisi Edirne Cezaevi’nde, muhtemelen “espri düeti” yaparken, ben, dengesini kaybedip metro raylarına düşen arkadaşımı ziyaret etmek maksadıyla gittiğim hastanede, Başbakanlığın freni tutmayan aracıyla kaza yapıp iki bacağını birden kıran emekçi kardeşimi teselli etmekle meşgulüm.
“Merak etme” dedim; “24 Haziran’dan sonra Başbakanlık araçlarının tamamı yenilenecek”.
“Başbakanlık kapanıyor ya” dedi.
“Bakarsın Erdoğan kaybeder, yerine gelen, yeniden Başbakanlığı devreye sokar” dedim gülerek.
Gülüşüme karşılık vermek istedi ama sanki bir el, dudaklarına yerleşmek isteyen tebessümü hızla geri çekti; bu da Onu azıcık gerdi.
Bana kalırsa tam o an mantığı ile duyguları kafasının içinde inanılmaz bir kavgaya tutuşmuşlardı.
Duyguları “keşke” derken, mantığı, “eldeki kuş iyidir, daldaki kuştan” mealinde bildiğiniz düz mantıktı.
Gariban şoför, “kuşu elde tutarsan, kuş olmaktan çıkacağını” nereden bilsin!
NE YAMAN ÇELİŞKİ: GARİBAN HALKIN ZENGİN CUMHURBAŞKANI!
Gariban demişken aklıma Edirnelilerin Muharrem İnce için astıkları “Bizim Gariban Muharrem Hoş geldin” pankartı geldi.
O da altında kalmadı; konuşmasında dedi ki “Ülkeyi yöneten zenginleşiyor, ülkede yaşayanlar garibanlaşıyorsa orada bir sıkıntı var. O zaman ülkeyi yönetirken zenginleşmeyen hep gariban kalan bir cumhurbaşkanı lazım.”
Gariban mariban ama yürüttüğü kampanya ile kendisinden söz ettirmeyi başarmış biri.
O kadar işin gücün arasında tweet atmaktan da geri durmuyor; selfie çekmekten de!
Başka biri olsa Edirne’de toplanmış tarihi kalabalık karşısında eli ayağına dolanır ama o kürsüye çıkar çıkmaz, “bi selfi yapalım” diyecek kadar kendinden emin.
İnce, kendine olan güvenini, başarı dilemek için Cumhurbaşkanı adaylarını ziyaret ederek, bir kez daha teyit etmiş oldu.
Karamollaoğlu ve Akşener ziyaretlerini bir yana bırakalım; Demirtaş ve Erdoğan ziyaretleri, hakikaten tarihi öneme sahiptiler.
Demirtaş ve İnce’nin ziyaret sonrası yaptıkları açıklamalara bakılırsa, bu ikisinin tatlı tatlı atışmalarına uzun yıllar boyunca tanıklık edeceğimiz anlaşılıyor.
ÖZGÜVEN VE TELAŞIN FOTOĞRAFLARI!
İnce’nin Demirtaş ziyaret fotoğrafı paylaşıldı mı göremedim ama Erdoğan ziyaretine ilişkin paylaşılan pek çok fotoğraf, herkes gibi benim de ilgimi çekti.
İlk fotoğraf, ayakta tokalaşırlarken çekilmiş.
O fotoğraftaki beden dili, İnce’nin gülümsediğini ve rahat olduğunu; Erdoğan’ın ise gerginliğini gizlemek için hislerini gizlemeye çabaladığını gösteriyor.
Ayrıca tokalaşma biçimine bakılırsa yere dik duran eller birbirini kavramış, her ne kadar kendi varlıklarını karşı tarafa hissettirmeyi amaçlasalar da iki tarafın da birbirini eşit gördüğüne işaret ediyor.
Bu ruh hali, Erdoğan’ın İnce’yi ciddi ve zorlu bir rakip gördüğünün ifadesidir.
İnce ise henüz değilse bile zamanı geldiğinde görevi devralmaya gelmiş bir iddianın sahibi gibi durmaktadır.
İkinci fotoğraf, oturma pozisyonunda çekilmiş.
Koltuklar, taraflar gelmeden önce hazırlandığı için üzerinde çalışılmış bir kurgunun ürünüdür; dolayısıyla Erdoğan’ın “saltanat koltuğu”nda oturuyor olması, mevcut durumunu ifade etmekten başka anlam taşımıyor. Nihayetinde herkes koltuğunu alıp gelmiş değil!
Oturma biçimleri ise yoruma müsait.
Erdoğan, mekan sahibi; elbette kendisinin her zaman oturduğu yerde oturmasında şaşılacak bir şey yok ama İnce’nin oturduğu yer ve oturuş biçimi, kendisine olan güvenin dışa vurumu gibi. Çünkü mekanın sahibine yakın oturmak, bir özgüven belirtisidir.
Bitirirken, İnce için de bir cümle sarfedelim; evet, her şey yolunda görünüyor. Bu görüntünün devam edebilmesi, konuşurken, gülerken, asansöre binerken, sevenlerine tepki verirken, “İnce eleyip sık dokumaktan” geçiyor.
İnce eleyip sık dokuyacak ki tıpkı can güvenliğini hiçe sayan Başbakanlığın aracını kullanan o gariban şoförünkine benzer duygulara sahip milyonlarca insanın duygusunu mantığına galebe çalabilsin!
İyisi mi Tevfik Fikret’in bir şiiriyle bitirelim bu babı:
“Güzel düşün. İyi hisset, yanılma, aldanma.
Ne varsa doğrudadır, doğruluk şaşar sanma.
Koş ittihâda, teâliye, sa'ye, ikbâle;
Fakat unutma ki yol intizâm-ı meşvetle
Yakınlaşır, kısalır. Doğru at adımlarını;
Düşün; bugünkü adımlar hazırlıyor yarını!”